Lea'nın arabadan inmesiyle birlikte Dean hemen yanında belirdi, ürkütücü bakışları aynı anda kalabalığın üstüne düştü. Kalabalık bir an sersemledi, bir tokatla en güzel rüyalarından uyandırılmış gibi sersem, bir o kadar öfkeliydi fakat buraya geliş amacını kimse unutmadı.
Her ne kadar Lea büyüleyici olsa da o Fei Klanının genç hanımı, Klan Liderinin gelini ve Varisin karısıydı. Ona karşı yapılan her hata ölümle aynı anlamı taşıyordu. Fakat bunu düşünmeyen statü sahipleri de vardı.
Uzun boylu yakışıklı genç adam Dean harekete geçene kadar tepki bile verememişti fakat Dean acımasız bir baskıyla herkesi uyandırınca, açıkça öfkelenmişti. Kraliyet ailesine üyeydi, babası aynı zamanda kralın kardeşiydi ve kralın hiç oğlu olmadığı için gelecekte taht muhtemelen ona kalacaktı. Ay Taşı Büyücü Birliği eski bir krallığın isminin değişmesi sonucu kurulan farklı bir birlikti. Toplam üç parçaya ayrılıyordu ve bu üç parça arasında mutlak gücü kraliyet ailesi elinde tutuyordu. Büyücüler, Şövalyeler ve son olarak ikisini de yöneten Kraliyet ailesi Ay Taşı Büyücü Birliğinin konsey başkanı ve bu topraklarda kral olarak anılan Leonard'dı.
Genç adam ise kral için tek adaydı bu sebeple Fei Klanını ile olan ilişkilerine önem verecek kadar zekiydi fakat Lea'nın güzelliği bir çekici bir günah gibiydi. En zekileri bile aptallık yapmaya itiyordu ve daha sadece gözlerini görmüştü.
Genç adam bir kaç adım attı ve Lea'nın önünde belirdi, elini göğsüne atıp reverans yaptıktan sonra selamladı. "Düşes sizi Ay Taşı Büyücü Birliği topraklarında ağırlamak bir onurdur." dedi. Nezaketen Lea'nın eline uzanıp öpmek için bir hamle yaptığında adeta ölümün ona gözlerini diktiğini hissetti. Bir anda iki büklüm öylece kala kaldı, başını bile çeviremedi fakat yan taraftan korkutucu bir yaratığın ona baktığını hissediyordu fakat sadece bu değildi.
Bir anda yüzlerce göz ona kitlenmişti, kurtlar veya kuzgun ordusu elit askeri de dahil herkes ona öldürme niyetiyle bakıyordu. Tek bir hamle daha ve yer yüzünden izi bile kalmadan silinmiş olacaktı.
En son ne zaman bu kadar aşağılanmıştı? Kim ona bu kadar kaba davranmaya cesaret etmişti? Ay Taşı Büyücü Birliği gerçekten zor durumdaydı ve bu savaşta Fei Klanının yanında yer almasa çoktan Kutsal Kilise tarafından yok edilmiş olacaklardı ama hala bu topraklarda güç onlardaydı. Fei Klanı yabancı bir ejderhaydı fakat yerli yılana hala saygı göstermesi gerekiyordu.
Fakat Lea'nın eskortları, açıkça ona hakaret ediyordu. Buna katlanmak düşünülemezdi, öfkeden kendisini yese bile başını dikleştirecek gücü bile yoktu. O Üstat Alemi Zirvesinde bir yetiştiriciydi. Dean ise Dünya Aziz Zirvesinde bir uzmandı. Akademide bile yaşıtları arasında sadece muhafız veya antik klanlardan gelen kişiler onunla denk güce sahipti.
Ortam tamamen gerilmişken Axel politik bir ifadeyle hemen araya girdi," Veliaht Prens Arthur, Hanımım temastan hoşlanmaz ve Genç Efendi Nicolas yaklaşan herkesin öldürülmesini emretti. Lütfen güvenli mesafede kalın." dedi. Politik bir ifade takınsa bile Axel açıkça Veliaht Prens Arthur'u ölümle tehdit ediyordu.
Fakat Lea, Nicolasın adını duyunca, başını kaldırıp Axele baktı ve sonra tekrar başını eğdi gözleri bir defa daha boşluğa daldı, hiç bir şey söylemeden döndü ve tekrar arabaya bindi. Kimse neden indiğini ve neden bindiğini anlamadı fakat kimse de sorgulayacak kadar cesur değildi.
Kuzgun Ordusu için Lea ölmeleri gerekse bile korumaları gereken birisiydi. Bu Nicolasa olan borçlarıydı, Axel, Dean ve Sevrius için ise o Patronlarının karısıydı. Ona zarar gelmesine izin vereceklerine bin parçaya bölünmeyi tercih ederlerdi. Lamar akademide yeterince güçlü değildi fakat dış dünyada o bir hükümdardan farklı değildi.
