Nicolas odanın balkonunda oturdu ve yıldızsız gökyüzüne baktı bu esnada bir el omzuna dokundu. "Otur..." dedi Nicolas bakmadan bile bu elin kime ait olduğunu biliyordu.
Lea gülümseyerek Nicolasın yanına oturdu, başını omzuna yasladı ve yıldızsız gökyüzüne baktı.
Nicolas belli etmeden ruhsal enerjisi ile Lea'nın vücudunu inceledi ve bütün yaraların ortadan kaybolduğunu gördü. Yaralar Lea'nın bedeninden silinse de Nicolas o görüntüyü bir daha aklından silemeyeceğine emindi.
"Artık ne kadar güçlüsün?" Lea usulca sordu, Nicolasın gücünü artık hissedemiyordu, aralarında ki fark her gün daha da hızlı açılıyordu ve Nicolastan uzaklaşmaktan korkuyordu. Nicolas güçlendikçe artık bu kıta onu tutamayacaktı ve bir gün ayrılacaktı. O gün geldiğinde Lea Nicolasla olmak istedi fakat yeterli güce sahip değilse, Nicolasın onu asla yanında götürmeyeceğini biliyordu.
Nicolas asla Lea yı tehlikeye atmayacaktı.
"Fiziksel gücüm Aziz İmparator Alemi Başlangıcına yakın muhtemelen bir kaç güne tamamen sabitlenecek ve Orta Aşamada ki Aziz İmparatorlar ile eşit derecede güçlü olacağım fakat büyü enerjim Cennet Azize Alemine yarım adım, muhtemelen bir atılım yapmam için altı ay veya bir yıl gerekiyor." Nicolas hiç bir şey saklamadı. Lea Nicolasın gücü karşısında şaşırmadı zira gözlerinde Nicolas en güçlüsüydü.
Bununla birlikte, balkonun altında oturan dört kişi biraz önce bardaklarını çarpış şarap içmişti ki, Nicolasın gücünü duydu ve şarapları dudaklarının kenarlarından aktı.
Lea ise hala Nicolasın omzuna başını koymuş, gökyüzüne bakıyordu fakat gözleri biraz pusluydu. "Yakında ayrılacak mısın ?" dedi çaresizce Lea.
Nicolas bir süre sessiz kaldı, bu kıta onu tutacak büyüklükte değildi, henüz 17 yaşında çoktan kıtanın eski nesliyle denk hale gelmişti ve bir kaç yılda belki çok daha güçlü olacaktı. Şuan aynı nesilden rakibi yoktu ve arkasında yeteneği yüzünden Tarikat ona çok kıymet veriyordu.
Bir Büyük Elderi öldürse bile kimse onu öldürmeyecekti ve kıtanın haini olmadığı sürece kimse hayatını almaya çalışmayacaktı. Özetle bu kıtada artık gelişmek için ona rakip yoktu, hayatta kalmak için mücadele etmeliydi fakat hala ayrılmak istemedi.
Arkasında çok fazla sorun bırakmıştı, çok fazla düşmanı vardı ve kıta dan ayrılmadan önce hepsini temizlemek istedi yine de bunu yapmak için gücü yeterli değildi. Karanlık Kilise ve Aydınlık Kilise ile birlikte Fai Krallığı hala en büyük tehlikeydi, bunun yanında onlarca büyük klanı düşman edinmişti.
Bir süre önce öldürdüğü Conall Klork, Kralsız bölgede bir klandı, zayıf yüksek sınıf bir klandı, Fei Klanından belki de on kat daha güçlüydü ve Nicolas geleceklerini yok etmişti. Kaç genç efendiyi öldürdüğünü artık hatırlamıyordu, çok fazla klanı rahatsız etmişti ve kimse onunla uğraşmaya cesaret edemese bile arkasını döndüğü anda komplolar dönecekti.
Belki bu güçler kendisini ön plana koymayacaktı fakat, yeterli fayda olduğu sürece birileri kendisini kurban etmeye istekli olacaktı. Kanıt olmadığı sürece kim bu klanları suçlaya bilirdi ki?
Dış dünyada işler farklı yürüyordu fakat Nicolasın gözünde kanunların ve kuralların çöpten farkı yoktu. Kurallar sadece onu koruyan kişinin gücü kadar güçlüydü ve Dış dünyada Aziz İmparator bulmak kolay bir iş değildi.
Nicolas her ne kadar kıta dan ayrılmak istese de, hala kalmak zorundaydı.
"Yakında değil fakat bir veya bir buçuk yıl içinde ayrılacağım. Şimdilik önceliğim Akademinin Avına katılmak." dedi Nicolas konferansın bu son haftasıydı ve yeni bir konferansa başlamak için hazırlık yapmalıydı, en son üç aylık av ise bir ay önce yapılmıştı ve hala önünde iki aylık hazırlık zamanı vardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...