Nicolas bir süre boş odada sessizce şarap içti ve yaşlı adamın söylediklerini düşündü. Lea ile ilgili olan kısmı özellikle aklını kurcalasa bile tam olarak neler olduğunu çözememişti. Lea özeldi fakat nasıl? Böyle bir uzman bile ciddi bir şekilde onu uyardığına göre mesele basit olamazdı ama her durumda sonuç yine güce dayanıyordu. Gizemli Yaşlı Adamı yenecek gücü yoktu, bu durumda onun bile ciddiye aldığı birisini yenme şansı hiç yoktu.
Nicolas başını salladı ve "Daha güçlenmem lazım." dedikten sonra Di Fan ile zihinsel iletişim kurdu.
Kısa sonra kapı açıldı ve Di Fan tedirgin bir şekilde odayı inceledi fakat Nicolastan başka kimse yoktu," Genç Efendi." dedi biraz utanmış görünüyordu. En nihayetinde hala Nicolası koruyacak gücü yoktu.
"Nalan Ran ile konuşmanı istiyorum derhal! Kılıç Dağı Antik Bölgesine girdikten sonra, Aziz Yıldız Kıtasına gidip karımı alacağım, hazırlıkları yapsın!" dedi. Di Fan'nın kafası karışmıştı. Gizemli Yaşlı Adam, Nicolasın karısı ile ilgili konuşmaya mı gelmişti?
Bu garip gelse bile "Emredersiniz Genç Efendi." diye karşılık verdi.
Bu sırada odanın dışında bir karmaşa oldu ve bir garson odanın duvarına doğru bir anda çarptı. Nicolas kaşlarını çatarken Di Fan hemen ruhsal algısını yaydı fakat bir anda ruhsal algısı bir duvara çarpmış gibi geri sekti.
Gözleri anında büyüdü," Kim bu ?" diye aklından geçirdi. Mevcut gücü ile Ruh Bölme Alemi altında kimse ruhsal algısını engelleyemezdi fakat iki kişiye ruhsal algısı temas bile edememişti.
"Küstah! Nasıl Genç Efendimize boş oda olmadığını söylemeye cesaret edersin? Genç Efendim, İmparatorun tahtına oturmak istese bile İmparator ona tahtını gülümseyerek, alçak gönüllü bir şekilde vermek zorunda."
Bu sırada olgun bir ses bütün restoranı doldurdu. İki kişi, restoranın ortasında ayakta duruyordu. Birisi gümüş renkli bir zırh giymişti ve zırh desenlerle kaplıydı, saçlarının yarısı gri, şahin burunlu ve sıska bir adamdı.
Diğeri ise genç bir adamdı, siyah saçları arkadan bağlanmış, titanyumdan bir zırh ve deri pantolon giyiyordu fakat kıyafetlerinin hepsi son derece değerliydi.
Garson ise güçlükle ayağa kalktı, bir kaç kemiği kırılmış olsa bile karşısında ki iki kişinin rakibi olmadığını biliyordu. Onlar çok güçlüydü, alttan alması gerekiyordu, durumu izah etmeliydi. Hemen ağzında ki kanı silip, eğilip ellerini birleştirdi.
"Lordlarım, sizlere hizmet etmek istesek bile boş odamız maalesef yok." dedi. Bu sırada gri saçlı adamın kaşları çatıldı, "İşe yaramaz! Bir kaç böcek nasıl Genç Efendimi reddeder!" diye bağırdıktan sonra elini kaldırdı ve aynı anda bir pençeye benzeyen turuncu renkli bir enerji fırladı. Di Fan şok olmuştu, bu küçük enerji parçası aslında yoğunlaştırılmış bir enerji saldırısıydı ve Di Fan bu saldırıdan çok güçlü bir canavar varlığı hissediyordu.
Garson korkuyla titredi fakat tepki bile vermeden önce turuncu pençe alnına temas etmek üzereydi. O esnada bir el araya girdi ve pençe ele temas ettiği anda, cam parçası gibi param parça oldu.
Nicolas elini yavaşça indirirken, gri adama ve genç erkeğe kaşları çatık bir şekilde baktı. Gri saçlı adamın yüzü kıp kırmızı oldu, bu aşağılık kıta da onu engellemeye cesaret eden birisi vardı. Çok öfkeliydi, "Bu ne cür'et! Nasıl saldırımı engellemeye cesaret edersin?" Gri saçlı adam öfkeliydi, genç erkek bile kaşlarını çattı.
Nicolas küçümseyerek konuştu, "Saçmalığa gerek yok, maksadın odamı ele geçirmek değil mi? Neden kendine bir kurgu yapmaya uğraşıyorsun? Yeterince güçlüysen odamı alabilirsin, değilsen bir oda için ölmüş olacaksın!" Nicolasın sesi küçümseme doluydu fakat kibirli aynı zamanda otoriterdi.
Bir oda için savaşmak anlamsız görünse bile, güçlü olan kişiler için durum böyle değildi. Nicoalsa ait olan şey, ona aitti ve o istemediği sürece kimse ondan alamazdı, eğer zorla almak isteyen varsa, bir çöp parçası olsa bile ölümüne savaşmaya hazır olmalıydı.
