"Ling'er seni eve götürmeden önce seni bir ablayı tanıtacağım tamam mı?"Yun Che'nin dikkati Xia Qingyue'den ayrılmamıştı. Ling'er'in elinden tutarak Xia Qingyue'nin yanına gitti.
Beklenildiği gibi Su Ling'er, Xia Qİngyue'yi gördüğünde anında gözleri parladı ve yumuşak bir çığlık attı. "Waah! Ne kadar güzel bir abla! O benim daha önce tanıştığım ablalardan çok daha güzel! Ama neden burada yatıyor? O yaralı mı?"
"Mn!" Yun Che başıyla onayladı. Xia Qingyue'nin yanına gidip elini yeniden onun göğsüne bastırdı. "Ama gerçekten yakında iyi olacak."
Xia Qingyue'nin sıcaklığı yavaş yavaş normale dönüyordu. Ama nefes alışı hala gerçekten zayıftı ve yakında uyanacak gibi bir belirti göstermiyordu. Bir doktor olarak Xia Qingyue'nin şuanki durumunu çok net anlıyordu...O Yun Che'yi kurtarmak için tüm kaynak gücünü vermişti bu yüzdende bedeni ruhsal enerjiden tamamen yoksun hale gelmişti ve bu tükenmişlik durumunda buz gibi soğuk hava tamamen bedenine girmişti.....kanı, kalbi ve bedeninin her köşesi dahil....Sadece canlılığı zarar görmemişti meridyenleri de büyük zarar almıştı ve bu yüzden tüm bedenin felçli kalabilme ihtimali vardı.
Jasmine'nin dediği doğruydu. Eğer o Donmuş Bulut Sanatları ile gelişmemiş olsa ve soğuğa belli bir derece alışık olmasaydı Yun Che uyanmadan çok daha önce kesinlikle ölürdü.
Onun bedeninin şuan ki zayıflık derecesi ile Yun Che'nin tüm yapabildiği onun bedenindeki soğuğu dağıtmak için en nazik yöntemleri kullanmaktı. Başka bir hareket yapmaya cesaret edemiyordu.
Küçük Ling'er kenara çömeldi. Elleriyle çenesini tutarken Yun Che'ye ciddi ve ağır bir şekilde gözünü bile kırpmadan baktı ve uzun süre bu şekilde bakamyı sürdürdü sanki bir şeyi anlamaya çalışıyor gibiydi.
İyi bir süre sonra Yun Che'nin eli Xia Qingyue'nin göğsünden ayrıldı. Ardından Yun Che derin bir rahatlama nefesi aldı ve alnındaki sıcak terleri silmek için elini kaldırdı. O anda onu engellemeyen Küçük Ling'er'in tüm bu süreç boyunca başka bir yere bakmadan ona baktığını fark etti. Bu şirin ve odaklanmış bakışı görünce gülmeden edemedi. "Neden her zaman bana bakıp duruyorsun?"
"Çünkü Büyük Kardeş Yun Che çok iyi görünümlü." Küçük Ling'er tereddüt etmeden cevapladı.
"İyi görünümlü?" Herhangi bir kurnazlık içermeyen saf ve olgunlaşan küçük bir kız tarafından övüldüğünde Yun Che kalbinde gurur hissetmeden edemedi. Neşeyle gülüp konuştu. "Her ne kadar ben gerçekten de iyi görünümlü biri olsam da iyi görünümlü insanlar her zaman iyi insanlar olmaz. Ling'er benim de kötü biri olabileceğimden korkmuyor musun?"
"Ben korkmuyorum!" Ling'er kafasını salladı ve dümdüz bir şekilde konuştu. "Büyük Kardeş Yun Che kesinlikle kötü biri değil!"
"Neden?"
"Çünkü...." Ling'er bir an için bile düşünmedi ve aceleyle Yun Che'ye bir açıklama verdi. "Çünkü Büyük Kardeş Yun Che sadece beni kurtarmadı o ayrıca yalnızca bir bakışla çok çok iyi bir insan gibi gözüküyor. Uuu... Babam bana küçüklüğümden yabancılara yaklaşmamamı öğretti ve küçüklüğümden beri ne zaman yaşayan bir insanla karşılaşsam uzaklara saklanıyorum. Ama bu Büyük Kardeş Yun Che için aynı değil. Ben Büyük Kardeş Yun Che'yi gördüğümde hiç korkmadım ve hatta sana çok yakın hissettim....gerçek bir kardeşten daha yakın! Sanki....Büyük Kardeş Yun Che'yi çok çok uzun zamandır tanıyormuş gibiyim ve Büyük Kardeş Yun Che'yi gördüğümde ruh halimde çok mutlu hale geldi."
Küçük Ling'er bunları söylerken gülümsedi ve iki küçük inci gibi köpek dişini ortaya çıkardı.
Yun Che'de gülümsedi. Aslında o da Ling'er'in karşısında aynı şekilde hissediyordu. Sadece ona sessizce bakarak ruh hali özellikle neşeli hale geliyordu ve sanki yanına dönmüş gerçek Ling'er'e bakıyor gibiydi. Xia Qingyue'nin bedeninin durumundan oluşan gönül yarası bile epeyce hafiflemişti.