İşte bu akşam yemekleri berbat olduğundan ya biz akşam 9'a kadar açık olan okul kantininden hamburger yerdik. Ya da açık hava değil bildiğin kapalı cezaevi olan hapishanemizden gizlice kaçar okul çevresindeki tost büfelerinde karnımızı doyururduk. Fakat harçlığımız 3 gün yeterdi sonraki 2-3 gün aç kalırdık bu yüzden hepimizin annesi yolluk hazırlardı. Biz ilk 2-3 gün yollukları yer sonraki 2-3 gün de kantinden idare ederdik.
Fakat sınıf büyüdükçe veya mesafe uzadıkça evci çıkma oranı düşerdi. Büyük sınıflar ayda 1, ya da Şubat tatilinde evci çıktıklarından özellikle 1. sınıfların evden getirdikleri yollukları yağmalarlardı. Güya askerde ve yatılı okullarda yatakhanede yiyecek bulundurmak sağlık açısından yasak olduğundan yani fare gelebilirdi (ulan okulda zaten her teneffüs tuvalette fareler cirit atardı, geçmişten bugüne gördüğüm tüm farelerin hepsini yatılıda gördüm. Siz deyin bin ben deyim 2 bin fare görmüşümdür. En az 100'ünü de kendim ezerek öldürmüşümdür. Kedi büyüklüğünde cardın fareleriydi.
İşte bu güya yasak yüzünden büyük sınıflar her Pazar gecesi ders etüdü bitip de saat 10: 30 olmadan önce 1. sınıfların yatakhanelerini basar ve getirdikleri yiyecekleri yağmalardı.
İlk iki hafta bizim yatakhaneye soy ismi Kıllı olan ve ismine çok benzeyen bir ayı yavrusu dadanmıştı. Boy 1.90, kilo 100 olan boz ayı, 2. sınıftı ama aslında 1. sınıfta çaktığı için 3lerle aynı devreden olduğundan 3. sınıftan olan yatakhane başkanı Kıllı'nın bizim yiyecekleri yağmalamasını engelleyemezdi. Aslında bizim başkan çok iyi bir çocuktu. Bizden haraç almazdı, biz ona ikram ederdik.
İlk 2 hafta annemin yaptığı ekmek arası kuru köftelerin ki 3 günlüktü, 2 günlüğünü bir gecede yiyip bitiren Kıllı'ya kıl olmuştum ama bir şey dememiştim. Taa ki 3. kez yatakhaneye gelene kadar. 3. Pazar da odaya dalıp herkese zorla dolap kapaklarını açtırmıştı. Gördüğü her şeyden istediklerine el koymuştu. Meyveler, tatlılar, börekler neler neler. Bozayı hem yemekte hem de zorla dolapları açtırmaktaydı. Sıra benimkine gelince asma kilidi açmadım. Açsana ulan dedi, halen ağzında yiyecekler vardı, ben ise Açmayacağım, bundan sonra sana yemek yok, haraç mı kesiyorsun dedim.
Ben o sırada 1.60 boyunda ve 65 kilo ağırlığında 14 yaşında genç irisi bir çocuktum. Kıllı ise 1.90 boyunda 100 kilo ağırlığında 16-17 yaşında artık adam sınıfında biriydi. Ben 1. sınıfların içinde el belalılarından biri de olsam eninde sonunda çömez bir tıfıldım.
Kendisine posta koymama çok bozulan Kıllı beni tehdit etti: Aç ulan dolabını kırarım yoksa! Ben kuru gürültüye pabuç bırakacak biri değilimdir her ne kadar karşımdaki ayı beni bir lokmada yutacak bile olsa! Sıkıysa aç dedim.
Kıllı, koca, pençe gibi eliyle beni yakamdan tutup güm diye dolaba yapıştırdı, adam çok güçlü olduğu için bir şey yapamadım ama ben de bağırdım: Bırak ulan ayı, gebertirim seni!
Bu boş tehdit Kıllı'yı sadece güldürdü! Ne yapacaktım ki? Boğazımı sıkmaya başladı, hem de tek eliyle, çünkü öteki elinde diğer arkadaştan zorla aldığı börek vardı, bir eliyle yiyiyor bir eliyle boğazımı sıkıyordu. Benimse iki elim boştu! Bir anda tam gırtlağına yumruğu indirdim, her ne kadar benim yumruğum o kadar güçlü olmasa da (onun için tabii) tam lokmayı yutmak üzere olduğu için lokma boğazına kaçtı! Öksürerek geri çekilmeye başladı, resmen boğazına takılmıştı, kimse de yardım etmedi, nefes alamadı ve yüzü morarmaya başladı, öksürmek istiyordu ama nafile! Lokma çok kocamandı galiba! Ee yutamayacağın lokmayı ısırmayacaksın!
O sırada diğer 3'ler de kendi haraçlarını almak için bizim yatakhaneye geldiler, bir de ne görsünler, yatılının belalısı kendi devrelerinden Kıllı, çömezin birinin önünde iki büklüm durmakta!
O sırada ben de zıvandan çıkmışım, bağırıp çağırmaktayım! Bir an galiba suratına bir tokat attım, şak diye bir ses duyuldu, 3'ler şok oldular! Kıllı bir şey yapamıyordu çünkü artık mortu çekmek üzereydi. O sırada 3'lerden biri durumu farkedip sırtına sağlam bir tekme attı! Zaten çoğu Kıllı'yı sevmezmiş! O tekmenin şiddetiyle lokmayı yere kustu ayıcık! Biraz öksürüp kendine geldikten sonra ayağa kalktı.
Çok sinirlenmişti ama dersini almamıştı! Küfrederek üstüme saldırmaya kalktı ama o sırada bizim başkan içeri girmişti! Zaten Kıllı'dan eskiden beri nefret ettiğinden bir de ne de olsa 2lerden birinin kendi yatakhanesini basmasına kızdığından ona bağırdı "Defol git Kıllı!" Fakat Kıllı ona galiz bir küfürle cevap verdi. Bizim başkan çok sinirlendi ve diğer 3lere "Çıkartın bunu " dedi. Bu sırada Kıllı bana bir yumruk attı! Alnıma isabet etti! Çok sağlam bir yumruktu ama ben de taş kafaydım. Yumruk sadece canımı acıttı ve beni çok öfkelendirdi. Ben de bir nara koyup ona saldırmaya kalktım. Kısacık boyumla havaya sıçrayıp bir sol kroşe patlattım. Her ne kadar solum canını yaksa da etkisiz kaldı ayıya! Tam bana tekrar saldırıacaktı ki 3ler bunun kollarına girdiler, arkadan kıskıvrak yakaladılar, fakat ayı o kadar kuvvetli ki beş kişiyi sürüklüyordu, bu arada tabii birbirimize ağır küfürler ediyorduk.
Ben bok altında kalırım ama laf altında kalmam agi! O kaddar!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...