Salonun girişinden Xia Qingyue'nin tanrıça benzeri figürü yavaş adımlarla girdi. Bulutların arkasından çıkan parlak aya benzeyen görünüşü bir anda herkesin dikkatini çekerek gürültülü olan salonu bir anda sessizleştirdi. Tüm bakışlar ona odaklandı, özellikle genç öğrencilerin gözleri sabitlenmişken kalplerini tuttular ve kalpleri neredeyse tamamen duracaktı. Ama hemen ardından onun Yun Che'nin karısı olduğu gerçeğini hatırladıklarında kafalarını birbiri ardına alçaltıp başka bir bakış daha atmaya cüret edemediler.Yun Che hızlı bir şekilde onu karşılamaya gitti ve konuştu. "Qingyue, buradasın... İki ay önce neden hoşça kal demeden gittin?"
Xia Qingyue hafif bir sesle konuştu, ses tonu ipek kadar yumuşaktı. "Bay Yun, o zaman zaten uyanmıştı herhangi bir büyük endişe duyulacak yaralanması da yoktu ve Donmuş Bulut Asgard'ın da halletmesi gereken önemli bir meselesi bulunuyordu. Bu nedenle de bir şey demeden ayrılmak durumunda kaldım. Umarım bunu kötü algılamazsınız. Bugün, Qingyue Donmuş Bulut Asgard'ı temsil ediyor ve Bay Yun'un neşeli evliliğini kutluyor."
Yun Che doğal olarak ona inanmıyordu. Yarım adım yaklaştı, sesini alçalttı ve konuştu. "Yoksa sen... o gün Kıdemli Kız Kardeş ile evleneceğimi duymuş ve kıskanmış olabilir misin?"
"Öhö..." Chu Yueli yürüyerek Xia Qingyue'nin yanına geldi ve soğuk bir tonda konuştu. "Bay Yun'un gücü on dokuz yaşında çoktan orta seviye İmparator Kaynak Alemi'ne ulaştı, sizin gelecek başarılarınız kesinlikle limitsiz olacaktır. Biz usta ve öğrenci özellikle bu neşeli evliliği kutlamak için geldik... Xia Qingyue, içeri girelim."
Konuştuktan sonra Chu Yueli daha fazla Yun Che ile ilgilenmedi ve Qingyue'yi peşinde sürükledi. Yun Che'ye bakarken gözlerindeki ifade biraz da olsa bir kötü niyet barındırıyordu.
Nedeni de oldukça basitti. Ablası şu an hiçbir yerde bulunamıyordu ama yine de o böyle büyük bir düğün ayarlıyordu. Öğrencisi onun ana eşiydi; bu ilişkiyi daha önce tanımak istemese de şu an geçmiş ile karşılaştırılamazdı ve Yun Che Cang Yue ile evlenmek üzereydi. Qingyue'nin ustası olarak kalbinde biraz moral bozukluğu bulunuyordu... ve Qingyue'nin ara sıra ortaya çıkardığı garip duygular çok belli olmasa da onun hissetmesi için yeterliydi.
Yun Che salonun önüne doğru yürüdü ve anında büyük bir insan kalabalığı onu karşılamak için acele etti.
"Kardeş Yun, kardeşimin karın olması gerçekten bu büyük kardeşi oldukça mutlu ediyor. Şu andan itibaren biz aynı ailedeniz. Kardeş Yun... Oh, hayır Enişte'nin sorunları artık benim de sorunlarım olacak. Eğer bu kardeşinin yardım edebileceği bir sıkıntı olursa çekinmeden söyleyebilirsin."
Veliaht Prens Cang Lin hızlı adımlarla ileri çıkarken konuştu. Her ne kadar yardımsever ve sevecen gözükse de Yun Che onun gözlerinin içinde olup da saklamak için oldukça çaba harcadığı korkuyu ve huzursuzluğu tek bir bakışta görmüştü.
"Kız kardeşim ve eniştem cennet tarafından belirlenmişi bir çift. Kız kardeşimin geri dönmek için böyle bir yere sahip olması konusunda onun abisi olarak ben gerçekten son derece mutluyum. Kendimi üç gün sarhoş edecek kadar içsem bile bu büyük neşe için fazla olmaz, haha... hahahaha!" Üçüncü Prens Cang Shuo umursamaz bir alaycılıkla gülerken konuştu. Onun Veliaht Prens kadar 'ince düşünceli' olmadığı görülebiliyordu. Yun Che ile konuşurken yüz kasları aralıksız bir şekilde kasılarak kalbindeki korkuyu açıkça ortaya çıkarıyordu.
Onlar hiç şüphesiz Yun Che'den fazlasıyla korkuyorlardı. Daha önce ne yaptıklarını unutmamışlardı. Şimdi Cang Wanhe'nin hastalığı mucizevi bir şekilde tamamen iyileşmişti ve bir kez daha politik gücü kendinde toplamıştı, buna ek olarak Cang Yue ile Yun Che'nin evlenmesi de Cang Wanhe'ye Mavi Rüzgâr bölgesinin en büyük korumasını kazandırmıştı. Bu tek bir gecede tüm niyetlerinin tamamen parçalanmasına neden olmuştu, artık herhangi bir kötücül hareket yapmaya cüret edemiyor ve her gün aralıksız olarak korkar hale gelmişlerdi. Eskiden yılda bir kere bile imparatorun yatak odasına girmeyen ikisi şu an sabah akşam imparatora saygılarını sunmaya gider olmuş ve iki aydır da buna devam etmişlerdi.