Fen Juecheng konuşurken yüzünde hala hafif bir gülümseme vardı. "Ben tüm bu değerli hazineleri ve iksirleri Yanan Cennet Klanımızın samimiyetini göstermek için sunuyorum. Tabii ki de sizin gibi onurlu bir statüye sahip ve dahası duygusuz bir ruh ve buz gibi bir kalbe sahip birisi için bu iksirlere ilgi göstermek doğal olarak imkansız olacaktır. Ama buradaki şeylerin Ekselanslarının lütfunu kazanmak için yeterli olup olmadığını merak ediyorum."Fen Juecheng konuşuken elini uzattı ve boyutsal yüzüğünü okşadı. Elinde aniden, içinde garip dokuz yapraklı bir çiçek olan şeffaf yeşim bir sandık ortaya çıktı. Bu çiçeğin tüm yaprakları diğerlerinden farklı şekildeydi ama istisnasız bir şekilde hepsi yanan aleve benziyordu. Her ne kadar yeşim sandığın içinde olsa da çiçek yine de yaşam ile yanıyor gibi gözüküyordu.
"Yani bu....Yanan Ruh Çiçeği." Yeşim sandığın içindeki yanan çiçeğe bakan Cang Yue'nin gözleri bir anlığına puslandı.
"Aynen öyle. Bu Yanan Cennet Klanımın en değerli hazinelerinden biri. Ancak eğer prenses bunu istiyorsa bırakın Yanan Ruh Çiçeğini, hayatımın yarısını bile vermekten çekinmem."
"...O çiçeği bana ver ve ardından seninle gideceğim." Hafif bir nefes aldıktan sonra Cang Yue elini uzattı ve hemen Yanan Ruh Çiçeğinin olduğu sandığı aldı. Tüm bu süre boyunca Fen Juecheng onu durdurmak için bir hareket yapmadı ya da elini çekmedi ve onun yeşim sandığı almasına izin verdi.
Cang Yue hızlıca döndü ve soyadı Mu olan adamın önüne geldi. O daha ağzını açmadan yaşlı adam anlamış bir şekilde başıyla onayladı ve son derece alçak bir sesle konuştu. "Bana göstermenize gerek yok. Ben daha önce Yanan Ruh Çiçeğini görme şansına nail olmuştum bu yüzden elinizdekinin hiç şüphesiz bir Yana Ruh Çiçeği olduğunu söyleyebilirim. Ama Yanan Ruh Çiçeğinin "Ruh Ayırma" yeteneğini uygulayabilmek için kendime çok güvenmiyorum. Elimden geleni yapacağım ama başarısızlıkla sonuçlanırsa....iç çekme...."
"Kıdemli Mu her şeyi size bırakıyorum. Ben hala Kıdemli Mu'dan babamın bedenindeki paraziti bu çiçeği kullanarak yok etmesini istiyorum. Başarılı olsun ya da olmasın Cang Yue hayatının geri kalanında size minnettar olacaktır." Cang Yue minnettar ve yalvaran bir ses ile cevapladı. Ardından dönüp Cang Wanhe'nin imparatorluk savaş atının önüne geldi. Perdeyi kaldırdı ve yeşim sandığı onun dizine koydu. "Baba, bu kutu ile dikkatlice ilgilenmen gerek ve Siyah Ay Tüccar Loncasından Kıdemli Mu hariç onu başkasına teslim etmemelisin....Yue'er daha fazla yanında kalıp sana eşlik edemeyebilir yani kendin ile iyi bir şekilde ilgilenmelisin....Dongfang Amca, bedeli ne olursa olsun babamı koru."
Konuşmayı bitirdikten sonra babasının cevabını beklemeden perdeyi indirdi ve doğrudan gelin eskortluğu için kullanılan görkemli tahtırevana doğru gitti. O arkasından sadece acı dolu öksürük sesleri ile birlikte gelen "Yue'er" sesini duyabilmişti.
Cang Yue yavaşça gözlerini kapadı ve onları bir daha açtığında gözlerinde sükunetten başka bir şey yoktu. Kendi başına görkemli tahtırevana bindi ve kırmızı perdeyi indirdikten sonra ilgisizce konuştu. "Gidelim."
"Hahahaha!" Cang Shuo memnuniyet içeren bir kahkaha attı. "Her ne kadar görkemli bir tören yapmamış olsak da birisi onun Yanan Cennet Klanının üyesi olmak için ne kadar istekli olduğunu görebilir. Genç Klan Lideri Fen bu günden sonra kardeşimin mutluluğunu size emanet ediyorum. Onun zorbalık görmesine izin vermeyin.
"Hehe, babamdan ve üçüncü prensten bu konuda rahat olmasını istiyorum. Prenses ile evlenebilmek benim için üç hayat boyu devam edecek bir lütuftur. Bu yüzden doğal olarak ona iyi davranacağım." Fen Juecheng gülerek konuştu. Cang Wanhe'den bahsederken sanki Cang Wanhe'nin daha önceki sözlerini hiç duymamış ya da basitçe onları önemsememiş gibi hala açıkça "baba" diyordu.