Yun Che ortaya çıktığında Siyah Ağaç Kalesinin insanlarından birisinin gözleri genişledi. Aceleyle öne çıktı ve Heimu Qingya'nın kulağına fısıldadı. "Kale Efendisi bu o.....Su Hengshan'ın kızını kaçırmak üzere olduğumuzda planlarımızı sabote eden o!"
Heimu Qingya bakışlarını Yun Che'ye süpürdü. Aniden o kişinin suratına tokat attı ve hırladı. "Çöp parçaları! Siz planımızı aslında sadece Ruhsal Kaynak Alemine girmiş birine sabote ettiriyorsanız siz çöp parçaları ne işe yarıyor?!"
Tokat yiyen Siyah Ağaç Kalesi öğrencisinin yüzü şişti. Çekine çekine geri çekilirken başka bir kelime etmedi.
Heimu Qingya uğursuz gözlerle Yun Che'ye baktı ve önündeki Su Hengyue'ye doğru alçak sesle konuştu. "Kardeş Hengyue bizim o küçük kızı kaçırmamızı engelleyen işte bu çocuk. Hmph, o gerçekten bizim büyük planlarımızı sabote etti. Eğer o küçük kız şuan elimizde olsaydı bu kadar soruna gerek kalmazdı!"
"Bu o mu?" Su Hengyu soğukça gülerken Yun Che'ye bakan gözleri anında karardı ve acımasızlaştı. "Bende bu çocuğu nerede bulacağımı merak ediyordum ama o aslında korku nedir bilmiyor ve kendi başına ortaya çıktı."
Su Hengyue ses iletişimiyle oğluyla konuştu. "Haoyu bir bahane bul ve bu çocuğa acımasız bir ders ver! 'elin kaysa' ve 'yanlışlıkla' onu öldürsen bile önemli değil!"
Su Haoyu hemen Yun Che'nin kaynak gücünü inceledi ve ardından küçümseyici bir ifade ortaya çıkardı. İleri doğru bir adım attı ve Yun Che'ye patladı. "Bu vahşi velet nereden geldi? Görünüşe göre sen bizim klanımızın insanlarından da değilsin, heh! Burası klanın önemli konuları tartıştığı bir yer senin gibi nereden geldiği bilinmez vahşi bir veledin gelebileceği bir yer değil şimdi acele et ve bas git! Eğer kendi başına basıp gitmezsen bu genç efendi seni kendi gönderecek!!"
Su Haoyu bunları söylediğinde bu herkese farklı bir hava verdi. Çünkü Su Haoyu'nun söylediği bu sözler açıkça kasıtlı olarak hedefini utandırmak ve öfkelendirmek için kullanılmıştı. Sanki onların arasında belirli bir çatışma vardı.
Ancak Yun Che biraz bile sinirlenmedi. Bakışlarını kullanarak Su Haoyu'yu tarttı ve tartarken bir an için başıyla onayladı ardından hayal kırıklığına uğramış bir şekilde başını salladı. Hemen ardından o sanki satılmakta olan bir kaleye değer biçiyormuş gibi göründü. Elini çenesine koydu ve acele etmeden konuştu. "Mm, yani sen Büyük Uyanış Klanında en iyi yeteneğe sahip olduğunu ilan eden Su Haoyu isim. Görünüşün kabul edilebilir. Her ne kadar bu genç efendi ile karşılaştırıldığında yüz binlerce mil uzakta olsan da yine de bakılabilirsin. Ancak ağzının çok kokuşmuş olması üzücü o kadar kokuşmuş ki mide bulandırıyor!"
"Hahahaha!" Su Haoyu vahşice güldü. "Ve bende bir vahşi veledin buraya ne için geldiğini düşünüyordum yani sen aslında ölümünü aramak için geldin!!"
"hayır hayır hayır hayır!" Yun Che elini salladı. "Ben büyüdüm yine de hala 'ölümünü aramak' sözünün nasıl yazıldığını bilmiyorum. Daha önce ben senin Büyük Uyanış Klanındaki en iyi yeteneğe sahip sözde dahi olduğunu uydum bu yüzden de senin bir insana mı yoksa köpeğe mi benzediğini görmeye geldim...." Yun Che sağ elini uzattı ve kasını büktü. "Ben sözde dahi olan senden tavsiye aramak için buradayım!!"
Yun Che bu sözleri söylediğinde orada olan birkaç kişi yüksek sesle gülmeye başladı. Su Haoyu 8.seviye Ruhsal Kaynak Alemindeydi ve Büyük Uyanış Klanında hatta nehrin doğusunda 20 yaşın altındaki kişiler arasında rakipsizdi. Ama Yun Che sadece 1.seviye Ruhsal Kaynak Aleminde olmasına rağmen 'tavsiye aramak' demeye cüret ediyordu. Yun Che 17-18 yaşlarında görünüyordu ve seviyesi düşünüldüğünde yeteneği oldukça iyiydi ama Su Haoyu ile karşılaştırıldığında bahsedilmeye değmezdi. Bir çok kişi gözlerinde alay etme taşırken Yun Che'ye bakıyordu ve daha fazla kişi sanki ona bir aptalmış gibi bakıyordu.