Bu bir yetiştiricinin kalbiydi, geri çekilmek söz konusu bile değildi. Gururu buna izin vermezdi, geri çekilirse içsel şeytan yaratırdı, kalbine ve ekim yoluna ihanet etmiş olurdu. Basit bir oda için ölmesi daha iyiydi.
Gri saçlı adamın ifadesi daha da battı, Nicolasın planını görmesini gerçekten beklemiyordu. Temelde oda bahaneydi, aslında burada durup özellikla Nicolasın odasını istemişlerdi çünkü Garson onlara bu odada güçlü bir uzmanın olduğunu söylemişti. Garsonun gayri ihtiyarı açıklaması onların yüzüne vurulan tokat gibiydi, Nicolas uzmansa onlar neydi ? Nasıl bir başkası onların istediği bir şeye sahip olabilir, onlarda geri adım atabilirdi ?
Amaç önce Garsonu öldürmek, sonra odayı ele geçirmekti. Böylece herkese gücünü gösterecek ve kıskanç bakışların keyfini çıkartacaklardı. Nicolas için bu fikir son derece sığdı, güçlü olanın övülmeye ihtiyacımı vardı ? Övülmese güçlü olmayacak mıydı ?
Bu iki yabancının Kör Kayalar Kıtasına yukarıdan baktığı ve burada tapınılmak istedikleri görülebilirdi fakat Nicolas biraz daha farklı düşünüyordu. Neden bu iki kişi özellikle buraya gelmiş, özellikle oda istemişlerdi ?
Nicolas aptal değildi, meselenin arkasında farklı bir şeyler olduğunu hissetti, hemde oldukça güçlü bir manipülatör vardı. Aksi halde bu iki uzmanı buraya göndermesi mümkün değildi fakat Nicolas ne kadar düşünürse düşünsün, bu kadar güçlü birisini kışırttığını hatırlamıyordu.
"Sen ölüm arıyorsun!" Gri saçlı adam öfkeyle karşılık verdi, bir böcek ona bakmış ve küçümsemişti, bu aşağılanmayı kaldıramazdı.
"Di Fan, bunu bana söyleyen kaçıncı kişi bu?" diye sordu Nicolas gri saçlı adamı işaret ederken. Di Fan bir an afalladı, neden Nicolasın karakteri bu kadar hızlı değişiyordu, az önce kibirliydi, sonra küçümseyici oldu ve şimdi alaycıydı.
"21. kişi oldu Genç Efendi." Di Fan çaresizce cevap verdikten sonra aklının bir köşesine not etti, Nicolasın kişilik değişimlerine ayak uydurması gerekiyordu.
Gri saçlı adam birden Nicolasın gülümsemesine ve alaycı bir tavır sergilemesine şaşırdı, onların karşısında neden hala bu kadar rahattı ? Hiç korkmuyor muydu ? Gerçekten onları gözüne koymuyor muydu ?
"Hehe... 21. ölü aptal ve 22. ölü aptal..." Nicolas yavaşça söyledikten sonra bir adım öne attı. Aynı anda korkunç kırmızı bir aura patladı, zemin bir anda örümcek ağı gibi çatlaklarla dolarken bütün yapı titremeye başladı. Di Fan ağır bir nefes aldı, hemen uzaklaşmak için bütün gücünü kullandı.
Nicolasın kanlı aurası öylesine baskındı ki, her saniye kemiklerinin kırıldığını hissediyordu. Gri Saçlı adamın yüzü bir anda battı, genç adamın gözleri şokla büyüdü, ikisi hala ayakta duruyor olsa bile bu cani kanlı aura onları şoke etmişti.
Böyle bir auraya sahip olmak için Nicolas kaç kişiyi öldürmüştü ? Neden aurasın da böyle akıl almaz bir yaratık varlığı vardı, sanki bedeninden taşan kanlı aura, büyülü yaratıkların kanlarından yapılmış gibiydi.
Çok korkunç ve vahşiydi. Gri Saçlı Adam hemen genç adamı yakaladı ve kaçmak için hamle yaparken zihninde küfretti. "Lanet olsun! Bu çocuk neyin nesi böyle?"
Nicolas ise kaçmalarına izin verdi fakat arkalarından yine de söyledi, "Ahh... Ne kadar ayıp, gerçekten gelip benim olanı almak istedikten sonra öylece kaçıp gidebileceğinizi mi sanıyorsunuz ? Madem kovalamaca oynamak istiyorsunuz peki size tam 2 dakika veriyorum... Hadi hayatlarınız için kaçın... Hahaha..."
Yapıdan uzaklaşmış iki kişinin ifadesi battı, "Bu bir İblis... Nasıl bu kadar habis olabilir ?" gri saçlı adam duyduklarına inanamadı. Gerçekten onları hiç umursamıyordu, genç adamın gözleri pişmanlık doluydu, neden buraya gelip böyle bir canavarı kışkırtmıştı. Sanki yıllarca sıkıntıdan delirtikten sonra, eğlenecek bir şeyler bulmuş bir şeytandı.
Di Fan uzakta titredi, Nicolasın sesi kulaklarına dolduğunda kalbinden iç çekti, "Genç Efendi çok korkunç... Az önce alaycıydı ve şimdi bir İblis oldu."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasía'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...