Zaman yavaş yavaş akıp geçti, Nicolas platformda neredeyse nefes bile almadan sürekli konuşuyordu. Örnekler, tanımlar ve kendi anlayışı ile birlikte Zehir Ustalığına değiniyor, Simya Dao'sundan ufak bölümleri aktarıyordu.
İnanılmaz bir andı, kimse ses çıkartmıyordu, başlangıçta memnuniyetsizlik dolu yüzlerin hepsi huzur hatta memnuniyet doluydu, bazı yaşlılar gözlerini kapatmış meditasyon yapmaya başlamıştı, bazılar ise gözleri kapalı anlatılanları hayal ediyordu.
Bugün herkes bir şeyi anlamıştı. Nicolas Zehir Ustalığını öğretecek kadar nitelikliydi, hatta o kadar nitelikliydi ki, artık kimse onun 16 yaşında olduğunu düşünmüyordu. Eski bir Simya Üstadının reankarnasyonu olduğundan şüphelenenler bile vardı.
Her kelimesi isabetliydi ve daha iyisi, hiç bir kelimesi amaçsız ve boşa sarf edilmiş değildi. Simyanın enginliği, derinliğini o kadar iyi anlatıyordu ki, farkında bile olmadan basit fakat görmezden gelinen bir çok soruna çözüm buluyordu.
Yaşlıların bir çoğu, yıllar önce attıkları temellerin şimdi daha şekillendiğini hissetti. Temelleri artık çok daha sağlamdı ve genç olan öğrenciler çok daha iyi durumdaydı. Konferansın konusu Zehir Ustalığı olsa da, Zehir Ustalığı, Tıbbi Simyayı da içine alan yüksek bir daldı ve onların tıbbi simyacılığına büyük katkıta bulundu. Bir çoğunun anlayışı değişti ve bir çoğu yanlış yolda olduğunu hissetti.
Sadece 30 katkı puanı karşılığında elde ettikleri faydalar tarif bile edilemezdi, her ay Akademiye gelen Tarikatın bir yüce üstadının dersleri bile bu kadar faydalı değildi.
Bununla birlikte Nicolas yorulma belirtisi göstermedi, sanki saatler hatta günlerce aralıksız anlatmaya devam edebilir gibiydi. Simya bir veya bir kaç konferans ile anlatıla bilecek bir şey değildi, bitirmek için ise bin yıllar bile yetmezdi. Yine de Nicolasın elinden gelen tek şey anlatmaktı zira Simyanın yarısı öğrenmek kalan yarısı pratik yapmaktı. Öğrenmenin sadece yarısı başkasından öğrenmekti, geri kalan kişinin kendi kendisine kazanması gereken anlayışlardı. Nicolas ne kadar iyi olursa olsun, herhangi birisinin simyacılığına en fazla %25 katkı yapabilirdi ki, bütün evrende en iyi ustaların verebileceği de ancak bu kadar ile sınırlıydı.
Yine de bu hafife alınmaması gereken bir orandı, Nicolas %25 katkı yaptığını söyleyecek kadar cesur olmasa da, hala bu konferansın bir çok faydası olduğuna inanıyordu.
Birinci saat bittiğinde, Nicolas ikinci saatte uygulamaya başladı, iki yumruk büyüklüğünde bir kazan, bir kaç şifalı bitki ile her adımını anlatarak bir zehir arıtmaya başladı. Süreç yine pürüzsüzdü, kimse itiraz etmedi, bazı hareketleri ve arıtma şekilleri geleneksel yöntemlerden farklı hatta geleneksel yöntemleri yıkacak şekilde aykırı olsa da tek bir kişi bile araya girmedi.
İkinci saatin sonunda uygulama kısmı tamamlandı ve herkes Nicolasın arıtma sürecinden fazla bilgi edindi, gördüklerinin bir kısmı onların arıtma ve işleme yöntemlerinde bile devrimsel reformlar yapmalarını sağladı.
Buraya gelen herkes için bu konferans göklerden gelen bir nimet gibiydi, yüzlerce yıllık deneyimi sadece iki saat içinde kazandıklarını hissediyorlardı ve aynı şekilde akıllarına takılan bazı soruları sormak için heyecanlıydılar.
5 yıldızlı simyacının bilgisi hafife alınmamalı. Aziz Yıldız Kıtasın da, 5 yıldızlı bir Simyacı, Simya Azizi olarak çağrılır ve muazzam bir statüye sahiptir. Tarikat Patriği ile eşit konumu ve ondan daha fazla söz hakkı vardır. Bir kıtanın talihini bile tamamen değiştirecek kadar önemli bir şahıstır. Nicolas her ne kadar 5 Yıldızlı Simyacının bilgisine sahip olsa da, gücüne sahip değildi lakin bilgisi ona bu kıta da istediği statüyü kazandıra bilirdi.
Her durumda, tek bir şey açıktı ki, dost veya düşman bugün herkes Nicolasın olağan üstü bir simyacı olduğunu kabul etmişti. Bütün dünyada 5 yıldızlı bir Simyacı çok saygın bir pozisyondu, böyle bir bilgeden öğrenmekte aynı oranda olağan üstüydü.
İkinci saat sonlandığında, Nicolas gülümsedi ve konuyu tamamladı. Kalabalığa baktı, başlangıçta ki memnuniyetsiz ifadeleri artık göremiyordu. En önde oturan tamamen kırışıklarla dolu yaşlı adam bile hafif gülümsüyordu. Nicolas süreç boyunca anlattıklarından en az etkilenen kişinin bu yaşlı adam olduğunu biliyordu. Üstelik etkilenmesi, yeni bir şey öğrendiği için değil, Nicolasın anlattıklarının, onun ağzından çıkıyor oluşundan dolayı olduğunu da biliyordu.
