116.Bölüm: Ölümsüz Mağarası (5)

5.2K 533 27
                                    

Büyük hazineler her zaman büyük olayların bir sonucudur, bu bilinen gerçek herkesin malumuydu. Kiminin kaybı, kiminin kazancıydı. Nicolas uzun zaman önce Arşın Dağlarında ki bu maden bolluğunun sebebinin Ölümsüz Mağarası ile ilgili olduğunu tahmin etmişti.

Sebebini kestiremese bile, normalde bir arada olmayan bir çok madenin bir arada olması bunu zaten kanıtlıyor gibiydi. Nicolas sadece kitaplarda değil, anılarını aldığı simyacılarının hayat tecrübelerinden de hazinelerin nerelerde bulunduğunu öğrenmişti.

Bir savaş alanı sayısız kişi için kötülüğün hayat bulduğu, aşırı ölüm ve Yin enerjisinin olduğu yerler olduğunu düşünürdü fakat kaç kişi eski savaş alanlarından hazinelerle ayrılmıştı? İki uzmanın savaşı büyük etkiler yapar, dağları hatta kıtaları bile yok edecek kadar şiddetli olabilirdi fakat nihayetinde birisi ölür ve toprağa düşerdi.

Bir gün bu cesedi keşfeden kişi onun zenginliklerini elde ederdi ? Yıkılmış bir klanın kalıntılarında bulunan bir hazine başka bir klanı güçlendirirdi. Hayat yıkımla ve yok olmayla oluşan garip bir fenomendi. Ölüm olmadan yaşam olmazdı ve birileri kaybetmese nasıl başkaları hazineler elde ederdi ?

Nicolas okuduğu bir efsaneyi hatırladı, milyonlarca yıl önce bir yetiştiricinin Ölümsüz Mağarasında meditasyonda kaldığını ve bin yıl süren meditasyonu sırasında, bulunduğu alanın bin mil çaplık alanını tamamen Ateş Kristallerine dönüştürdüğü bir bölüm vardı. Sonra baş karakterin klanı, bu Ateş Kristali madenini bulup, büyük bir zenginlik kazanmıştı ve baş karakter ekim yolunda çok daha hızlı ilerleyip, dünyaları şoke eden büyük bir uzman haline gelmişti.

Belki, o mağarada ekim yapan yetiştiriciyi bile aşmıştı, karma garip bir şeydi. Her etkinin mutlaka bir sonucu vardı, bazen iyi bazen ise kötüydü. Milyonlarca yıl önce ölen bir ceset, birisinin hayatını değiştire bilirdi. Sayısız uzmanın can verdiği bir savaş alanı bir mezar hırsızını kahraman yapabilirdi ve bir uzmanın meditasyonu sırasında kullandığı mağara başka bir kişinin hayatını tamamen etkileye bilirdi.

Nicolas kadere hiç inanmadı fakat karmanın varlığına tüm kalbiyle inanıyordu, iyi şeyler yapan her zaman karşılığını alırdı ve düzeni bozan kötüler mutlaka cezalandırılırdı. Şimdi Nicolas efsanelerde ki baş karakterlerin neden sürekli çok şanslı karşılaşmalar yaşadığını daha iyi anlıyordu.

Sadece bir Ölümsüzün Mağarası vardı, belki bu Ölümsüz Uygulayıcı sadece bir kaç aylığına bu mağarada kalmıştı, belki de sadece bir silah veya tılsım arıtmak için kalmıştı fakat onun o zamanlar rastgele yaptığı bir eylem, bugün Nicolasın gelişimine büyük bir katkı sağlıyordu. İşte bu Karma Döngüsüydü, Nicolasın toplanmış iyiliğinin ödemesiydi. 

Eğer bu iyilik, kötü servet olsaydı o zaman Nicolas Arşın Dağlarında mutlak bir felaketle karşı karşıya kalacaktı, belki ölecek veya ağır yaralı kaçacaktı. En nihayetinde her şey yaşantısının bir yansımasıydı.

Nicolas Ölümsüz Mağarasından ne elde edeceğini hatta bulup, bulamayacağını bile bilmiyordu ama karmasını iyi tutması gerektiğine karar verdi. Hayatını her şeye kapayarak geçirirse, sayısız fırsat o fark etmeden kaçıp giderdi. Nice yetiştirici kötülüklere gözünü kapatıp giderdi ve buna normal gibi bakardı, elbette Nicolasta bunun normal olduğunun farkındaydı fakat gözlerini kapatıp gitmemenin, gitmekten çok daha iyi olduğunu fark etmişti.

Nicolas her durumda iyi bir şey elde ettiğini hissetti.

"Bu yeşim bloğunu alabilirsiniz, bir an önce Arşın Dağlarını satın alın ayrıca her ihtimale karşı dağ eteğinden itibaren Yüz mil yarı çapında ki bütün alanı satın almanızı istiyorum." dedi Nicolas.

Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin