Uzun süre hapsedilmesinin ardından patlayan klan çekişmesi sonunda kimsenin bekleyemeyeceği bir şekilde sonra ermişti. Yun Che aslında Su Hengshan'ın Su Hengyue ve oğluna ek olarak onlara yardım eden öğrencilere ve büyüklere nasıl davranacağını bilmiyordu. O aslında bunu gerçekten önemsemiyordu. Siyah Ağaç Kalesi insanları gittiğinde o Ling'er'i aldı ve ayrıldı.Yun Che bu olaylar sırasında Su Hengshan'ın doğasını kabaca anlamıştı. O namuslu, dürüst, mütevazi bir insandı ve kalbinde duygusal yakınlığa büyük önem veriyordu ama böyle biri iyi bir klan lideri olamazdı....Çünkü o bir şeyleri hallederken yeteri kadar kararlı ve vahşi olmuyordu. Aksi halde bir büyük gibi birisi böyle şahlanamazdı. Her ne kadar o bu noktaya kadar ulaşsa ve Su Hengyue çoktan klana ihanet etmiş olsa da Yun Che onun hala bunu çok belirleyici bir şekilde halletmeyeceğini hayal edebiliyordu. Sonuçta Su Hengyue onun büyük kardeşiydi. Ayrıca ona yardım etmiş bir çok klan büyüğü vardı.
Bugünkü meselelerden sonra Yun Che Büyük Uyanış Klanının içinde olacağı olası krizi görebiliyordu.
"Büyük Kardeş Yun Che sen ve babam benim çoktan....bir nişanlı olduğumu söyledi. Nişanlı nedir?" Su Ling'er kafası karışmış bir bakışla Yun Che'nin elini kavradı ve sordu. Onun nişanlının ne anlama geldiği ile ilgili belli belirsiz bir fikri vardı ama yine de bunu Yun Che'nin ağzından duymak istiyordu.
Yun Che gülümsedi ve konuştu. "Bu demekki Su Ling'er büyüdüğünde benimle evlenecek ve benim karım olacak....tıpkı güzel ablan gibi."
Xia Qingyue'nin alışılmadık bir ifadeyle gözlerini eğdi.
"Ka....rım.....Bu ne demek?" Su Ling'er'in ağzı hafifçe açık kaldı bu hitap şekli onun kafasını daha çok karıştırmıştı.
"Bu sana sadece ben Ling'er diyeceğim demek. Ling'er benim karım olduktan sonra biz birbirimize eşlik etmek için sonsuza kadar birlikte olacağız, birbirimizle ilgileneceğiz, birbirimizi mutlu edeceğiz ve bizi mutlu etmesi için her türlü şeyi yapacağız." Yun Che hafifçe söyledi. Bu sözler söylemek için gerçekten basitti ama o zaman Su Ling'er kaybolana ve solana kadar bunları onun ağzından duyamamıştı.
Su Ling'er'in adımları sanki Yun Che'nin sözleri onu aptallaştırmış gibi yavaşladı.
Yun Che kafasını eğdi ve dikkatlice sordu. "O zaman Ling'er büyüdüğünde benim karım olmak istiyor musun?"
Su Ling'er karlı hassas yanaklarını kaldırdı ve tüm gücüyle başıyla onayladı ardından tatlı bir şekilde gülümseyerek konuştu. "Mnn! Ben Büyük Kardeş Yun Che ile birlikte olmayı seviyorum!"
Yun Che, Su Ling'er'in elini daha sıkı tuttu. Kalbi bir acıyla karışık....bir sıcaklıkla doldu.
Sonunda Xia Qingyue artık sessiz kalamadı. Bakışlarını hassas küçük Su Ling'er'e eğdi hemen onun yaşını tahmin etti ardından kaşlarını kırıştırdı ve Yun Che'ye sordu. "Sen ciddi misin?"
Yun Che onun ne düşündüğünü biliyordu. Onun 10 yaşındaki küçük bir kızı karısı yapmak için bu kadar kararlı ve ciddi olduğunu gören herkes kalplerinde tek bir kelime söylerlerdi: "hayvan". Yun Che çaresizce konuştu. "Ben gerçekten ciddiyim....Ama benim kendi sebeplerim var." Yun Che'nin ifadesi biraz acı vericiydi. "Bu sadece bir rüya değil mi? Madem bu sadece bir rüya bırak....bir fantezi kadar güzel olsun."
"..." Xia Qingyue'nin onun ne demek istediği hakkında kesinlikle bir fikri yoktu ama onun gözlerindeki samimiyeti ve melankoliyi gördüğünde yanaklarını çevirdi ve bir daha sormadı.
"Qingyue eşim sen bugün...." Yun Che dikkatlice sordu. "Neden bu kadar...umm....itaatkârsın?"
Xia Qingyue gözlerini alçalttı ve hafifçe konuştu. "Şuan sahip olduğum güç orijinalde sana ait olmalıydı. Eğer bunu kullanmak istersen ben reddetmeyeceğim."