Nicolas şehirden ayrıldıktan sonra herhangi bir yere yetişme telaşı yoktu. Sessizce toprak yolda yürürken etrafına bakınıyordu. Anıları ormanda başlıyordu ve sonra Xia Klanında uzun zaman geçirmişti, dünyayı hiç görmemişti fakat anılarını aldığı yaşlının hayat deneyimlerini özümsedikten sonra dış dünyaya daha fazla ilgi göstermeye başlamıştı.
Bir yetiştiricinin hayatı evinden çok uzaklarda veya kapalı kapılar ardında geçerdi. Nicolasın anılarını aldığı simyacı 45.000 yıl yaşamıştı ve bunun sadece 20.000 yılında kapalı kapılar ardında yalnız başına simya üstüne çalışarak zaman harcamıştı. Kalan kısmının büyük bölümünde ise ya bazı şifalı bitkileri aramak için evinden ayrılmış, yada bazı konferanslar vermek için uzak yerlere gitmişti.
En nihayetinde ömrünün büyük bir kısmını yalnız başına geçirmişti, çocukları veya bir karısı yoktu. Nicolas ise bu hayata çoktan adapte olmuştu, güçlü olmak her zaman ileri yürümek demekti. Güç peşinde koşanların kaderi yalnızlıktı, sayısız kişiyle dost ve düşman olacak lakin en nihayetinde bir gün hepsini ardında bırakacaktı.
Nicolas yürürken aklında bir kızın görüntüsü bir anda belirdi, çaresizce takıntı haline gelmiş bu yüzü aklından çıkartmaya uğraştı fakat ne yaparsa yapsın nafileydi. Depolama yüzüğünden bir portre çıkarttı ve yol kenarında ki bir ağacın altına oturup portreye baktı.
Güzel, ihtişamlı ve asil Lea'nın yüzüne bakarken kalbine dolan gizemli bir duygu vardı, bu duygunun ne olduğunu bilmese bile ona huzur veriyordu. "Sen tam olarak kimsin?" dedi Nicolas çaresizce, dakikalar ve saatler geçti, gökyüzünde yoğun beyaz bulutlar toplandı ve sert rüzgarlar esti.
Nicolas ağacın altında havadan bağımsız olarak öylece otururken sadece elinde tuttuğu portreye bakıyordu. Nazikçe tuttuğu portreyi çevirip arkasına baktı, "Hey! Fahişe!!! Erkeğime yaklaşıyorsan benden daha güzel olman lazım!!! Benden daha güzel değilsen defol!!!"
Nicolasın yüzünde samimi bir gülümseme belirdi, geçmişte bu kelimeleri anlamamıştı fakat şimdi ne zaman baksa yüzünde içten bir gülümseme oluşurdu. "Sana sahip olan erkek ne kadar şanslı olduğundan haberdar mı?" diye sessizce fısıldadı gülümserken fakat bir kalp sızısı hissetti.
Bu portre neden ondaydı, bu kişi kimdi hiç bir fikri yoktu fakat emin olduğu bir şey varsa, Lea'nın erkeği kesinlikle o değildi. Kendisini Lea ya layık olarak görmedi, haksız sayılmazdı, Lea Portrede bir insan gibi değil, göksel bir hazine, yüksek bir tanrıça gibi görünüyordu. Ölümlülerden uzak, onu hayal etmeleri bile imkansız bir noktadaydı sanki.
Bu sebeple Nicolas kalp ağrısı çekti neden bilmiyordu fakat Lea ya sahip olan erkeği çok kıskandı. Üstelik okuduğu kelimeler, Lea'nın karakterini gözler önüne seriyordu, kesinlikle kıskanç, agresif ve aykırı karaktere sahip birisiydi.
Nicolas sebebini bilmese bile, itaatkar kadınlardan hoşlanmadı, sadece bir parmağı değdi diye yüzü kızaran ve konu cinselliğe geldiğinde hemen kendisini zordan alan kızları istemedi. Onun düşüncelerinde bir kadın cesur olmalıydı, sevdiğine sahip çıkmalı ve ona yaklaşırken atılgan olmalıydı. Bu dünyanın kurallarını biliyordu, bir erkek birden fazla eş, sayısız cariyeye sahip olabilirdi ve bu kuralı benimsemişti fakat özünde arzusu bu değildi.
Onu kimseyle paylaşmak istemeyecek bir kadın istiyordu. Dünyanın kurallarını umursamayan, sadece erkeğini kendisine ait gören bir kadın. Bunu yapmak için her yolu deneyecek bir kadın.
Nicolasın derinden inandığı şey buydu, yetiştirici dünyası kadınlar için adil değildi fakat kim kurallara uymak zorunda olduklarını söylüyordu? Nicolas kendisi kuralların saçmalık olduğunun farkındaydı, en mutlak olan şey güçtü, güç olduğu sürece kuralların en ufak anlamı bile yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...