Garipti fakat her halükarda yaşlı adamın bakışları taktir doluydu ve en ufak kötü niyet içermiyordu. Başlangıçta bu yaşlı adam biraz ön yargılıydı, Nicolas bunu hissetmişti fakat şimdi tamamen öz torununa bakan birisi gibiydi. Sevgi, saygı hatta gurur dolu görünüyordu.
Diğer yandan, bazı kişiler kalabalığın arasında daha fazla dikkatini çekmişti, öncelikle dört yaşlı adam başlangıçta kısır gözlerle, aynı avına bakan aslanlar gibi Nicolasa bakıyordu fakat şuan gözlerinde sadece kararsızlık ve saygı vardı. Nicolasa bakışları tamamen değişmişti. Sıska usta Adre ise, Nicolasın dikkatini çeken diğer kişilerden birisiydi.
Nicolasın anlattığı her alt konuda Adre ilgi göstermişti, bazılarını dikkatle dinlemiş, bazılarını başıyla onaylamış ve bazılarında ise kısa süreliğine gözlerini kapatıp adeta test ediyormuş gibi zihninde süreci yaşamıştı fakat asla aşırı heyecan belirtisi göstermedi. Her zaman sakin, istikrarlı ve sabırlıydı fakat gözlerinde ki bakış değişmişti. Nicolasa parlayan gözlerle bakıyordu, bir çırağa bakar gibi değil bir Ustaya bakar gibi bakıyordu.
Bu alanda Simya Aleminin en üst sıralarında insanların hepsi yoktu fakat buradakiler onları temsil etmek için yeterli sayılırdı. Bu temsilin anlamı, Nicolas bütün Simya Dünyası tarafından artık resmen gerçek simyacı olarak görülecek demekti. İstisnasız, seven veya sevmeyen herkesin kabul etmesi gereken mutlak bir kuraldı.
Bunun dışarıdan bakınca bir önemi yokmuş gibi görüle bilir fakat gerçekte kabul görmek aynı zamanda eşit muamele görmek anlamına geliyordu. Kabul görmeyen birisi, düşman olarak bile kabul edilemezdi. Nicolas gibi genç birisi için ise, bu kabul aynı zamanda sahip olduğu Üstat kimliğinden daha yüksek bir statü ve onur anlamına geliyordu.
Örneğin bütün Simya Alemi tarafından kabul görmüş Adre Karanlık Kilisenin ricacı olması gereken birisiydi, onu buraya getirmek için her ne kadar onun ilkelerini ve Zehir Ustalığına olan tutkusunu kullanmış olsalar bile, bu yine de Adrenin gücünü gösteriyordu. Aynı şekilde Kutsal Kilise gibi bir dev, dört yaşlının yanında saygılı olmalıydı, onlara faydalar teklif etmeliydi ve gönüllerini hoş tutmalıydı. Yoksa bu saygın dört yaşlı bir anda giderdi ve Kutsal Kilise yüzlerce kardinalini kaybetse, dört yaşlıyı kaybettiği kadar büyük kayıp yaşamış sayılmazdı.
İşte bu statünün, saygınlığın ve kabul görmenin gücüydü. Bugün Nicolas bunlardan birisi haline gelmişti ve şimdi Nicolas bir defa öne çıkıp konferansın üçüncü ve son bölümünü başlattı.
"Beni dinlediğiniz için teşekkür ederim... Şimdi lütfen bana sorularınızı sorun, sadece bir saatimiz olduğu için, sorularınızı özenle seçeceğinize inanıyorum." dedi Nicolas. Kalabalık heyecanlandı, özellikle öğrenciler fakat hemen heyecanları, ön tarafta ki elderlerin ruhsal dalgalanmalarını hissedince baltalandı. Şüphesiz yaşlıların sorularından onların sırası asla gelmeyecekti fakat yine de rahatsız hissetmediler zira, bu yaşlılar zaten birer üstattı ve sorular da, alacakları cevapta onlar için faydalıydı.
Bu konferansın en büyük kazananı şüphesiz katılan öğrenciler olacaktı. Sadece konferanstan ayrılanları düşününce bile, zihinleri onları aşağılamak için titriyor ve içlerinden büyük bir alaycılık yükseliyordu. Sadece 30 katkı puanı karşılığında iki yaşlının simya tartışmalarına katılmak bile neredeyse önemsizdi, bu tartışmaya katılmak için yeterli statü, arka plan ve anlayış lazımdı fakat şimdi sadece 30 katkı puanına üç yüz yaşlı üstat ve Nicolasın konferansı, tartışma ve soru cevap dinleyeceklerdi. 30 Katkı Puanı bir yana, 300 katkı puanı bile önemsiz bir rakamdı.
Nicolas bunu çok geç fark edecekti fakat, asla konferansa katılanların sayısı azalmayacak hatta sayı ile birlikte yaş ortalaması da sürekli olarak artacaktı.
Kimse, Nicolas bile bir gün bu konferansın bütün kıta da en delice şey olduğu ve herkesin katılmak için birbirini ezeceğini düşünemezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kaderimi Kendim Yazarım! (2.Kitap-Kanlı Yol)
Fantasy'Herkes zirveye tırmanırken ben zirveden düştüm. Herkes çalışırken ben sadece eğlendim. Herkes ter dökerken, ben sadece güldüm. Şimdi, orduda sıradan bir kaptan oldum. Hayat bana acımasız davranmadı, kaderimi kendim yazdım! Bir defa daha yazmak iste...