"Tık....Tık....Tık..."
Yun Che'nin sesi kaybolduktan kısa süre sonra dışarıdan alçak sesli ayak sesleri ve onun ardından ne alçak ne yüksek sesli kapı çalınma sesleri duyuldu.
Cang Yue anında nefes alışını düzeltti. Şuanda tüm yüzü kıpkırmızı, saçı dağınık ve elbiseleri de Yun Che tarafından açılarak üst bedeninde ki karlı cildinin büyük bir bölümü açığa çıkarılmıştı. O şuanda kimseyi görecek durumda değildi. Nefesini kontrol edip ses tonunu zorla sakinleştirerek konuştu. "Kim o?"
Dışarıdan nazik ve zarif bir ses geldi. "Benim Fen Juecheng."
"Mn?" Yun Che kapıya bir bakış attı ardından karmaşık bir gülümsemeyle Cang Yue'nin gözlerine baktı.
Yun Che'nin bakışını gördüğünde Cang Yue kalbinde biraz telaşlandı. Onun Fen Juecheng ile olan ilişkisini yanlış anlayabileceğinden korktuğundan aceleci bir şekilde soğuk bir ses tonuyla cevapladı. "Genç Lider Fen bu saatte ziyarete geldiği için benim yapabileceğim bir şey var mı?"
Fen Juecheng gülümseyerek cevapladı. "Villa'nın etrafında dolaşıyordum ve tesadüfen buradan geçerken Majestelerinin odasının hala aydınlık olduğunu gördüm. Hala erken olduğundan Majestelerinin uyumaya gitmeyeceğine inanıyorum. Bugün gece tesadüfen dolunay var ve Cennetsel Kılıç Villasında dolunay ilginç bir duygu verir. Eğer biri bunu kaçıracak olursa kesinlikle yazık olur. Eğer Majesteleri meşgul değilse Juecheng sizi ayı beraber izlemeye çağırma şerefine nail olmak istiyor."
Yun Che'nin dudaklarının köşesi seğirdi ve nefretle dişlerini gıcırdattı....O şuanda Prenses ile aşk yapıyordu ve neredeyse diğer adıma ilerleyeceklerdi ama bu çöp gerçekten de gelip onu ayı izlemeye davet etti....Neden gidip kız kardeşinin kıçını izlemiyorsun!!!
Tam bunları düşünürken Yun Che elleriyle güç kullanarak bir prensesin göğüslerini kavradı ve parmaklarıyla onlara derince bastırdı.
"Ah..." Cang Yue inledi. Bu inilti kısa ama baştan çıkarıcıydı ve bir erkeğin kalbinin bir anda deli gibi atmasına teşvik edebilirdi. Onun sesi Juecheng'in de kulaklarına geldi ve hemen sordu. "Majesteleri ne oldu?"
Cang Yue, Yun Che'nin bileklerinden tutup ona çekingen gözlerle baktı ve sakinleşmek için elinden gelenin en iyisini yaptı. "Genç Lider Fen iyi niyetiniz için teşekkürler. Ancak ben ayı izlemekle tamamen ilgilenmiyorum. Eğer başka bir şey yoksa Genç Lider Fen lütfen gidin."
O konuşurken Yun Che'nin elleri edepsizce hareket etmeye başlamıştı. Onun kavramaları, ovuşturmaları ve çimdiklemeleri Cang Yue'nin düzensizce solumasına neden oluyordu. Onun dişlerini gıcırdatıp bir ses çıkarmamaya kendini zorlamasından başka bir şansı yoktu.
Fen Juecheng, derin bir nefes almadan önce bir süre sessiz kaldı. "Majesteleri Juecheng'in uzun zamandır size söylemek istediği birkaç kelime var. Juecheng Majestelerinin ona bu şansı vereceğini umuyor. Bu sözleri söyledikten sonra Juecheng hemen gidecek ve Majestelerini rahatsız etmeyecek."
O anda Yun Che'nin bir eli sessizce aşağıya uzanıp Cang Yue'nin eteğini ayırdı ve eli hemen içeride derinlere daldı. Hiçbir kısıtlama olmadan onun uzun ve düzgün bacaklarına dokundu. Mükemmel uyluk eğrisinden sonra eli yavaşça yukarı doğru çıktı...
Cang Yue'nin bedeni sanki elektrik çarpmış gibi titriyordu. Endişeli ve utanç içine bir şekilde elleriyle zorla Yun Che'nin elinin uyluğuna yaklaşmasını engellemeye çalışıyordu. Büyük bir irade gücüyle Fen Juecheng'e cevap vermek için sakin bir ses tonu kullandı. " Ben yatmaya gidiyordum eğer diyecek bir şeyiniz varsa yarını beklemek zorundasınız. Genç Lider Fen lütfen ayrılın..."