Günler günleri kovaladı ve zaman öylece akıp geçti. Nicolas Akademi de bir efsaneden unutulmuş bir deliye dönüşürken dış dünya da durum çok hızlı değişiyordu.
Fei Klanı ile Fai Krallığı arasında ki savaş sonunda başlamıştı. Fai Krallığının güçlü orduları, bir krallığın gücünü daha savaşın ilk gününde gösterdi ve yıldırım hızında Fei Klanı topraklarına saldırıp, sınır şehirlerinden birisini ele geçirdi.
Fei Klanı daha ilk savaşta 5.000 piyade 1000 şövalye kaybetmişti fakat bu savaşın boyutu düşünülürse bu sadece ufak bir rakamdı. Fai Krallığı ordusu şehri ele geçirip, ikmal hatlarını güvene almak için üç gün bekledi. İkmal hattının güvenliği alındıktan sonra gelen takviyeler ile birlikte Fei Klanı topraklarının içine 100.000 kişilik ordusu ile ilerlemeye başladı. Fai Krallığının 3 milyon kişilik ordusunun çok ufak bir kısmı olmasına rağmen hepsi savaş tecrübesi olan elit askerlerdi.
Fei Klanı ise, savaşın ilerleyen günlerinde sıkı bir savunma ile bu topraklarda ki gücünü kanıtladı ve 100.000 kişilik ordunun neredeyse yarısını katletti. Ağır kayıplarla geri çekilen Fai Krallığı ordusu sınır şehrine kadar aldığı bütün toprakları geri iade etti fakat bu daha ilk anda bir yıpratma savaşıydı.
Fei Klanının sadece 500.000 kişilik ordusu vardı ve bunun 200.000 bini daha önce savaş bile görmemişti.
Simya Birliğinin, Nicolastan dolayı sağladığı destek olmasa bu acemi askerlerin ayak altında ezilmemesi içten bile değildi fakat Nicolasın mevcut statüsü sayesinde 500.000 kişilik ordunun gücü yükselmişti. Bunun yanında Fai Krallığı finansal olarak çok zor durumdaydı, Simya Birliği Üstadının kralı dolandırması ve Simya Birliğinin Fai Krallığına normalden %15 daha pahalıya hap ve iksir satmasından dolayı değil. Asıl sebebi yeni ortaya çıkan iki can sıkıcı sorundu. Finansal gücü öylesine yıkmışlardı ki, Fai Krallığı halkı her gün isyan ile çalkalanıyordu.
Büyü Dağlarında akıl almaz ölçülerde güçlenmiş ve birleşmiş haydutlar dağlarda ki bütün madenleri yok etmiş ve dağlara yakın bütün köy ile kasabaları yakıp geçmişti. Bununla yetmezmiş gibi, Fai Krallığının yanı başında ki nehir gölünde ki korsanlar her gün limanlara saldırıp, yük ve balıkçı gemilerini soyuyor, liman halkını canından bezdiriyordu.
Bunlar bir yana yeni ortaya çıkan Global Corp. isimli bir şirket geçen aylarda Fai Krallığının maden şirketlerinin yok olmadan önce ki bütün cevher ve maden stoğunu satın almıştı, bu biraz finansal olarak onları güçlendirse de aynı şekilde haydutlar yüzünden öldürülen askerlerin techizatı elinden alınmış, yeni askerlere vermek için kılıç bile yapılamaz hale gelmişti. Global Corp. satın aldığı fiyatın üç katına Fai Krallığına demir, bakır, tunç satarken Fai Krallığının sığınacak son limanı olan Demirci Birliği bilinmeyen bir sebeple Fai Krallığına yıllık ayırdığı kontenjanı yarıya indirmiş, fiyatı ikiye katlamıştı üstelik ürünlerin kalitesi de oldukça düşüktü.
Fai Krallığı, Kralının bir kaç ayda saçları beyazlamış yüzü bile çökmüştü. Krallık finansal olarak yıkılmanın eşiğine gelmişti, yeni askerlere verilecek uygun kaliteli silah vermenin maliyeti çok yüksekti. Bunun yanında büyü dağlarında ki Bir milyon kişilik haydut ordusu canavarımsı bir güce sahipti, on binlerce haydut Büyük Azizdi ve bazıları Üstat Alemindeydi.
Kutsal Kilise Fai Krallığına bağlılık sözü verirse tam destek vereceğini söylemişti ve iyi niyet göstergesi olarak 1.000 şifacı göndermişti. Bu şuanlık en iyi haberdi ama Kral bu savaşı uzun sürdürürse her şeyin yok olacağını biliyordu, diğer yandan uzun sürdürmezse bu savaşın kazanılamayacak olacağını da biliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...