Xia Qingyue formasyonun ortasında tamamen sıkışmıştı. Önünde, arkasında, solunda, sağında ve üzerinde son derece keskin kılıç ışınları vardı. Eğer onun yerinde başkası bu genç biri tarafından yapılamaması gereken korkunç formasyonun karşısında korkudan ürperirdi ancak onun kristal gözlerinde hiç tereddüt yoktu. Bedeni bulut gibi hafif bir şekilde süzüldü ve kristal kılıcını sallayarak etrafında bir kaç tane nilüfer açtırdı. Her bir nilüfer öncekilere göre çok büyüktü ve yaydıkları soğukluk havada pıhtılaşıyordu. Hava sıcaklığı korkutucu bir hızla düştü."Eh?" Ling Yuefeng'in normalde sakin olan yüzü aniden değişti. Ondan fazla devasa buz nilüferi aynı anda patladı. Bu kesinlikle sadece 8.seviye Ruhsal Kaynak Aleminin yapabileceği bir şey değildi....Ling Yun demin tüm gücünü kullanmamıştı ancak belli ki Xia Qingyue de kullanmamıştı.
Dingdingdingdingdingdingdingding......
Çok sayıda kılıç ışını toplanarak buz nilüferlerine saldırdı. Çoğu anında parçalanırken diğerleri buz nilüferini yapraklarındaki buz ile mühürlenerek daha fazla ilerleyemedi. Daha önce Ling Yun sadece kılıcını sallayarak buz nilüferini yok edebiliyordu ancak şuan binlere kılıç ışını tarafından saldırıya uğrayan devasa buz nilüferini tek bir yaprağı bile solmamıştı. Göz açıp kapanıncaya kadar tüm buz nilüferleri mühürlenen kılıç ışınları ile doldu ve buz nilüferine dokunmayan tüm kılıç ışınları toplanarak Xia Qingyue'nin etrafında durdu.
Birisi Ling Yun'un kaynak enerjisini ve kılıç niyetini dönüştürerek yaptığı kılıç ışınlarının ona değdiğinde mühürlendiğini gördüğünde buz nilüferinin ne kadar korkutucu bir soğukluğa sahip olduğunu hayal edebilirdi.
Bu kimsenin beklemediği bir sahneydi. En çok şok olan da Ling Yun'du. Daha önce Xia Qingyue ile yüzden fazla saldırı değiş tokuşu yapmıştı. Ancak rakibinin çabuk yenilip mahcup olmasını istemediğinden tüm gücünü kullanmamıştı. Aslında o bu savaşı çabucak bitirebileceğinden emindi ancak saldırısının rakibi tarafından durdurulacağını ve hiçbir kılıç ışınının ona değmeyeceğini beklemiyordu.
Ling Yun'un tepkisi oldukça hızlıydı. Kılıç Işınlarının mühürlendiğini görünce gözlerinde kılıç ışığı parladı ve bedeni yıldırım gibi fırladı. Havayı yakaladı ve anında Göksel Yuan Kılıcı eline döndü. O anda Göksel Yuan Kılıcından herkesin görüşünden anında kaybolan bir camgöbeği renkli ışık çıktı...
Camgöbeği renkli ışık akarsuyu geçti. O gökyüzünden düşen kayan bir yıldız gibi gözüküyordu ve arenada hemen kayboldu....kayan yıldız tüm nilüferleri kesmişti ve ayrıca Xia Qingyue'nin bedeninden geçmişti....
Pingpingpingpingpingping......
Buz nilüferleri ve mühürledikleri kılıç ısınları aynı anda paramparça oldu ve gökyüzü buz kristalleri ile doldu. Sanki şuan da arenanın merkezine yağıyorlar gibi gözüküyorlardı. Ling Yun'un bedeni de Xia Qingyue'nin bedeninin yaklaşık 30 metre arkasında ortaya çıktı.... Herkes Ling Yun'un yeni konumuna yeniden odaklandığında büyük bir şok ile boğuldular. Birkaç güçlü büyük dışında kimse onun oraya nasıl gittiğini görememişti. Tek görebildikleri gözlerinde camgöbeği bir ışık parladığıydı.
Bu hareketin şaşkınlığını hiçbir söz açıklayamazdı.
"Çok....hızlı." Yun Che suskun bir şekilde konuştu. Deminki ışığın hızının bir kaynak yeteneği olmadığını açıkça hissetmişti. O Göksel Yuan Kılıcından geliyordu! Normal insanlarda kılıcı insan hareket ettirir. Ancak Ling Yun'un deminki hareketinde muazzam bir kılıç niyeti kılıçla birlikte onu hareket ettirmişti! Kılıcı kontrol eden insan değildi!