Simya Birliğine bir yıl önce kayıt olmuş ve Mor Cübbeli testini %100 başarı ile tamamlamıştı. Simya Birliği ikinci defa Fei Klanı topraklarından çıkan bir Simya Dahisi ile sarsılmıştı. Simya Birliğinin mutlak desteği Fei Klanının arkasındaydı, Lamar belki grupta ki en zayıf kişiydi fakat arka plan olarak diğer üçü onunla kıyaslanamadı. Eğer gözünü karartır ve gerçekten öldürmek isterse, bir şehri öldürmesi için tek yapması gereken güçlü bir zehir yapmaktı.
Bir Zehir Ustasını düşman edinmek, bu dünyada yapılacak en saçma şeydi. Lea'nın grubu korkunç derecede güçlü olsa da hala anlamak istemeyen aptallar vardı.
Ay Taşı Büyücü Birliğinde asıl güç kralda gibi görünse de, gerçekte Veliaht Prensin etrafında toplanmış güçlü bir hizipte vardı.Bu hizip geleceğe yatırım yapıyordu, kral hastaydı ve ne kadar hayatta kalacağını kimse bilemezdi. Bir kızı dışında varisi yoktu, prenses ise naif kişiliğe sahip birisi olarak biliniyordu. Taht için veliaht prens ile evlenmek zorunda kalacaktı, bu bilinen bir gerçekti zira kralın soyundan olmayan veliaht prens ancak prenses ile evlenerek tahtın meşru sahibi olabilirdi.
Fakat herkes buna cepte gibi baktığı için gelecekte ki krala dal kavukluk yapma fırsatını kaçırmak istemeyenler hemen öne atıldı.
"NE KÜSTAHLIK!!! NASIL PRENSİMİZE BÖYLE HAKARET EDERSİNİZ!!!" Diye bağırdı, sıska bir adam öfkeliydi. O asil bir ailenin ikinci kuşak genç efendisiydi. Genç efendi dense bile çoktan otuz yaşına gelmiş işe yaramaz bir adamdı. Prensin yanında ailesini temsilen bulunuyordu fakat karar verme yetkisi yoktu.
Elbette 200 kişilik grupta sadece bir aptal yoktu." Küçük bir kız! Kim olduğunu sanıyorsun da veliaht prensimize böyle arkanı dönebiliyorsun?" diye bağırdı bir başkası. Hitap ettiği kişi şüphesiz Lea idi.
"Fei klanı topraklarımıza bir grup cahil ve aptal mı gönderiyor? Bizi ne sanıyorsunuz???" diye bir başkası kükredi ve hemen ardından bir başkası hakaret fırsatını değerlendirdi fakat daha fazla göze girebilmek için Lea'nın bilinen hikayesinden bir parçasını kullandı.
"Annesi bile benim altımda zevkten inlemişken, kızı nasıl bu kadar küstah olmaya cesaret edebilir?" diye bağırdığı anda mutlak bir sessizlik oldu. Lea başını çevirdi ve konuşan kişiye baktı. Hemen önünde hala duran Valiht Prens duyduklarıyla şok geçirmişti. Eğer hareket edebilse zaten konuşan aptalları kendisi tokatlardı.
Onlar bir grup aptaldı fakat o değildi, Fei Klanının gücünü en iyi o biliyordu, Fei Klanı olmasa Ay Taşı Büyücü birliği şuan papazlar ve rahiplerle dolu olurdu. Çoktan onlar çarmıha bağlanmış ve yakılmış olurdu. Onun Lea ya uzanma ve elini öpmeye çalışma hakkı vardı çünkü asildi, reddedile bilirdi fakat öfkesini içinde yaşamalıydı fakat heyeti açıkça aklını kaybetmişti.
Lea geri döndüğü anda, ortam bir anda buz kesildi, hemen ardından kurtların üstünden atlayan yüz asker kılıçlarını veya mızraklarını çıkarttı. Metal sesi bütün alanı doldurduğunda muazzam bir baskı 200 kişinin üstüne çöktü.
Bu nasıl bir cesaretti? Onların önünde Lea ya küfür etmişlerdi, yetmemiş dalga geçmişler hatta ona fahişe bile demişlerdi. Kuzgun Ordusunun elitleri bu kişilerin aklını kaçırdığını düşündü fakat kimse asıl tehlikenin Lea dan geleceğini düşünmedi.
Lea arkasını dönmesiyle zaten uzun zamandır içinde tuttuğu nefreti bir anda saldı ve Dean ile Axel bile muazzam bir kuvvetle geri itildi, kurtlar yere titreyerek başlarını eğip oturduğunda Kuzgun ordusunun elitleri onca cinayet görmelerine rağmen ürperdi.
Lea'nın bir kaç adım uzağında duran Veliaht Prens Arthur ise bir an umutsuzlukla doldu, korku bütün bedenini ele geçirdi ve paçalarından idrar akmaya başladı. Zangır zangır titrerken gökyüzünden ona bakan muazzam bir varlık hissediyordu. Korkunçtu, Dean ve Axel bile şok olmuştu.
Lea'nın neredeyse iki aydır eğitim yapmak bir yana düzgün yemek bile yemediğini biliyordu fakat mevcut güç artışı öylesine korkunçtu ki, onlar bile ürperdi. Lea'nın nasıl bu kadar güçlendiğini anlayamasalar bile Lea'nın öfkeli olduğu açıktı.
Lea bir adım attı ve aynı anda yürümeye başladı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...