37.Bölüm : Zor Sorular (3)

5.9K 590 49
                                    


Nicolas dışarıdan bakıldığında zor birisi gibi görünüyordu lakin, gerçeklikte oldukça basit birisiydi. Hoşlandığı insanlara karşı son derece sıcaktı, sevmediklerine karşı ise bir iblis kadar gazaplıydı. Sevdiği bir işi yaparken kendini kaybedecek kadar tutku doluydu fakat sevmediği herhangi bir şeyi yaparken, zorunda olmadığı sürece ilgi göstermeyecek kadar tembeldi.

Her şeyle uğraşmak için kendisini bin parçaya bölmeliydi fakat onun için bazı şeylerin zamana bırakılması en doğrusuydu. Simya, sınırsız ve gizemli topraklarla dolu, ucu bucağı keşif edilmemiş bir okyanustu. Gizemli, heyecan verici fakat zorluk dolu ve sabır gerektiriyordu. 

Bu konferansta ki öğrencilerin çoğu kırmızı cübbeli bir kısmı sarı cübbelliydi. Aralarında en yaşlısı 20 den büyük değildi, kendilerine göre ulaştıkları nokta çok yüksekti fakat bu sadece bir asansörde olmaktan farklı değildi.

Onlar ellerinde haritalarla, yanlarında rehberlerle ve güvenli araçlarla, simyanın en güvenli ve daha önce keşfedilmiş topraklarında yürüyen sıradan çocuklardan farklı değildi.

Diğer yandan bu yaşlı insanlar, Simyanın yabani topraklarında bir ayakları sakat, bir gözleri kör ve kulakları sağar ilerlemeye çalışıyordu. Sıradan bir Simyacı çırağı, biraz yetenekle 5 yıl içinde hiç bir şey bilmeyen birisinden bir Sarı Cübbeli simyacıya dönüşürdü. Biraz gayret ve yetenekle mor cübbeli olabilirdi. Bu Akademide son derece normaldi fakat bu aynı zamanda simyanın kolay yolunun bittiğinin, keşfedilmiş arazilerinin sonuna geldiğinin işaretiydi.

Adre eşsiz bir simyacıydı. Toplam 1509 yaşındaydı ve Simya öğrenmeye 9 yaşında başlamıştı. 1400 yılını sadece Simyaya ayırmış, ömrünün yüz yılında yetiştirici olarak ekimine dikkat etmişti. 

9 Yaşında başladığı Simyacılıkta 10 yaşında Kırmızı cübbeli, 12 yaşında Sarı Cübbeli ve 32 yaşında Mor cübbeli rütbesine ulaşmıştı. Fakat 137 yaşında Siyah Cübbeli olmuştu ve ancak 400 yaşında Altın Cübbeli olmayı başarmıştı. 1.001 yaşında Kristal Cübbeli Simyacı olmuştu ve o gün öğrenci almaya başlamıştı. 

Tecrübe, bilgi, deney ve sayısız mücadele ile muazzam bir kaynak arayışına girişmişti. Zehir Ustası olması onun avantajı hemde dez avantajıydı. Zehir ve Panzehirler sayesinde, özellikle panzehirler sayesinde herhangi bir tıbbi simyacının hayal bile edemeyeceği kazançlar elde ediyordu fakat diğer yandan. Herhangi bir tıbbi simyacının harcayacağı kaynakların yüzlerce katını harcıyordu ve bazı zamanlar, şifalı bitkileri veya kaynakları kendi başına araması gerekiyordu.

Bir seferinde, Aziz İmparator Alemin de bir Dokuz kanatlı yılanın safra kesesine ihtiyacı vardı ve hiç bir yerde bulamadı. Aziz Yıldız Tarikatı bile istisna değildi, nihayetinde 30 yıl süren arayış ve neredeyse öldüğü bir savaş verdikten sonra safra kesesini elde etmişti. 

Fakat sonuçta, uyguladığı zehir formülü başarısız olmuş, zehri etkisiz hale getire bilmek için Karanlık Kilisenin panzehirlerini kullanmak zorunda kalmıştı. Onlara olan iyilik borcunu ise yıllardır ödüyordu.

Simya sadece bir kelime gibi görünse de arkasında saklanan sonsuz mücadeleler vardı, bir Simyacının hayatı dışarıdan bakıldığında şatafatlı, statü ve güçle dolu görünüyordu fakat gerçekte hiç bir simyacı gökyüzünden kutsama alıp simyacı olmamıştı. Yüzlerce, binlerce hatta on binlerce yıl sürer emeğin, kanın, terin ve azmin sonucunda bu rütbeye ulaşmışlardı. 

Bu sebepledir ki, gerçek simyacılar birbirine saygı duyardı. Ne kadar kötü niyetli olursa olsun, herhangi bir simyacı asla başka bir simyacının, simya yüzünden aşağılanmasına izin vermedi.

Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin