İtirazlar bir anda yükselmeye başlamıştı, ardı ardına konferansa katılan diğer birliklerin öğrencileri, Nicolasın ölümü için Elderleri göreve çağırıyordu.
Buna karşın ne Nicolas ne de konferansta ki herhangi bir öğrenci şaşırmıştı. Nicolas o kadar fazla kişiyi rahatsız etmişti ki, ölümünü dilemenin saçma bir yanı yoktu fakat bu kadar çok birliğin, tek bir kişinin ölümünü istemesi bir ilkti.
'Hmmm...' Elder düşünceli bir poz verse bile, içten içe keyifliydi. Nicolas bir dahi olsa bile, Akademide ki Elderler, kontrol edemedikleri bir dahiyi istemiyordu, ayrıca isyankardı.
Mor Cübbe ile platforma çıkması gerekirken, Fei Klanının yeşil cübbesi ile çıkmıştı, bu yetmezmiş gibi birde Elderlerle tartışmaya girmişti. Büyük saygısızlıktı! Akademide ki Elderler bu kıtanın en önde gelen kişileriydi, genel olarak kibirli olmaları garip değildi.
Onlar, İmparatorların varislerini, klanların dahilerini yetiştiren kişilerdi. İmparatorlar ve Klan Liderleri onların önünde saygı gösterirdi. Bir çoğu Antik Klanların kıdemli elderleri kadar yetkiliydi ve bazıları ise klan liderleri kadar güçlüydü. Bir öğrencinin meydan okumasına nasıl sessiz kalabilirlerdi?
'Tchh... Ne kadar tiksinç' Nicolas aynı anda iğrenen bir tonda, iğneleyici bir şekilde söylediğinde, herkes bir anda sessizliğe gömüldü. Ölümüne konuşan onca kişiye rağmen, en ufak rahatsızlık belirtisi göstermiyordu. İfadesi bile değişmemişti, Nicolasın sesi ise elderleri rahatsız etmişti.
'Akademide bu kadar korkak piçin olacağını hiç tahmin etmezdim...' dedi herkesi hedef alarak acımasızca laf soktu. Herkesin soyu asillere dayanmasa bile, herkesin gücü dahilik çizgisini geçiyordu. Onlara piç ve korkak demek için aptal olmak gerekiyordu.
'SEN! SEN HABİS BİR İBLİSSİN!' İlk konuşan her zaman ki iblislik ve kafirlik suçlamalarıyla Aydınlık Kilise olmuştu.
'Neye dayanarak beni Habis olmakla suçluyorsun?' Nicolas hızlıca tartışmaya girdi, meseleye Elderleri dahil etmek istemiyordu zira şuan onların katılımı ile işler sıkıntılı hale girebilirdi. Zamanı geldiğinde konuya dahil olursalar, çürttüğü tezler üzerinden kendisini savuna bilirdi yada kısa yolu tercih ederek herkesin ağzını kapata bilirdi.
Aydınlık Kilisenin cübbesini giymiş, sarı saçlı genç adam ayağa fırladığı gibi Nicolası işaret etti.
'Zehir Ustalığına övgüler diziyorsun ama Zehir Ustaları sinsi ve aşağılık kişilerdir. O zayıf piçlerin güçleri olmadığı için zehir yaratırlar!' dedi hızlıca. Nicolasın düşmanları onaylar şekilde başlarını salladı fakat bazıları tiksinerek Aydınlık Kiliseye bakıyordu. Nicolasın yüzünde büyük bir gülümseme belirdi, 'Hahahahaha...' Komik bir fıkraya güler gibi kahkaha atmaya başladığında elderler de dahil herkes afallamıştı.
Nicolas her şeye rağmen çok sakindi,
'Siz...' dedi, elini tersiyle göz yaşlarını sildi ve derin bir nefes aldı. 'Tanıdığım en iki yüzlü orospu çocuklarısınız! Zehir zayıf piçler için mi? O zaman bu dünyada sizden büyük piç olamaz!' Nicolas ağzını açtığı anda, beyaz cübbeli gencin yüzü kireç gibi oldu. Elleri titremeye gözleri bulanmaya başladı. 'Sen...' dedi dişlerini sıktı nefretle doluydu fakat az önce söylediği o saçmalıkların, arkasını biraz düşünseydi, Aydınlık Kilisenin, sıradan insanlar tarafından bile bilinen Kutsal Işık Zehri gibi yıkıcı zehirleri olduğunu hatırlar ve çenesini açmazdı.
Genç adam daha fazla konuşamadı, eğer konuşursa sadece kendisi ile birlikte Aydınlık Kiliseyi aşağı çekerdi. Aydınlık Kilisenin bütün müritleri konuşma konusunda sıradan bir papaz kadar bile iyi değillerdi. Onlar için suçlanacak kişiye ''Kafir'' veya 'İblis...'' demek bu güne kadar öldürülmesine yetmişti fakat Nicolas karşısında ne söylerseler anlamı olmuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...