Yüzen Bulut Şehri, Xiao Klanının Arka Dağı, Yansıma Geçiti.
Avdan dönen Xiao Lie elinde sıska bir vahşi tavşan taşıyordu. Yüzünde hafif bir mutluluk vardı. Yakaladığı avı hazırlamak için otururken kızının kılıç pratiği sesini duydu.
Onların tutukluluklarının başlarında Xiao Klanı her gün onlara yemek gönderiyordu. O zaman zaman yemek getiren öğrenciden Xiao Klanının nasıl olduğu ile ilgili bilgiler alabiliyordu. Zaman geçtikçe yemek gönderme sıklığı azaldı ve 3 ay geçtiğinde sonunda kimse yemek göndermemeye başladı. Açıkca 20 yıl tutuklu kalacak olmaları ve güvenebilecekleri bir akrabalarının olmaması kimsenin onları önemsemedikleri anlamına geliyordu. Başlangıçta insanlar hala onlara acıyordu ama zamanla onları arka dağlarda ölümlerine terk ettiler.
Neyse ki arka dağlar tamamen verimsiz değildi. Onlara izin verilen bölgede onlar bazı sebzeleri elde edebiliyorlardı ve bazen de bir iki tane düşük seviyeli kaynak canavarı yakalayabiliyorlardı. Bu şekilde baba kız hayatta kaldı. Xiao Lie aynı zamanda Xiao Lingxi ile birlikte kaçmayı düşünüyordu. Sonuçta o kızının hayatının en güzel zamanlarını burada kalarak boşa gitmesine izin veremezdi. Ancak o kaçtıklarında Xiao Klanı tarafından avlanacaklarına hiç şüphe duymuyordu....Sonuçta onlar Xiao tarikatının 4. genç efendisinin emriyle hapsedilmişlerdi. O cezalandırılmaktan ve klanına ihanet eden bir hain olarak damgalanmaktan korkmuyordu. O Xiao Lingxi hakkında endişeleniyordu.
Tüm bu zaman boyunca Xiao Lingxi her gün zamanının çoğunu eğitime harcamıştı. Sonuçta burada yapabileceği başka bir şey yoktu. Dikkat dağıtıcı bir şey olmadığı için onun ilerleyişi oldukça hızlı olmuştu. O çoktan 9.seviye Temel Kaynak Alemine girmişti.
"AHHH!!!"
Aniden dışarıdan genç bir kızın çığlığı duyuldu. Xiao Lie hemen yaptığı şeyi bıraktı ve oraya koştu. Dışarıda o elleri göğsünde yerde oturan Xiao Lingxi'yi gördü. O paslanmış kılıcını çoktan kenara atmıştı.
"Xi'er ne odlu?" Xiao Lie hemen ileri koştu ve endişeyle sordu.
Her ne kadar Xiao Lingxi'nin elbiseleri temiz olsa da çoktan eskimekten solmuşlardı. Arka dağlarda sürekli esen rüzgarın altında onun cildi kuruyup sertleşmemişti. Bunun yerine o şimdi daha zarif ve güzel olmuştu. Onun giydiği eski kıyafetler bile özel bir aura veriyor gibiydi. Ancak önceki hali ile karşılaştırıldığında gözle görülür bir şekilde incelmişti. Güzel gözlerinin içinde gizlediği endişesini birisi görebilirdi. O yaralı bir peri gibi görünüyordu ve ona bakan birisinin ona acıdığı için kalbinin acımasına neden olabilirdi.
"Bilmiyorum...." Xiao Lingxi hala göğsünü tutarken nazikçe kafasını salladı. Kaşları kontrolsüzce titredi. "Göğsüm demin aniden çok çok acılı hissetti...Wuuuu....Gerçekten acıyor..."
"Göğsün mü?" Kızının görüntüsü Xiao Lie'nin kalbini ağrıttı. O bir süre düşündü ve konuştu." Henüz kalkma. Belki de kılıç antrenmanı seni çok yormuştur. Biraz dinlen iyi olacaktır."
"Mn." Xiao Lingxi itaatkar bir şekilde yanıtladı. Kaşları ruhundan geliyor gibi gözüken acı nedeniyle sıkıca örüldü. Acı kemik deliciydi ve bununla birlikte zihninde ve kalbinde Yun Che ile ilgili çok sayıda düşünce ortaya çıktı. O aniden yüksek sesle bağırdı. "Baba...ben bu acıdan korkmuyorum....ama....ben Küçük Che'yi özledim....O şimdi nerede...O gittiğinde onun çok parası yoktu. Ayrıca o çok zayıf başkaları tarafından zorbalığa uğruyor mudur? Yeterince yiyeceğe sahip midir? Uyumak için düzgün bir yere sahip midir? O....o.....Wuu....uu...Ben onu özledim.....Ben onun için endişeleniyorum."
Xiao Lingxi yüzünü kapadı ve hıçkırarak ağlamaya başladı. Küçüklüğünden beri o olay olana kadar o hep Yun Che ile birlikteydi. Onlar neredeyse ayrılmazlardı. O bir gün ondan ayrılacağını hiç düşünmemişti....Ancak kader acımasızdı. Onlar koşullar nedeniyle ayrıldılar ve bu arılık çok uzun süreliydi. Böyle uzun süreli bir ayrılık onun için büyük bir işkenceydi. Günden güne onun hakkındaki düşünceleri artıyordu ve dikkatini başka bir yöne çevirebilmek için ekstrem bir eğitim yapıyordu.