''Ordaki gelen kim!''Karşımızda Yanan Cennet Klanının öğrencileri yüksek bir sesle haykırdılar ve panik içinde ileri atıldılar. Oluşum içindeki hareket ilerdeki güzergahı kapattı. Aşılmaz silindirik bir oluşum hızla Fen Juecheng'in etrafında oluştu. Buna rağmen onlar ona baksa bile aşağı yukarı zorlu bir düşmanla karşılaştıklarını hissetti. Ama onların yüzünde herhangi bir panik belirtisi yoktu, çünkü orada Yanan Cennet Klanı vardı. Mavi Rüzgar İmparatorluğu içindeki herkesin korkmasına gerek yoktu. Çünkü önlerindeki bu kişi gerçekten burada bir kargaşa çıkarmak isteseydi, o zaman bu gerçekten ölümle flört etmek olurdu.
Havadaki kişi yere inmişken ses dalgası oluştu ve onun etrafındaki herkesin dilinin tutulmasına sebep oldu. Bunlar arasında, bu tür bir hızla inmek şöyle dursun, sadece bu korkunç sarsıntı tarafından onların büyük bir kısmını öldürmek yeterli olacaktı.
Yukardaki durgun toz yavaşça süpürülmüşken, donmuş bir göl gibi soğuk olan Yun Che'nin yüzü ortaya çıktı. Korkunç derecede soğuk bir ışık gözlerinde saklıydı ve bu büyük ejderha kusuru tamamıyla açıktaydı.
Yukarıdan aniden önlerine inen bir kişinin olması ile bu kişinin güçlü ve presjtijli gözüktüğü gerçeği karşılarındaki kişinin kesinlikle yüksek seviyeli bir rakip olduğunu gösteriyordu. Ama Fen Juecheng'in en ufak korkusu yoktu; daha ziyade, o dalgın bir şekilde ileriye bakmayı sürdürdü. Yine de Yun Che'nin siması, yanı sıra onun elindeki Ejderha Kusuru onun görüşüne girmiş ve onun yüzü kasıldı ve istemsizce bağırdı.''Yun... Yun Che!''
Yun Che'nin adı zaten ateş gibi Mavi Rüzgar İmparatorluğu'nda yayılmıştı ve hemen hemen herkes tarafından tanınırdı. Onun portresi uzun zamandır halk arasında bilinirdi. Onun yüzünü gören insanlar zaten onu tanıdı ve gittikçe Fen Juecheng'in sözleri tüm sokakta doğrudan kısık bir çılgınlık patlamasına sebep oldu.
Yun... Yun Che? O Yun Che... Olabilir mi?
''O diğer Yun Che olabilir mi? Garip bir şekilde bu kişinin görünüşü ve onun elindeki büyük tuhaf şekildeki kılıç, her şey söylentilerdeki gibi.''
''Ama o zaten bir yıl önce ölmemişmiydi? Bu on büyük tarikatların kendi gözleriyle gördüğü bir gerçek, yani bu da muhtemelen ona benzeyen bir kişi olmalıdır, ya da değil mi?''
''Yani sanırım...?''
........................
Kalabalıktan gelen gürültü sesleri duyulabilen tüm diğer sesleri bastırdı, Çoktan ölmüş bu kişiyle ilgili diğerleri onu hayali birisi olarak görebilirdi ama Fen Juecheng'in onu tanımaması mümkün değildi. Yüz özellikleri benzer olabilir ama bu Gökyüzü Kaynak Ağır Kılıcına karşın bu korkutucu aura... Bu dünyada, Sadece bir tane var! Ayrıca, O zamanki Yun Che Kılıç Yönetim Terasının altına kapatılmıştı. Onun bakışları, davranışları ve bu tam olarak anlaşılmayan tavırları, bunların hepsi onun bildiği Yun Che ile aynıydı.
Gözleri önündeki tam olarak ölümden dirilmiş olarak görülen Yun Che'ye bakan Fen Juecheng zaten olduğundan daha fazla şok olamayacağı bir seviyede şok olmuştu. "Sen.....Sen ölü değilsin!"
''Heh!'' Yun Che gözlerini biraz kaldırdı ve Fen Juenheng'a soğukkanlılıkla güldü ''Ben, Yun Che, oldukça uzun bir hayatım var. Sen bile çok iyi yaşıyorsun, bu yüzden böyle ölmek benim için nasıl uygun olabilir... Benim hala hayatta olmam seni hayal kırıklığına mı uğrattı?!''
Bu ses, aynı zamanda kesinlikle Yun Che'nin. Fen Juecheng'in öğrencilerinin gözleri bir an için küçüldü, bunun ardından yine sakinleştiler. Daha sonra, O aniden yüksek sesle bağırdı, ''Hahahaha, gerçekten ilginç, Yun Che. Senin hayatın gerçekten inatla iyi. Mu Tianbei seni öldüremedi ve bunun yerine senin tarafından öldürüldü. Herkes senin şeytan tarafından öldürüldüğünü düşünmüştü, ama bu kadar uzun zamandan sonra sen beklenmedik bir şekilde hayatta kaldın. Sana olan saygım zaten hat safhada. Hayal kırıklığına gelince, pek bir şey vermiyorsun. Buna karşılık, O gün ki ''kolay'' ölmünden beri yinede seni canlı görmek beni oldukça memnun etti. İkinci kardeşimi öldürdüğün için bize büyük borcun var, biz Yanan Cennet Klanı hala düzgün bir ödeme yapmak zorunda!''