Sekiz büyük kurt, altından yapılma bir arabaya bağlanmıştı, arabanın olağan üstü tasarımı, onlarca zanaatkarın emeği ile muhteşem görüntüsü hayranlık uyandırıcıydı. Arabayı çekmesi için hazırlanan kurtların her birisi iki metreden daha büyük ve en az dört metre uzunluğundaydı. Görünüşleri son derece vahşi, auraları bir o kadar güçlüydü.
Arabanın sağında ve solunda ise ellişer kara zırhlı genç asker azgın kurtlara binmiş hareketsiz bekliyordu. Onlar Kuzgun Ordusuydu, bütün kıtayı titretmiş dış dünyanın en büyük güçlerinden birisinin elitleriydi. Hepsinin kılıçları kana bulanmış, savaş alanında onlarca düşman askerinin cesedine basıp yükselmişlerdi. En gençleri 17, en yaşlıları ise bu yıl 21 yaşındaydı. Hepsi Büyük Üstat Alemindeydi, Başlangıç, Orta ve bir kaç tanesi Zirve Aşamadaydı.
Duruşlarından bile korkutucu bir güç ve kan kokusu yayılıyordu. Nicolasın özenle kurduğu ordunun gücü buydu, her birisi birer büyü şövalyesiydi, onlara sunulan kaynak bu kıtada hiç bir orduya sunulmamıştı ve kimse onlar kadar genç yaşta bu kadar geç yaşta, dış dünyada statü ve güç sahibi olmamıştı.
Altın arabanın açık kapısına uzanan kırmızı halı oldukça özeldi, rüzgarda dalgalanan Fei Klanının flaması ise ortama ayrı bir güzellik katıyordu. Bu ihtişamlı sahnenin tek sebebi Fei Klanının Genç Efendisinin eşinin, Her tarafından bir tanrıça gibi görünen Genç Hanım Lea'nın aynı zamanda bizzat Aziz Yıldız Tarikatı tarafından verilen soyluluk ünvanıyla Düşeş'in Ay Taşı Büyücü Birliğine olan yolculuğuydu.
Fei Klanının kapılarında halk çoktan toplanmış, geçit törenini bekliyordu. Erkekler üst üste yığılmış sadece bir defa Lea'yı görmek için bekliyordu. Servetini harcayan nice meczup, daha önce Lea'yı gören aşıkların hepsi buradaydı.
Fei Klanının iç kapılarında bir grup o anda göründü, en önde yürüyen Lea her zaman ki gibi siyah bir elbise giymişti. Üstünde Fei Klanının yeşil renkli cübbesi ve sırtında bir Baykuş başı sembolü vardı. Bu cübbe Nicolasın uzun zaman önce ona verdiği bir hatıraydı. Sembol sonradan cübbeye işlenmişti. Cübbenin ihtişamı ve kalitesi ile karşılaştırıldığında, altın araba bile soluk görünüyordu.
Lea'nın güzel yüzü bir peçe ile örtülmüştü. Bu Nicolasın uzun zaman önce ondan yapmasını istediği şeydi çünkü güzelliği her zaman ona sorun çıkarta bilirdi fakat peçe bile onun eşsiz gözlerini saklamak için yeterli değildi.
O delici yeşil gözleri, yay gibi kalkık kaşları ve ince çekici figürü ile olağan üstüydü. Hiç bir örtü onun ihtişamını ve güzelliğini gizlemek için yeterli değildi. Kuzun Ordusu iyi eğitilmişti ve kalplerinde Nicolas bir tanrı ile denkti, haliyle Lea Tanrılarının karısıydı. Akıllarında kötü bir düşünce asla ortaya çıkmadı, sadece ancak böyle birisinin Nicolasa yakışacağını düşünüyorlardı.
Lea'nın sağında Axel, Solunda ise Dean onu takip ediyordu. Üstlerinde ki yeşil cübbeler Lea'nın ki kadar gösterişli olmasa bile onlara kattığı hava olağan üstüydü. Sevrius ise sırtında bir balta ile bir devden farksızdı. Uzun boylu, kalıplı ve son derece güçlü görünüyordu. Diğer yandan Lamar yanında sıska birisi gibiydi. Judy en geriden grubu takip ediyordu, Lea'nın kişisel hizmetlisi olarak Fei Klanında olağan üstü bir statüsü vardı. Ayrıca Lea Aziz Yıldız Tarikatı tarafından Düşeş olarak ilan edilmişti bu sebeple bu topraklarda ki en yüksek otoritenin kahyasıydı.
Aziz Yıldız Tarikatının kıta da ki etkisi, herhangi bir İmparatorluğun çok üstündeydi bu sebeple verdiği unvanın ağırlığı İmparatorları bile aşıyordu. Bu unvan aynı zamanda Lea için koruyucu bir zırhtı, hangi aptal Aziz Yıldız Tarikatının unvan verdiği birisine saldırmaya cesaret edebilirdi ?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...