Mutlak bir güzellik göründüğünde son derece fazla insanın bakışlarını kısa bir süreliğine cezbederdi. Ama Xia Qingyue farklıydı. Onun cezbettiği şey sadece onların bakışları değildi o daha çok orada bulunan insanların o anda ruhlarının bedenlerinden ayrılmasına neden olabilirdi.Xia Qingyue nazikçe aşağı süzüldü ve Yun Che'nin yanında durdu. O tamamen beyaz giyiyordu. Karlı cildi rüya gibiydi ve uzun beyaz kurdele süzülerek bedeninin etrafında dolaşırken buzlu gözleri yıldızlar gibi parıldıyordu. Anında herkes sesini kaybetti ve boş gözlerle Xia Qingyue'ye baktı. Herkesin bakışları puslandı ve sanki bir rüyanın içine düşerek ay sarayından ölümlü dünyaya inmiş efsanevi periyi görmüş gibiydiler...
Heimu Qingya aralıksız birkaç adım geri gitti. Sağ eli aşırı acıdan dolayı titriyordu ve 5 parmağının hepsi kırılmış ve çirkinliğin ötesinde bükülmüştü. O kafasını kaldırdı ve Xia Qingyue'ye baktı ardından bir an için sersemledi ve kalbindeki şok aşırı seviyeye ulaştı...O aslında sadece 17-18 yaşlarında gözüken bir kız tarafından yaralanmıştı! Deminki saldırının içindeki kaynak enerji yoğunluğu onun korkudan titremesine neden olmuştu. Üstelik Xia Qingyue'den yayılan buz gibi kaynak aurası onun bedenindeki tüm sinirlerin gerilmesine neden olmuştu...Bu tür bir güç onu seviye açısından bastırıyordu!
Onun arkasında soğuk rüzgar tarafından uçurulan Siyah Ağaç Kalesi öğrencileri birbiri ardına yere düştüler ancak yüzlerini buruşturup acı içinde bağırırlarken hiç birisi ayağa kalkamadı. Çünkü bedenlerinde büyük yada küçük miktarlarda buz kristalleri oluşmuştu. Buz kristalleri ile kaplı bölgeler hemen dondu ve onların zorla bilinçlerini kaybetmelerini sağlayarak ayağa kalkamaz hale getirdi.
Heimu Qingya'nın kaşları çılgınca titredi. Sol elini yükseltti ve Xia Qignyue'ye doğrulttu. "Kim...kim....Sen kimsin!?"
Heimu Qingya'nın sözlerindeki ürperti belirgindi. Demin Xia Qingyue'den isabet aldığında bir kez daha onun gücü tarafından hedef alınmıştı bu nedenle Xia Qingyue'nin sahip olduğu korkunç güç miktarını büyük ölçüde hissedebiliyordu. Böyle bir yaş böyle bir kaynak gücüyle birleştiğinde bu Siyah Ağaç Kalesi Kale Efendisinin manevi dünyasını alt üst etmeye yeterdi.
Xia Qİngyue ona soğuk gözlerle baktı ve bir şey söylemedi. Yun Che'nin gözleri parlıyordu ve Su Ling'er'i taşırken bir "whoosh" sesiyle onun yanına gitti. "Qingyue eşim sonunda geldin. Eğer gelmeseydin hayatının geri kalanında dul birisi olacaktın!"
Yun Che konuştu ve hatta korkmuş bir yüz takındı. Xia Qingyue'nin gözleri biraz hareket etti ve tamamen çaresiz hissetti. Diğerleri Yun Che'nin gücünü bilmiyordu ama o yeteri kadar açıkça biliyordu....Onun Yıldız Tanrısının Kırık Gölgesi ile birlikte karşısındaki Gökyüzü Kaynak Aleminde olan Heimu Qingya bile olsa ona kolayca düşünmeyi bile düşünmemeliydi.
Yun Che "Qingyue eşim" dediğinde birbiri ardında Xia Qingyue'yi biraz saplantı haline getirmiş olan erkek öğrenciler Yun Che'ye aşırı kıskançlıkla bakarken bir hançerin göğüslerine saplandığını hissettiler....Tüm dikkatleri Xia Qingyue'nin peri gibi görüntüsü tarafından cezbedilmişti ve onun sahip olduğu korkunç gücü anlamaya zamanları yoktu. Ve muhtemelen ilk durumda Xia Qingyue'yi gördüklerinde onlar bilinçsizce asla onunla "güçlü uzman" kelimelerini bağdaştıramayacaklardı. Çünkü böyle bir güzellik ile sadece bir gülümsemeyle dünyaya hükmedebilirdi basitçe böyle büyük bir güce sahip olmasına gerek yoktu.
"Güzel abla sen uyanmışsın....Bu harika...Benim adım Ling'er." Çok sayıda insanın önünde Yun Che'nin göğsünde sıkıca taşınan Ling'er biraz utanmış gibiydi. Yüzü kızardı ve çok yumuşak bir sesle Xia Qingyue'yi selamladı.