Gri saçlı adam, genç adamı alıp hayatları için kaçıyordu, bir yandan da arkasını kollamaya devam ediyordu. Çoktan Kulan İmparatorluk şehrinden uzaklaşmışlardı, onların gücü ile saatte bir kaç yüz mil gitmek hiç sorun değildi fakat sadece iki dakika da ancak şehrin surlarını göremeyecek kadar uzaklaşmışlardı.
Gri Saçlı adam çok telaşlıydı o sırada genç erkek konuştu ve bir tepeyi işaret etti. "Mağaralara git, burada açık hedefiz." dedi. Gri saçlı adam hemen tepeye baktı, gözü bir mağaraya ilişti ve muazzam bir hızla mağaraya uçtu. Aynı anda mağaraya girdi, hemen girişi mühürledi ve panikle az önce kapanan mağara girişine baktı.
Sonra derin bir nefes alıp genç erkeği bıraktı.
"Genç efendi... Bu çocuk çok güçlü, bütün gücümle bile onu ancak otuz dakika tutabilirim, bir savaş patlarsa lütfen beni bırakıp kaçın." dedi. Genç Erkeğin ifadesi karanlıktı. Dişlerini ve yumruklarını sıktı, "Lanet olsun! Ben bir köpek gibi kaçacak mıyım?" dedi.
Gri saçlı adam hemen ikna etmek için konuştu, "Genç efendi, siz klanımızın umudusunuz, size zarar gelirse klanımız kaçınılmaz olarak çökecektir." dedi. Genç erkek tereddüt etti, bu kıtaya gelmek kendi seçimi değil bir görevdi.
Tam olarak hedefleri Nicolasın kendisiydi, onu ele geçirip teslim etmeleri gerekiyordu ardından klanları yüzlerce yıl yetecek kaynak ve Fei Klanının, Chu kolunun korumasını kazanacaklardı. Bu sayede klan yıllarca ayakta kalabilirdi, görevi kabul etmişti çünkü çok basit olduğunu düşündü.
Fei Klanının bir piçini canlı geri getireceklerdi, öldürmek yoktu, öldürmeleri gerekse asla kabul etmezdi fakat yakalamak sorun değildi. Fei Klanından kimse öfkelenmezdi fakat hedeflerinin gücü hayal sınırlarının üstündeydi.
Pişmanlık bütün kalbini ele geçirdi, kaçıp hayatını kurtarsa bile gri saçlı adam ölecekti ve görevi yerine getiremediği için Chu kolundan ödül alamadığı gibi belki cezalandırılacaklardı.
"Hayır... Birlikte savaşırsak kazanma şansımız var." dedi genç erkek çaresizdi. Bu görevi yerine getirmelerinin ve hepsinin hayatta kalmasının tek yolu buydu. Gri saçlı adam çaresizdi, elbette bu mümkündü fakat kendi gücüyle bile Nicolasın gücünün limitini görememişti.
"Genç efendi, çocuk kesinlikle Aziz Ekim Yolunu takip etmiyor. Gücünü tam olarak ölçemiyorum, eğer Ruh Bölme Alemi ortasında ise onu öldürebiliriz, zirvesindeyse kesinlikle ikimiz onun rakibi olmayacağız. En iyi olasılık, ruh canavarlarımızı feda edip hayatımız için zaman kazanmak.
Bize 2 dakika tanıdığına göre, aslında bize yetişmek için kendisine ancak 2 dakikadan biraz fazla süre için güveniyor, eğer yarım saat kaçmayı başarırsak, güvende olabiliriz." Gri saçlı adam kendisini feda etmekten vazgeçtikten sonra basit bir plan belirledi.
İkisi bir süre daha konuştu, o sırada zaten 5 dakika olduğunun farkında değillerdi fakat mağaranın karanlık bir köşesinde oturup onları dinleyen kişiyi fark etmemişlerdi.
"Planınızı bölüyorum fakat, Ruh Canavarı tam olarak nedir?" İki kişi planı kusursuzlaştırırken mağaranın derinliklerinden genç bir ses duyuldu. Aynı anda mağara zaten bu sesle dolmuştu, ikisinin gözleri de korkuyla büyüdü.
"Bu nasıl mümkün olabilir ? Nasıl mağaraya bize fark ettirmeden girebilir?" Gri saçlı adam şok olmuştu. Nicolas gri saçlı adamın ifadesine baktı ve hor gördü.
"Nasıl bu kadar aptal olabilirsin? Sadece mağaranın girişini kapattın diye izole edildiğini mi sanıyorsun ? Başka bir noktadan delik açtım ve mağaraya girdim, işte bu kadar basit. Bunu anlamak için dahi olmakta gerekmiyor... Gerçekten nasıl bu yaşa kadar hayatta kalmayı başardın ? Her neyse, biraz daha yaşamak istiyorsanız bana şu Ruh Canavarının ne olduğunu anlatsanız iyi olur. Eğer tatmin olursam sizi dört parçaya ayırıp bırakabilirim." Nicolas oturduğu taştan kalktı ve yürürken konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...