"Cennetsel Kılıç Villasından Ling Jie teslim oldu. Mavi Rüzgar İmparatorluk Ailesinden Yun Che kazandı! Yun Che yarın ki büyük finale yükseldi!"
Ling Wugou, Ling Yuefeng'a ani bir bakış atmadan ve son derece garip bir ses tonuyla sonucu açıklamadan önce 3 nefes zamanı boyunca sersemledi.
Alkış, alkış, alkış, alkış, alkış, alkış, alkış,....alkış, alkış,.....
Kılıç Söylev Arenasının kenarlarından alkışlar geliyordu. İlk başta birkaç tane ile başladı ardında küçük bir alana yayıldı.....büyük bir alana yayıldı.....En sonunda birkaç tarikatın büyükleri dahil neredeyse herkes ayağa kalktı ve yüksek sesli alkışlar ile savaşanları övdü.
Sıralama Turnuvasının tarihinde maçlardan sonra alkışlamak yaygındı ancak tüm arenaya yayılan tutkulu bir şekilde alkışlama olayı oldukça nadirdi. Bu gerçekten alkışlamaya layık bir maçtı. Tarikatların çoğu tatmin edici sonuçlar elde edememişlerdi ama burada olup bu maçı izledikleri için "şanslı ve tatmin olmuş" hissetmişlerdi. Çünkü onlar kendi gözleri ile göksel kılıçların zarafetini ve ağır kılıcın kahramanlığına tanık olmuşlardı ayrıca gelecekte hiç şüphesiz Mavi Rüzgar İmparatorluğunun elitlerinden olacak olan iki kişinin ilk savaşına tanık olmuşlardı
Onların sadece 16 ve 17 yaşında olduklarını ve kaynak güçlerinin sadece 6.seviye Ruhsal Kaynak Alemi ve 10. Seviye Gerçek Kaynak Aleminde olduğunu düşündüklerinde orada olan insanların kalpleri kontrolsüzce sarsıldı.
Ling Wugou sonucu açıkladığından ve alkışlar arenaya yayıldıktan sonra Yun Che, hiç heyecanlı bir ifade göstermedi. Bunun yerine elindeki Derebeyinin Muazzam Kılıcının yarısına bakıyordu. Elindeki yarısı çoktan çatlaklar ile dolmuştu. Soğuk bir rüzgar nazikçe esti ve Derebeyinin Muazzam Kılıcı ile beraber saçını havaya üfledi...
Kılıcın kırık siyah parçaları Yun Che'nin ayağının yakınlarına düşüyordu. En sonunda elinde sadece kabzası kalmıştı.
Büyük kılıç kudretini savaş boyunca gösterdi ve neden Derebeyinin Muazzam Kılıcı olarak adlandırıldığını güzelce sergileyip sonunda Yun Che'nin elinde ölümüne ulaştı.
Yun Che diz çöktü ve dikkatlice kırık parçaları toplayarak geriye hiçbir şey bırakmadı. Sonunda tüm hepsini Gökyüzü Zehir Sefine sakladı. Yun Che'nin boş elini ve açıklamaz ifadesini gördüğünde Ling Jie tamamen sıkıntı dolu yüzü ile ona doğru yaklaştı. Kendi de bir kılıç kullanıcısı olduğundan kılıç aşkının ne olduğunu biliyordu. Kılıcın varlığı bir aile gibiydi. Kendini bir süre kontrol ettikten sonra zayıf bir şekilde konuştu. "Ugh, ahhhhh Pa.....patron Kılıç Yönetim Terasında birkaç tane ağır kılıç var. İçlerinden 3-4 tanesi Yeryüzü Kaynak Kılıcı. Bunu....bunu telafi etmeme izin ver. Hepsini almak istesen bile sorun değil."
Ling Jie bunları söylerken kararlıydı. Yun Che tüm yeryüzü kaynak kılıçlarını istese ve babası buna karşı çıksa bile elinden geleni yaparak ona verecekti.
"Gerek yok." Yun Che gelişigüzel gülümsedi. "Ben zaten sana onu parçalamanın senin yeteneğin olduğunu söyledim. Pişman olmana gerek yok. Yani şimdi tatmin oldun mu?"
Onun hiç kötü duygu olmadan gülümsediğini görünce Ling Jie sonunda rahatladı. Kalbindeki huzursuzluk sıcak bir duyguya dönüştü. "Tatmin oldum. Ben kesinlikle tatmin oldum. Her yanım tatmin oldu. Sen kesinlikle benim Ling Jie'nin patronusun. Ahhh, ahhh...Patron! Bunu tam olarak nasıl yaptın? Sen 10.seviye Gerçek Kaynak Alemindesin ama bu kadar güçlüsün. Yarım yıl önce sen kaynak gücü olarak benim çok altımdaydın. Yine de şimdi beni yendin. Ve bedenini nasıl eğittin? Taştan daha sert gibi duruyor....Ayrıca Patron, babam bana ağır kılıcın geleceği olmadığını söylemişti sen onu kullanarak nasıl bu kadar güçlü oldun? Seninle dövüştükten sonra ben bile ağır kılıç ile çalışmaya başlamak istiyorum."