132.Bölüm: Ölümsüz Mağarası (21)

4.5K 515 22
                                    

Nicolas daha fazla sesleri dinleyemedi ve algısını geri çekti. "Bu şey korkutucu" dedi. Son bakış attığında, Sun Jao'nun ruhu kancalar tarafından sise çekiliyordu ve ruhsal enerjisi aralıksız olarak sise akarken sis onu özümsüyordu.

Ruhun canlı canlı yenilmesi korkunçtu fakat Nicolas bunun kendisine ait bir güç olduğunu düşündü. 

Kraterin etrafı siyah kıyafetli kişiler tarafından çoktan sarılmıştı, kimse ne olduğunu anlamasa bile bazıları kafası patlayan kişiyi görünce ağzı şokla açılmıştı. "Bu..." dedi bir kişi inanamayarak, atmış yaşından biraz büyüktü, Siyah Nilüfer Organizasyonun nitelikli üyelerinden di ve toplantıda vardı. Neredeyse 400 yıldır yaşıyordu ve daha önce Sun Jao'yu görmüştü fakat bugün ölen kişinin o olduğuna inanamadı.

Nicolas ise bununla ilgilenmedi, hızlıca enerjisini pembe kristal yüzüğe gönderdi ve aynı anda yüzük parlak bir ışık yaydı. Bir anda Nicolasın zihnine bilgi dolmaya başladı ve gözlerinde kırmızı bir ışık parladı. 

Bütün bilgi bir anda özümsendiğin de mırıldandı. "Drahma İllüzyon Sanatı." Nicolas yüzüğün kullanımını şimdi anlamıştı ve yüzünde büyük bir gülümseme belirdi. "Ne iyi yüzük..." dedi çaresizce yüzüğü övdü. 

Bu yüzüğe nasıl sahip olduğunu bilmese de yüzüğün ve sanatın olağan üstü olduğunu kabul etmek zorunda kaldı. "Bu yüzüğü her kim yarattıysa bir dahi...Hayır kesinlikle iblis olmalı." farkında olmadan kendisini yüksek perdeden överken mütevazı davranmadı. 

Hemen Drahma İllüzyon Yüzüğünü kullanmak istedi fakat şuan için bunu bir kenara bırakması gerektiğini biliyordu.

Başı olmayan cesede baktıktan sonra Nicolasın dikkati hemen depolama yüzüğüne döndü ve ruhsal algısını kullanarak Sun Jao'nun yüzüğünü aldı. Hızlıca bedenini taradıktan sonra Nicolas dönüp astlarına baktı.

"Usta..." hepsi aynı anda diz çöktüğünde Nicolasın bedenini saran adalet dolu bir aura hissetti. Kimse sebebini anlamasa bile Nicolasın gökler tarafından kutsandığını düşünmüşlerdi fakat bunun sebebi Nicolasın bir anda iyiye dönen karmasıydı.

Sun Jao, Göklerin lanetini çekmişti, karması korkunç derecede kötüydü ve Nicolas onu öldürerek Göklerin Adaletini sağlamıştı ve karmasını yüceltmişti. Göklerin lütfunu kazandıktan sonra ona bakan herkes onun güvenilir birisi olduğunu hissediyordu. 

"Dağılabilirsiniz..." dedi Nicolas ve elinden kan renkli bir ateş çıktı ve cesede düştü. Ceset bir anda alevlerle sarıldı ve hızla yok oldu.

Çok uzakta bir mağaranın içinde oturan iki sıska figür ise bir anda patladı ve et parçaları etrafa yayıldı. Ruhları bile bedenlerinin içinde tamamen yok olmuştu. 

Sun Klanının büyük odasında , tahtın arkasında duran yeşim taşı ise aynı anda kırıldı. Odada ki klan liderinin gözleri korkuyla doldu ve taşa bakarken adeta hayatının bittiğini hissetti. 

Dizlerinin üstüne düşerken korkuyla mırıldandı. "Sun Klanımız bitti. Ata öldü..." dedi bunun yaşandığına inanamadı. Sun Klanı, 20.000 yıllık eski bir klan böyle yok olmuştu, artık onlar 2 yıldızlı bir güç olarak görülemezdi. 

Klan Lideri hemen klan toplantısı istedi ve bütün yaşlıların klana gelmesini emretti.

Sun Klanı dışında bu olayı sadece Nicolas ve bir kaç kişi biliyordu fakat kimse bu haberi kıtaya yaymayı düşünmedi. Sun Klanı artık Nicolasın avuçlarındaydı.

Nicolas ise iç çekti, ceset yok olmuş, hazineleri Nicolasa geçmişti. Nicolas depolama yüzüğünü incelemeden kendi depolama yüzüğünün içine attı ve kraterin içinden bir anda yok oldu.

Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin