Büyülenmiş gibi Kaotik Evren Çiçeğine bakan kalabalık, bir defa daha Nicolasın sesiyle gerçekliğe döndü. "Simyanın başlangıcı ve asla ulaşılamamış olan zirvesi işte budur... İşte bu engin Simya Dao'sunun tezahürüdür. Zehir Ustalığının da başlangıcı bu noktada gelir..." dedikten sonra Nicolas sol avucunu biraz uzaklaştırdı ve ikinci bir bitki şekillendi.
Kaotik Evren Çiçeği ile neredeyse aynı boyda olan fakat köklerinde rüzgar, sapında hava,yaprağında toprak, çiçeklerinde aydınlık ve karanlık elementilerinin yeri değişmişti.
"Bu Yıkım Çiçeği..." dedi Nicolas. Bu basit ismi dillendirdiği anda, herkesin kalbi korkuyla doldu. Kaotik Evren Çiçeği mucizevi, şefkatli bir tanrının var oluşu ise, Yıkım Çiçeği bir İblisin mevcudiyeti gibiydi. Saf yok oluş, saf katliam ve saf ölümü temsil ediyordu.
Kökünden bir ısırık alan herkes sonsuza kadar içinde dolaşan rüzgarların işkencesi ile acı çekerdi. Ölüm bile ona gelmezdi ve bütün kan hattı lanetlenir, sonsuz acılar ile yıkımı tadardı. Bu iki bitkinin arasında ki fark cennet ile cehennem arasında ki fark gibiydi.
"İki efsanevi şifalı bitki, ikisi de aynı süreçten geçip, aynı anda hayat buldular... Kaotik Evren Çiçeği pozitif, Yıkım Çiçeği Negatif bir varlıktır ve ikisi de doğanın var oluşudur. Doğa'nın temeli dengedir... Her zehri yok eden bir panzehir mevcuttur, her iyiliği yok edecek kötülükte mevcuttur. İşte Zehir Ustası olmak için öğrenmeniz gereken ilk adım, en basiti ama en zorunlusu budur...
Doğa dengeyi sever, Zehir Ustası bu dengeden faydalanarak zehir yapar... Bir şifalı bitki, aynı zamanda bir zehirli bitki olabilir... Aynı anda doğan Kaotik Evren Çiçeği ile Yıkım Çiçeği, özünde aynı elementleri taşır, aynı doğum sürecini izlemiştir, aynı varlıktan hayat bulmuştur fakat birisi yaşam diğeri ise ölümdür. Zehir Ustası bu iki çizgiyi birbirinden ayırıp, ölümü ve yaşamı kullana bilen kişidir. "
Nicolasın anlatımı, özellikle Zehir Ustalarını kalbinden vurdu, hiç bir zehir ustası. Ne kadar kısır zihniyetli veya açık zihniyetli olursa olsun Nicolasın sözlerini taktir edemeden duramadı. Zehir Ustalığı tam olarak Nicolasın tabir ettiği gibiydi, bu güne kadar bundan daha iyi bir tanım duymamışlardı ve kendileri de yapamamıştı.
Nicolasın bahsettiği şeyler aynı zamanda bir çoğunun bazı gizli sorularının çözülmesini bile sağladı. Farkında bile olmadan, bir çoğu buraya Nicolası yerle bir etmek için geldiğini unuttu ve sadece bu konferansın devamını dinlemek istedi. Dört Kutsal Kilisenin yaşlısı bile sessiz kaldı, şuan sadece Nicolasa odaklandılar. Akılları açıktı fakat artık tereddüt ediyorlardı, Nicolas hayal ettikleri gibi vasat, cahil birisi kesinlikle değildi. Onu öldürmek ve konumdan indirmekle, kiliseden alacakları faydalar yan yana koyduklarında, bu konferanstan elde edecekleri faydaların çok daha fazla olduğunu düşünmeye başlamışlardı.
Bir kaç bakire kız onların ruhunu tatmin etmek için yeterliydi ve biraz fayda onların hayatlarını daha rahat yaşamasını sağlaya bilirdi fakat bu dört yaşlı kurnaz adamın akılları hala başındaydı. Bugün, kutsal kilise tarafından ağırlanıyor olmalarının sebebi mevcut güçleriydi. Asla, gelişmekten vazgeçmemişlerdi, Nicolasın konferansını sonlandırmadan ölmesine izin vermeyeceklerine sadece bir anlık süreden sonra karar verdiler.
Bütün anlatacakları, bu ve sonra ki konferanslarda bitmeden ölemezdi...
Nicolas ise elderlerin yüzlerinde ki değişimi gördü fakat umursamadı. Akademi de hiç olmadığı kadar güvendeydi, kimse, Akademinin bir Elderi bile eğer aklını kaybetmediyse ona fiziksel zarar vermeye cesaret edemezdi. Hayatı tehlike de değildi ve bunun dışında gelecek her saldırı ile başa çıkabilirdi.
Belli etmemeye çalışsa da, başlangıçtan beri ağır baskı altında boğuluyordu. Bu Elderlerin en zayıfı bile Cennet Aziz Aleminin Zirvesindeydi ve alanda kilerin çoğu Aziz Kral Aleminin başlangıcında, bazıları orta aşamadaydı. Fakat Nicolası en çok baskı altında bırakan alanda ki on kişiydi. Birisi yüzü kırışıklarla dolu, bastonlu yaşlı bir adamdı. O kadar yaşlıydı ki boyu bile kısalmış, adeta toprağa doğru eğilmişti. Buna rağmen verdiği baskı Jiang Mu dan aldığı baskı kadar çoktu. Onun dışında kutsal kilise cübbesi giymiş dört yaşlı, Nicolasın soğuk terler dökmesine sebep olacak kadar güçlüydü, her birisi Aziz İmparator olmanın eşiğindeydi.
Onlar gibi bir kaç kişi daha vardı ve özellikle iki orta yaşlı adam arasında oturan sıska uzun boylu bir simyacı Nicolası muazzam bir baskı altında bırakmıştı. Onun baskısı dört kutsal kilise yaşlısı kadar olsa da, Nicolasın kanını donduran onun bedeninden yayılan muazzam şifalı kokuydu. Sanki hayatının her günü aralıksız şifalı bitki banyosu yapmış gibiydi. Bu artık aziz enerjisine işlemiş ve baskısı ile birlikte açığa çıkan bir kokuydu lakin faydalı değildi. Aksine Nicolas hissettiği anda etinin kaynadığını ve bilinmeyen bir zehrin bedenine aktığını hissetti.
Her ne kadar bu gerçek değil, sadece bir his olsa bile bütün konferans süresince, çok yaşlı adam ve Adre dışında kimse onu bu kadar ürkütmemişti. Onların mevcudiyeti çok baskındı, buna rağmen yüzü hiç ekşimedi, terlemedi veya anlatacaklarına ara vermedi.
Nihayetinde anlattıkları bittiğinde, adeta herkesin kabulünü kazanmış gibi, sürekli üstünde olan baskı bir anda yok oldu ve o zaman hafiflediğini hissetti. Sırtında taşıdığı dağlar bir anda kalkmış gibi ferahlamıştı. İstemsiz bir şekilde rahat bir nefes aldı ve sırtından soğuk bir ter damlasının süzüldüğünü hissetti. Bütün sahip olduğu güce, olağan üstü hazinelere, tekniklere rağmen hala mutlak gücün karşısında anlamsızdı.
Deva tekniğinden, Drahma İllüzyon yüzüğüne kadar hepsi, onun sahip olduğu güç kadar faydalıydı. Bir Cennet Aziz Orta Aşaması hala onu öldürecek kadar güçlüydü, kaçabilirdi fakat kaçamazsa ölümden kurtulamazdı.
Bu alanda ki elderlerin en zayıfı bile Cennet Aziz Zirve Aşamasındaydı ve baskı kalktığında uzun ve yorucu bir savaştan yeni çıkmış gibi hissetti. Alanda bulunan simyacıların hepsi isim sahibiydi, bu kişilerin herhangi birisi, yetiştirici yolunu mutlak olarak takip etse bir Alem daha yüksek olacaklarına en ufak bir şüphe yoktu. Bazıları özellikle, yaşlı adam ve Adre gibi olanların ise Nicolas Aziz Tanrı olabileceğini bile düşündü. Simya uzun, zor ve çok emek isteyen bir işti, mutlak sabır gerekiyordu ve çok zaman alıyordu bu sebeple Simyacıların bulundukları Alemler genellikle düşüktü.
Örneğin Lamar yetenek bakımından Lea dan biraz daha azdı fakat Akademi standartında düşünülürse bir çok öğrenciden yetenekliydi. Buna karşılık daha yeni Üstat alemine girmişti ki. Lea ise çoktan Dünya Aziz olmuştu ve gelişmeye devam ediyordu, bir kaç ay sonra Dünya Aziz Orta Aşamaya ulaşacaktı, Lamar ise muhtemelen Üstat Aleminin orta aşamasına bile girmemiş olacaktı.
Bu Simyacıların makus talihi idi, yetiştiricilik ile Simya arasında ki keskin çizgi buydu buna rağmen Elderlerin hepsi çok güçlüydü, açıkça bu kişilerin yaşları yüz yılı çoktan aşmıştı hatta Nicolas aralarında bin yıldan uzun süredir yaşayanların olduğuna bile emindi. Özellikle en önde oturan bazılarının. Akademi de elder olmamalarına rağmen, en önde oturacak statüye sahip olan bu kişilerin onların arkasında oturan elderler tarafından kışkırtılmaması açıkça onların mevcut konumlarını gözler önüne seriyordu.
Nicolas sadece derin nefes alıp her şeyi sessizce kabullene bildi ve aklının bir köşesinde, her şeyin güçle ilgili olduğunu bir defa daha tuttu. Ardından konuşmak için tekrar öne çıktı ve yüzüne hafif bir gülümseme yerleştirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...