Rüyadan Uyanma Zamanı

375 57 0
                                    

Ling'er döndü ve kafasını Yun Che'nin omuzunda dinlendirdi. Puslu gözleri bambu ağaçlarının boşlukları arasından onlara parlayan ay ışınına bakıyordu. Uzun bir aradan sonra nazikçe konuştu. "Eğer ay ışığının altındayken bambu ormanında uyuyabilseydim bu çok güzel bir şey olurdu."

Yun Che yukarı baktı ardından doğal ve nazik bir gülümseme verdi. Avucunu dışarı itti ve bir "bang" sesiyle birlikte bambu tavanda büyük bir delik açıldı. Dolunay tamamen Ling'er'in görüşünün içine girdi. Bu fırsatı kullanan büyük miktarda ay ışığı içeri döküldü ve bambu evin her bir köşesini aydınlattı.

"Wa!" Su Ling'er hassas bir çığlık attı. Gökyüzündeki dolunaya bakınca ve yanındaki adamdan gelen atmosferi hissedince hayatında ilk defa kalbinin bile sarhoş olduğu bir tür duygu deneyimledi.

"Büyük Kardeş Yun Che ben gerçekten güzel abla gibi senin karın olup seninle sonsuza kadar birlikte olabilir miyim?" Su Ling'er şeytanca sordu. Şuan ki hali bir erkekle bir kadının arasındaki ilişkiyi hala tam olarak anlamıyordu. Ancak Su Ling'er gerçekten safça ve gerçekten şiddetle onu sevmiş ve onunla birlikte olmayı dilemişti.

Yun Che onun küçük elini tuttu ve nazikçe konuştu. "Tabi ki! Baban bir çok kişinin önünde zaten seni benimle nişanladı. Benim geri döndüğüm ve Ling'er'in büyüdüğü gün geldiğinde biz evlenebileceğiz ve ardından sonsuza dek birlikte olacağız..."

Su Ling'er ilk başta hafifçe güldü ardından bir şeye tepki vermiş gibi hemen Yun Che'nin kolunu yakaladı. "Geri....döndüğünde mi? Büyük Kardeş Yun Che sen.... sen gidecek misin?"

Bu Kötülük Tanrısı tarafından yaratılan hayali bir bölgeydi. Yun Che hayali bölge gibi şeylere yabancı değildi. Anka Kuşunun ve Ejderha Tanrısının test alanlarında olduğu yerler hayali bölgelerdi. Hayali bölgelerin içinde gözüken kişiler de bunun bir hayali bölge olduğunu bilmiyordu. Ancak hayali bölgeler her şeye karşın hayali bölgelerdi. Burada sadece 24 saat kalabilirdi ve ayrıldıktan sonra buradaki her şey de hiçliğe dönüşecekti.

Su Ling'er'in sesindeki paniği hissedince konuştu. "Ling'er ben buraya ait biri değilim. Benim evim çok çok uzaklarda. Her ne kadar ben gitmek istemesem de yine de geri dönmem gerek ve yarın ayrılmalıyım....Ama Ling'er merak etme sen büyüdüğünde ben kesinlikle geri döneceğim...Seninle evlenmek için döneceğim ardından seni alıp götüreceğim ve sonsuza kadar seninle kalacağım....tamam mı?"

Bunlar asla yerine getirebilemeyeceği yalanlardı. Çünkü 24 saat sonra burada bulunan her şey yok olacaktı. Geçmişteki Su Ling'er yada şimdi ki Su Ling'er bir daha asla bu dünyada ortaya çıkmayacaktı. Ancak bu söz aslında onun ruhundan geliyordu ve herhangi bir yalancılığa sahip değildi. Eğer Su Ling'er hala bu hayatta olsaydı o zaman bedel ne kadar ağır olursa olsun o kesinlikle bunu yerine getirecekti ve bir daha acı verici bir şekilde onu beklemesine izin vermeyecekti.

Gece anında çok sessiz oldu. Ay ışığı artık parlamıyordu ve hatta sarhoş edici rüzgar görünüşe göre iz bırakmadan yok olmuştu. Yun Che'nin yarın gideceği ve uzun süre boyunca olmayacağı bilgisi Su Ling'er'in zihnine girdiğinde zevk aldığı tüm duyguların üzüntü ve isteksizliğe dönüştüğünü fark etti.....O babası ile birlikte bir çok kez bu bambu ormana gelmişti ve her seferinde mutlu hissederdi. Ancak hiçbir sefer kesinlikle bu geceki gibi kutsanmış hissetmemişti. En çok sevdiği şey bambu ormanı değildi bambu ormanını beraber izlerken ona eşlik eden kişiydi...



Su Ling'er kendini Yun Che'nin bedeninin üzerine attı. O ağlamadı sadece gözlerini sıkıca kapadı ve sanki uykuda konuşuyormuş gibi nazikçe konuştu. "Büyük Kardeş Yun Che....sen geri gelmelisin. Ben düzgün ve itaatkar bir şekilde büyüyeceğim. Ben senin geri dönüp benimle evlenmeni bekleyeceğim. Ne kadar uzun zaman sürerse sürsün bekleyeceğim...Ben senin geri gelip benimle evleneceğin zamana kadar bekleyeceğim..."

Against The God (ATG) (2.kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin