Bölüm 15

25 7 0
                                    

Korku kitabıma yapılan salakça bir yorum vesilesi ile buradan da sizlere bir açıklamada bulunayım sevgili okurlarım: Cahil cühela eleman benim korku kitabımın girişinde verdiğim tarihi bilgileri çaldığımı söylemiş. Yahu  şöyle bir laf vardır: Böyle bir hatayı anca okumuş cahil yapar diye! Valla aynısı! Arkadaşlar tarih, matematik, felsefe kısaca bilim ve ilim yani dini bilgiler gibi bilgileri kitaplarınızda yazmak, onlardan bahsetmek, onlara atıfta bulunmak çalmak değildir. Bilgi paylaşmaktır. Hiç bir yazı yoktur ki içinde bilgi olmasın! Ve bilgi de bilim yapan insanların bilgiyi sizinle paylaşmasından ortaya çıkar. Eğer bilimadamları veya eski çağlardaki bilginler buldukları bilgiyi bizimle paylaşmasaydı uygarlık ilerlemezdi. Burada bilgiyi bulmaktan bahsediyorum yoksa bütün bilgilerin kaynağı Yaradan'dır. Ateistler ise Tabiat Ana der. Bilginler ve bilimadamları bilgiyi düşünüp, çalışarak, üzerinde kafa yorarak anlar ve kitap-makale vs olarak yazarak önce öğrencileriyle sonra da sıradan insanlarla paylaşır. Böylece bilgi yayılır. Pek çok bilgiyi kullanmak için onu bulanın- keşfedenin ismini vermemize gerek yoktur. Zaten bilgiyi bize öğretenler de bunu kimin bulduğunu bize söylemezler. Yani ilkokul öğretmeninin size Aristo'dan Hegel'den bahsettiğini hiç duydunuz mu yahu! Hayır ancak belki ortaokul belki de lisede Aristo'dan haberdar olursunuz. Belki pek azınız ilkokulda Pisagor Teoremiden bahsedildiğini duymuştur. Yani üçgenler, ikizkenar üçgenin içaçılarının toplamı vs. Hayır çoğunlukla orta okulda duyarsınız. Çünkü ilk aşamada gereksizdir. 

Pek çoğumuz bize ilk-orta ve lisede verilen özellikle resmi tarih denen bilgileri sorgulamadan, kitapta yazıldığı şekilde kabul ederiz. Osmanlı hakkında bildiklerimizin kaynağının Hammer veya başkası olduğunu bilmeyiz. Ancak üniversiteye geçince artık aslında o bilgileri kimin keşfettiğini öğrenmeye başlarız. Çocukken öğrendiğimiz her bilginin aslında zamanında birileri tarafında keşfedildiğini o konu gelirse öğreniriz. Ve akabinde biz de kendimiz bilgi araştırması yolculuğuna çıkarız. Kimi üniversitede kalır akademisyen olur bilgiyi resmi olarak araştırır, kimi mezun olur ama öğrenciliği hiç bitmez sürekli okur ve okuduklarını hazmettikten sonra yazar.

Lütfen hiçbiriniz Çukçi'nin yaptığını yapmayınız! Bu akademi çevrelerinde sıklıkla anlatılan bir darb-ı meseldir. Yani gerçek bir hikayedir. Çukçi bir insan ismi değil bir kabile ismidir, Sibirya'da yaşarlar ve halen Taş Devri seviyesinde yaşamaktadırlar. Göçebedirler ve yanlarında koyun sürüsü yerine yarı evcil geyik sürüsü beslerler. Çukçiler ateşi bilmelerine rağmen kestikleri geyiği çoğu zaman çiğ olarak, geyiğin etini hayvanın kanına bulayarak yerler. Giysileri de geyik derisidir. Avcı ve toplayıcı bir kabiledir. Türkçe'nin de içinde bulunduğu Ural -Altay Dil Ailesi'nin Ural Grubundaki Udmurtça-Eskimoca,Nenetçe Dil Grubundan Çukçiceyi konuşurlar, yaşadıkları bölge Bering Denizi kıyılarındaki Çukçi Yarımadasıdır. Kar ve buz dışında bir tundralar vardır. Ayrıca bazı Rus maden şehir ve kasabaları. Bunun dışında 21.yy'da dahi ilkel yaşam sürmektedirler.

KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin