Adsız Bölüm 156

12 5 0
                                    

Hülagü'nün posta koyması bizi Dumurland'dan geri getirmişti. Bir anda içime Bıyıklı Cüce'nin ensesine şöyle hatırı sayılır bir Osmanlı akşetmenin karşı konulmaz arzusu doğdu: "Ya Allah!" deyip tokadı akşettim! Havayı dövdüm tabii ki! O mükemmel tokat, o sanat eseri, o masterpiece hedefine ulaşamadı çünkü Drawf'ın bir Elf gibi içine doğmuştu tokat yiyeceği, badi bacaklarından beklenmeyen bir hızla pıymıştı yanıbaşımdan! "Hısss!" diye sinirle tısladığımı hatırlıyorum, caanıımm tokatın boşa gitmesine üzülmüştüm, bu arada Hülagü de atar yapmaya devam ediyordu: "Bi durun laynn! Çocuk gibi tepişip durmayın! Büyünün artık! Kreşe çevirdiniz kantini laa! Dır dır dır dırdır da dırdır!" Ee tabi benim bünye bu kadar atarı kaldıramadı, daha nekahat devresindeydik yani, Hülagünün iniş takımlarına doğru bir el hareketi çektim Muck diyerekten! Adam bu konuda huyluydu, Hemşo öyle demişti! Herif yerinden bir zıpladı ki  sanırsın Şekil Onedeyil 3 sayılık basket atmak için zıpladı, "Ebenin!" diye bağırdı! Ben de bi harket daha çektim Muck da muck! Herif yine zıpladı! "Bi dur laynn! Yavşak" diye bağırınca ben bi hareket daha çektim, artık kantinde duramadı küfrederek kaçıp gitti. En azından gerilen sinirlerim gevşemişti, kendi kendime bir kahkaha kopardım, kantindekiler az evvelki tiyatroyu anlamadıklarından beli sayko filan zannettiler galiba! Gülerekten kahve makinesine doğru gittim! Japon tayfa mal gibi yayılmıştı, biri bildiğin göldeki malak gibiydi, bacaklarını ikiye ayırmış, kimsenin iki masa arasından geçmesine izin vermiyordu, hiç istifimi bozmadan kahve makinasına giden aralığa yöneldim, malak da istifini bozmadı, geçmem için bacaklarını toparlamayınca sandaletli ayağına postallı ayağımla bastım, manda gibi böğürüp ayağa fırladı, zaten hır çıkartmak için sebep arıyordum, benden daha kısa boylu ve daha az yapılı bir çekikten çekindiğim gün zaten öleyim deyip omzuna bir omuz koydum, sandalyesine doğru devrildi, dengesini kaybetmişti. Paldır küldür yere yuvarlanırken hiç bir şey olmamış gibi 1 doları çıkartıp makineye koydum, çakma kahvemi alıp geri döndüğümde su öküzü bana dik dik bakıyordu, yine hiiiiçççç istifimi bozmadan ve tek kelime etmeden geri döndüm, önümde dikiliyor yana çekilmiyordu, elimdeki kahveyi biraz sallayınca sıcak kahve şort giymiş bacağının üstüne döküldü, Japonca  küfür etti ben de Türkçe Ananı dikerim ziktir git! dedim! Tabii korkunç bir ses tonuyla! Kaç kez tarafımdan denenmiş ve onaylanmış yöntemdir ki dünyadaki en güzel küfürler ve en korkunç tehditler Türkçe söylendiğinde çok etkili olur! Türkçe bir edebi dil, bir sanat dili bir aşk dili değil ama züper bir küfür dili! Türkçe küfrü yiyen dumur oluyor onu söyleyeyim! Capon da dumur oldu tabii! Ne dediğimi anlamadı ama sert bir küfür olduğunu idrak etti! O sırada arkadaşı onu kolundan tuttu, çünkü zil çalmak üzereydi ve öğretmenler odası boşalmaya başlamıştı, öğretmenler kural olarak zil çalmadan hemen önce sınıfa girmek zorundaydılar, öğrenciler 5 dk geç kalabilirdi ama öretmenler 1 dk erken gelmek zprundaydı, bu da amerikan eğitim sistemi kuralıymış! Bence iyi bişi! Neyse böylece 4 capon benden bi temiz dayak yemekten kurtuldu dermişimmm!

 Dedim laynn nolcek! Hayret bişi!

İçses: Tamam abi kızma! Bişi demedik!

Dış ses yani ben: Hele bi de de!

İçses: Abi açsın galiba!

Dışses: Evet gecenin şu saati oldu halen doğru dürüst bişi yemedim! Nerden anladın?

İçses: Abi açken sen gerçekten de sensin!

Dışses: Bi ziktir git laaaa!

KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin