O Elindeki Şey Ne

396 53 0
                                    


Sadece uzun bir aradan sonra Yun Che gücünü sonunda topladı. Yerden kalktı ve tamamen memnuniyet dolu göğsünü okşadı. %60 gücünü kullanan Kaynak Kulpunu yenmek kuşkusuz başka bir çok büyük adımdı.

"HAHAHAHA..." İblis ona baktı ve aniden çılgınca yüksek sesle güldü.

"Neye gülüyorsun?" Yun Che sordu.

"Ben bu dünyadaki en gülünç ve en çelişkili şeyi yaptığım için kendime gülüyorum." İblis bir kahkaha ile ulurken konuştu. "Yaşayanlardan daha ölü yine de 100 yıldır ölmeyi hala istemeyen ben aslında bir küçüğü beni daha hızlı öldürmesi için eğitiyorum. Eğer bunu yapan başka birisi olsaydı ben kesinlikle onun bir deli olduğuna inanırdım. Ve tesadüfe bakın ki ben aslında böyle bir deliyim. Ben aslında bunu yaptığım için pişmanlık duymuyorum aksine senin gün be gün geliştiğini görünce aslında memnun hissediyorum...HAHAHAHA. Ben gerçekten delirmiş olabilir miyim?"

"Sen deli değilsin tabi ki deli değilsin." Yun Che hafifçe gülümsedi. Ben senin bunu neden yaptığını anlayabiliyorum. Sen kötü biri değilsin ve bende değilim. Dahası biz nefret ettiğimiz o aşağılık insanlar gibi de değiliz. Biz aynı kaderden acı çektik....ve daha önemlisi ben senin emanetine layık biriyim."

Yun Che'nin son cümlesi Yun Canghai'nin candan kahkahasını aniden durdurdu.

Yun Che sakin bir şekilde konuştu. "Her ne kadar ben gittikçe sana daha çok saygı duyuyor ve sana daha fazla minnettar hissediyor olsam da bunu yapmak için yeteri kadar yetenek elde ettiğimde seni kuşkusuz öldüreceğim. Çünkü bu bana özgürlüğümü kazandıracak ve seni de serbest bırakacak....Ve aynı zamanda bana emanet etmek istediğin meseleyi halletmek için kesinlikle tüm gücümü kullanacağım."

Yun Canghai'nin bedeni sallandı ve Yun Che'ye bakan bakışları nispeten titredi. O yavaşça başıyla onayladı ve nispeten titreyen sesiyle konuştu. Güzel! Güzel! Senin bu sözlerin benim beklediğim ve her zaman istediğim şeylerdi. Ben bu sözleri isteyerek söylersen kesinlikle bunları başaracağına inanıyordum. Güzel...Güzel!!"

Yun Che sert bir ses tonuyla konuştu. "Her ne kadar sen ve ben usta öğrenci ritüelini yapmasak da bu zaman diliminde sen benim için çoktan bir yarı usta oldun. Bir öğrencinin görevini yerine getirmek için bile olsa ben kesinlikle senin emanetini tamamlayacağım."

"Haha... Hahahaha..." Yun Canghai yeniden yüksek sesle gülmeye başladı ve kahkahası neşe ile memnuniyet doluydu. "Gökler....seni buraya göndererek sonunda bana biraz merhamet gösterdi. Ben yüz yıldır burada baskı altına alındım ve uzun süreden beri bir canlıdan daha çok ölüyüm. Cennetin Cezası Kılıcının bastırması ve Cennetin Kudretli Ruh Mühürleme Oluşumunun mührüne ek olarak burasının Kaynak Gökyüzü Kıtası olması gerçeğini ekleyince ben zaten buradan bir gün kaçmamın basitçe imkansız olduğunu kabul etmiştim. Yaşamak bunun yerine klanımın insanları için bir endişe ve bir yük olacaktı. Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesi de beni sadece uygun zamanda kullanacakları bir pazarlık kozu olarak tutuyorlar...Ancak ben hala benim için önemli ve tüm Hayali İblis Ülkesi için ciddi ölçüde önemli bir şeye sahibim. Bu yüzden ölemem...Ne olursa olsun ölemem. Şimdi ben sonunda onu emanet edebileceğim birini buldum....Ve sonunda majestelerine eşlik etmeye gidebilirim."

Yun Canghai konuşurken gözleri belli belirsiz ağlamaklıydı.

"Hayali İblis Bölgesi için son derece önemli bir şey mi? Sen onu Hayali İblis Ülkesine mi vermemi istiyorsun?" Yun Che şaşkınlıkla sordu. Zihninde şaşırırken bakışları iblisin tüm bedenini süpürdü....İblisin sadece bir parça yırtık pırtık elbisesi vardı ve bir şeyleri saklayacak bir yer yoktu. O kendine bir alan açabilecek ölçüde güçlü olsa bile içindekiler Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesinin insanları tarafından kesinlikle ele geçirilecekti. Kudretli Cennetsel Kılıç Bölgesinin böyle önemli bir nesnenin onunla beraber kalmasına izin vermesinin imkanı yoktu....Ama söylediğine göre o şey hala onunlaydı. Eğer öyleyse tam olarak nerede sakladı?

Against The God (ATG) (2.kitap)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin