Normal birisi asla bu kadar geniş bir kalabalığı karşısına almaya cesaret edemezdi. Burada bulunan öğrencilerin çoğu önemli birliklere üyeydi, hizmetliler ise açıkça bu önemli birliklerde önemli pozisyon sahibi olan kişilere hizmet ediyordu.
En mantıklı seçenek, onları azarlayıp göndermekti. Zaten göz dağı olsun diye, Sirius Birliğinin bir üyesini canlı canlı yakmıştı. Bu yeterli olmalıydı fakat değildi, özellikle Nicolas için değildi.
O arzularını takip eden bir İblisti ve şuan arzuları ona herkesin bedel ödemesi gerektiğini söylüyordu. Bir İblisin doğası buydu, mantıkla işi yoktu, sadece istediklerini yaparlardı.
Nicolas Şeytani Enerji ile, yeşilden siyaha dönmüş gözlerini kalabalığa sabitledi. Herkesin kalbi hızlı atmaya başlamıştı, korku hiç hissetmedikleri kadar yoğundu. Bir çoğu bu anlamsız korku karşısında afallamıştı.
'Nasıl onun gibi birisinden korka bilirim ? Ben bir Prensim!' Bir kişi, yaşadığı bu duygusal karmaşaya nefretle yaklaştı.
'Bu imkansız... Bu kadar güçlü zihinsel güce sahip olamaz, tek bakışla bile benliğimi korkutuyor...' Bazıları ise mantıklı açıklamalar yapmaya çalıştı fakat gerçek olan tek bir şey vardı.
Oda herkes, Nicolastan korkuyordu. Özellikle, zayıf hizmetçilerin bir kısmı ayakta bile duramamıştı. Adeta karşılarında bir hükümdar var gibiydi, sadece göz temasıyla kurduğu baskı bile korkunçtu.
Derin nefes alan bir kaç kişi, ter içinde kalmıştı. Bazıları sıvışmaya çalıştı, Nicolas ise kaçmaya çalışanları fark ettiği anda soğuk bir şekilde homurdandı. 'HMPHHH!!!' Sadece basit bir homurdanma olsa bile, kızgın tonu kalplere korku salmıştı.
'SEN BİR İBLİSSİN!' Bir kişi daha fazla dayanamayıp, öfkeyle bağırdı. Nicolas kalabalığın üstünde ki bakışlarını, konuşan kilolu genç adama çevirdi, soğuk bir şekilde gülümsedi ve 'Evet... Öyleyim... Ve sen bir İblisi kışkırtın.' Sadece basit bir cümle olsa bile, kalplerde yarattığı etki inanılmazdı.
'Ben...' dedi, konuşmaya cesaret göstermiş olsa bile, devam etmeye cesaret gösteremedi fakat alanda ki herkes Nicolasın Zihinsel Gücünden etkilenmemişti, özellikle kırmızı saçlı bir kişinin bakışları sertti.
Hafif somurttu ve Nicolasın uyarısını görmezden gelip, onunla çatışmaya girmeden ayrılmak için hamle yaptı.
'Gidebileceğini mi sanıyorsun?' Nicolas az önce ki uyarısının görmezden gelinmesine öfkelenmişti. Hemen sert bir şekilde karşılık verdi, kırmızı saçlı genç adamın adımları durdu, yavaşça başını çevirip Nicolasa korkusuz gözlerle baktı.
'Beni durdurmaya nitelikli değilsin, seninle çatışmak istemiyorum...' Bir kaç basit söz olsa bile, açıkça baş kaldırı ve üstünlük içeriyordu. Nicolasın otoritesine tam anlamıyla karşı çıkıyordu.
'Ohh...' Nicolas ilgiyle mırıldandı ve gülümsedi.
'O zaman bana neden göstermiyorsun?' dedi Nicolas bir kaç adım atıp, düz alana geçti. Arkasında bıraktığı Dean, Axel, Sevrius ve Lea'yı korumak için bilinçli yaptığı bir hamleydi bu. Özellikle Judy, çatışma sırasında çıkan enerjiyi engellemezse, ağır zarar görebilirdi. Bu sebeple, güvende kalmaları için bir nevi kendisini siper etmişti.
Bu davranışından zaten kırmızı saçlı genç adamın gücünün az olmadığını fark ettiği anlaşıla bilirdi.
'Beni kışkırtma Nicolas Fei... Ateş Bölümüm ile Simya Bölümü arasında her zaman dostça ilişki olmuştur... Ölümünle, buna zarar gelmesini istemiyorum.'
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasia'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...