"Efsanelerde anlatılana göre, sayısız yıl önce bütün dünyayı birleştiren muazzam bir klan varmış...O kadar güçlüymüş ki, şeytanlar ve tanrıların savaşında en önde savaşmış ve bu klanın lideri aynı zamanda var olan en güçlü kişiymiş. Onun herkesin ustası olduğu söylenir, Yüce Evrenin en muhteşem kişisi ve onun soyundan gelen sadece iki kızı varmış.
İki kızının en büyüğünün ismi Yun muş ve bu en yüce klanın evlat edindiği bir çocuğa aşık olmuş. Ondan sonra ikisi evlendiklerinde, yüce kurucu onlara yeni bir soy adı bahşetmiş ve bu soy isim Fei imiş.
Söylentilere göre Yüce Fei Klanı sayısız yıl içinde yükselmiş ve düşmüş fakat her zaman Yüce Fei Klanının ana kanın soyundan gelen Fei soy isimli birisi tekrar yüce Fei Klanını ayağa kaldırıp, bütün insanlığın kaderini değiştirmek için ortaya çıkarmış."
Jing Lao nefes aldı ve anlatmaya devam etti. Nicolasın yüz ifadesi defalarca değişti fakat gözlerinde ki parlama hiç gitmedi, çok heyecanlanmıştı fakat neden heyecanlandığını bile bilmiyordu. Damarlarında akan kan Fei Klanının kanıydı, onun klanı ile Yüce Fei Klanının aynı klan olup olmadığını kimse bilemezdi fakat garip bir şekilde aynı olduklarını hissediyordu.
Bu anlatılan efsaneyi dinlediğinde, kanının kaynamasına engel olamıyordu, sanki atalarının ihtişamlı zamanlarını görüyor gibiydi.
Nalan Ran'ın yüzü bir kaç defa değişti ve çaresiz ve şaşkın gözlerle Nicolasa bakmaktan kendisini alamadı. Yüce Fei klanı, bu ismi daha önce hiç duymamıştı fakat bir Yüce teriminin anlamını biliyordu, bu bütün kıta da ki en güçlü gizli güç olduğu anlamına geliyordu. Ayrıca bir Süper Klan tabirini duyduğunda çaresizce gözlerini bir kaç defa kırptı.
Süper Klanlar, çok eski zamanlardan beri var olan olağan üstü klanlardı ve bunların her birisinin ismi çok büyüktü. Bir Süper Klanın yanında 5 yıldızlı güçlerin hepsi yeni doğmuş çocuklar gibiydi. Süper Klanlar antik Ejderhalar, mitlerde var olan yaratıklarla eşitti.
Nalan Ran, bu güne kadar sadece bir süper klanın ismini duymuştu ve o klanın ismi Siyah Nilüferin kurucusunun arkasında bıraktığı notlarda yazıyordu. "Sır Klanı..." bu klanın ismi bile gizemlerle doluydu ve organizasyon kurucusunun yazdığına göre, bütün dünyada ki dahileri toplayıp, eğiten muazzam bir klandı.
Süper Klanların yayılmacı doğası açıktı ve bu sebeple Nalan Ran, Jing Lao'nun anlattıklarının doğruluk payına sahip olduğuna emindi fakat ne kadar doğruluk payı varsa, Nicolasın geçmişi o kadar parlak hale geliyordu.
Bir Süper Klanın öğrencisi olmak bir yana zaten Yüce Klanın öğrencisi olmak muazzam bir ayrıcalıktı ve birde Nicolas Fei soy ismine sahipti, bu durumda o direkt olarak bahsedilen ana soydan geliyordu ve bunun anlamı Nicolasın damarlarında akan kan olağan üstü değere sahipti.
Nalan Ran çaresizce derin bir nefes aldı, Nicolas ise bir süre sonra iç çekti ve "Bunların doğru olduğuna nasıl bu kadar eminsin?" dedi hızlıca.
Duydukları gerçekten onun kanını kaynatmıştı fakat mantıklı düşününce, bunlar hala onunla ilişkisi olmayan efsanelerdi.
"Majesteleri... Fei Klanı çok yayılmacıdır ve dikkatle araştıran herkes bu hikayeyi öğrenebilir. Fakat araştırmayanlar için Fei Klanı her zaman bir gizemdir. Fei Klanı bütün evrenin kaderini omuzladığı için, soyunu bütün evrenin her yanına yayar ve ne kadar fazla Fei soy isimli kişi varsa aralarından birisinin gelecekte Fei Klanını düşüşünden çıkartma ihtimali artar." dedi Jing Lao. Nicolas bu mantığa itiraz etmedi, en nihayetinde ne kadar fazla Fei varsa, aralarından bir efsane çıkma ihtimali o kadar artardı fakat rekabette bir o kadar güçlü olmalıydı.
Nicolas bunun hala çok uzak bir geleceğin meselesi olduğunu düşünse de bu bilgiyi yeterli bulmadı.
"Öyleyse, geçmişte evreni kurtaran bu Fei soy isimli kişiler kim?" dedi. Jing Lao başını hafif kaldırdıktan sonra Nicolasa biraz korkuyla da olsa baktı.
"Majesteleri, bu aciz kul sadece bir kişinin ismini biliyor." dedi.
"Söyle..." dedi Nicolas hızlıca emretti.
"Kadim zamanlarda yaşamış olan, Tanrı Katili Rudi Fei" dedi okuduğu bilgileri hatırlayıca ister istemez ürperdi. Rudi Fei'nin hayatı Jing Lao için efsaneler arasında bir efsaneydi.
Nicolas bu ismi duyunca, kanının bir anda çalkalandığını hissetti, kalbi sebepsiz yere hızlandı. Gözleri istemsiz bir şekilde büyüdü, neden bu ismin ona bu kadar tanıdık geldiğini bilmiyordu fakat o kadar kendisine yakın hissediyordu ki, sebepsiz bir şekilde akrabalık hissi oluştu.
"Majesteleri, Tanrı Katili Rudi Fei'nin ismi, Süper Klan Fei Klanı tarafından ilan edilen gerçek bir isimdir. Süper Klan Fei Klanı, bu yüce kişinin adını bir sır olarak saklamadığı için yeterince araştıran herkes bu isimlere ulaşa bilir.
İkinci bildiğim isim ise, Cennet Hükümdarı Wor Fei. Rudi Fei'nin en büyük oğlu aynı zamanda birden fazla evrende, şeytanları ve iblisleri avlamış olan yüce bir uzmandır. Kaynaklara göre gücünün sınırlarını belirlemek için kendisi yeni Alem isimleri verirmiş." dedi Jing Lao
Nicolas bir defa daha kanının yüksek dalgalarla içinde döndüğünü hissetti, bu iki ismin ona verdiği güçlü his aşikardı. Adeta bu isimler her kullanıldığında bir fenomen ortaya çıkmalıymış gibiydi. Nicolas aynı zamanda bu kişilerin yanında ne kadar küçük olduğunu hissetti, çok zayıf ve aciz gibiydi fakat bu onu endişelendirmedi, aksine her uzun yol bir adımla başlardı ve mutlaka bir gün o noktaya ulaşa bileceğini biliyordu.
Aynı soydan olsunlar veya olmasınlar önemli değildi.
"Bildiğim son isim ise aslında gerçekten en güçlü varlığa ait. Varlığın sınırlarını aşıp geçmiş ve Yüce Evrenin zirvesine oturup, yeni kainatlar yaratma gücüne erişmiş. Aynı zamanda her yetiştiricinin ustası olan Asla Sönmeyen Dao." dediği anda Nicolas bir anda titredi, yüzü hızla soldu ve bir ağız dolusu kan kustu.
Nalan Ran hemen bağırarak atıldı "Usta..." Nicolası desteklemek için kolunu hemen önüne koydu, Nicolas bir anda öne düşerken bütün bedenini karma karışık olduğunu hissetti. Tüyleri diken diken olmuştu, kanı adeta ters akmaya başlamıştı ve gözleri tamamen kanlanmışken muazzam miktarda kan enerjisi enerji merkezinde çalkalanmaya başladı.
Bu isimden aldığı tepki, diğer isimlere kıyasla çok daha yüksekti. Asla Sönmeyen Dao, Nicolas bu ismin temsil ettiği kudret karşısında akıl sağlığını bile koruyamadı fakat asıl tepkinin hala gelmediğinin bilincindeydi.
Güçlükle titreyen elini kaldırıp Nalan Ran'ı itti. "Uzaklaşın... hepiniz..." dediği anda gözlerinde adeta kırmızı bir ateş yandı. "AGHHHHHH" Başını kaldırmasıyla gökyüzüne doğru kükremesi bir oldu.
Tarifsiz bir acı bir anda bedenini sardı, bütün zihni puslanmış, kanı bir anda ters dönmüştü.
Jing Lao'yu alan Nalan Ran diğer altı kişiyle bütün gücüyle kaçtı. Nicolasın bedeninden fışkıran kan enerjisi öylesine güçlüydü ki, bir anda bulunduğu alan kırmızı ışık katmanlarıyla sarıldı.
Nalan Ran ve diğerleri bile kanlarının kaynadığını hissetti. Nicolas daha iyi durumda değildi, neler olduğu hakkında en ufak bir fikri bile yoktu. Bedeni, Ruhu ve bilinci bu isme o kadar şiddetli tepki veriyordu ki, sanki onu ele geçirmek istiyor gibiydi.
Nicolas gökyüzüne kükrerken gözlerinden gökyüzüne doğru kırmızı renkli iki ışık fırladı, açık ağzı adeta kırmızı renkli ışıkla dolmuştu.
O esnada, gökyüzü titremeye başladı ve Dao Şarkıları bütün dünyayı doldurdu bir figür yavaşça gökyüzünde oluşmaya başladı.
Uzun beyaz saçları, kambur bir sırtı vardı. Avucunda tuttuğu mücevherlerle kaplı altın baston ihtişamla doluydu. Nicolasın yüzüne bakarken gülümsedi .
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...