"Ama ben endişeleniyorum....Onlar hala Yanan Cennet Klanı...İmparatorluk.....İmparatorluk sarayında saklanmaya ne dersin? Orada olduğunu bilseler bile orada sorun çıkarmaya cüret etmeyeceklerdir." Cang Yue onun elini sıkıca kavrarken panik içinde konuştu.Yun Che hafif bir gülümseme ile kafasını salladı. "Her ne kadar bunu başlatan Fen Juecheng olsa da bunu dikkatlice düşünürsen ben asla bu çakışmalardan kaçınmadım ve bunun yerine Fen Juebi'yi öldürerek bunları şiddetlendirdim....Belki de bilinçsizce ben Yanan Cennet Klanının beni takip etmesini planlamışımdır. Sonuçta avlanmak...." Yun Che küçük bir soluk verdi. O hayatının peşinde olunmasına çok alışkın ve aşina idi.
"Kıdemli Kız Kardeş." Her ne kadar sesindeki ton değişse de yine de nazikti. "Tüm bu fitne bittiğinde seni eve götüreceğim tamam mı?"
"Eve....götürmek....mi?"
"Mn!" Yun Che başıyla onayladı ve sanki geleceğe bakıyormuş gibi kafasını yükseltti. "Her ne kadar ben klanımdan atılsam da orası hala benim büyüdüğüm yer. En önemli şey büyük babam ve küçük halam. Onlar nerede olursa olsun benim evim orası. Ben ayrılalı çok oldu ama dönmek istemediğim bir zaman olmadı...Ben eve Kıdemli Kız Kardeşimi götürmek istiyorum. Eğer onlar eşim olarak bir prenses getirdiğimi bilselerdi muhtemelen çok korkacaklardır."
Bu olası sahne Yun Che'yi kıkırdattı. Büyük babasının ve küçük halasının figürleri de önünde parladı...Büyükbaba, küçük hala iyi misiniz...Farkında olmadan çok uzun zaman geçmiş....Siz orada zorbalığa uğruyor musunuz.....O ıssız dağda kapatıldığınızdan bu yana daha da inceldiniz mi....Biliyor musunuz ben her gün sizi düşünüyorum...
Şuan ki ben sonunda geri dönecek güce sahibim. Şuan Xiao Klanından herkesi yenebilirim. Ben siz ikinizin yaşadığı kesintisiz sefaleti 100 misli ile geri ödeteceğim!!!
Cang Yue uzun süre boş boş baktı. Gözleri neredeyse eriyecek noktada yumuşadı. Kalp atış hızı da birkaç kat arttı. Sakin tuttuğu kalbi aniden ürkeklik ve sevinç ile doldu. Başını alçalttı ve son derece yumuşak bir sesle cevapladı. "Mn."
Kılıç Yönetim Terası şimdi hemen ilerideydi.
Cennetsel Kılıç Villasının Kılıç Yönetim Terası turnuvanın yapıldığı Kılıç Söylev Arenasından birkaç kat büyüktü. Gözün görebileceği kadar yükseklikte on binlerce kılıç uçuyordu. Oraya yürürken zaman zaman kılıç enerjileri uçuşuyordu. Keskin enerji sanki yüzlerini bir bıçak kesmiş gibi solukça acıtıyordu.
Kılıç Yönetim Terasının yüzeyini de çeşitli silahlar kaplamıştı ve bunların arasına ağır silahlarda dahildi. Her ne kadar onlar sayıca son derece az olsa da kaliteleri kesinlikle sıradan değildi. Oradaki en kalitesiz silah bile Ruhsal Kaynak Eşyası idi.
Kılıç Yönetim Terasının ortasında gökyüzünün yarısına ulaşan ve yeryüzünün yarısına girecek kadar büyük zifiri karanlık bir kılıç vardı. Bu kıyaslanamayacak kadar muazzam kılıcın bedeni antik ve ağır bir aura yayıyordu ve ona bakanların kalplerini sessizleştiriyordu.
Ling Kun en önde yürüdü ve bu muazzam kılıcın önünde durdu. Ardından arkasını döndü ve konuştu "Bu kılıca 'Cennet'in Cezası' denir ve bu iblisin kılıcını bastırmıştır. Birkaç yüz yıl önce yakalanan iblis tam olarak bu kılıcın altında mühürlenmiştir."
"Bu İblis inanılmaz derecede güçlüdür ama mühürleme oluşumunun içinde gücü büyük ölçüde bastırılmıştır bu yüzdende kaçmayı düşünmemesi gerekir. Ancak bu bir mühürleme oluşumu olduğundan zaman içinde gücü zayıflar. Bu yüzden Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi her 20 yılda bir mührü kuvvetlendirmek için birini gönderir."