Bizim yatılının 3. sınıflardan seçilen iki başkanı vardı. 1. si en zeki öğrenci olurdu, yönetim bize hava atıp örnek göstermek için en zeki, en çalışkanı Yatılı Başkanı yapardı. Ayrıca okulun öğrencilerini de o temsil ederdi. Yani bir nevi okul başkanıydı da. Benim dönemin başkanı ince zayıf bir çocuktu, her gün ders çıkışında okulun bahçesinde 3 saat deli gibi koşardı. O zamanlar koşmayı çok küçümserdim. Deli lan bu diye düşünürdüm, tabii diğerleri de böyle düşünürdü.
Zamanla yarı profesyonel sporcu olunca koşmanın önemini anladım. Meğer bütün sporların başı koşuymuş iyi mi? Mesela dün 2 saat koştum! Evin önündeki parkta 10 tur koştum! İlk koşuda az daha kalp krizi geçiriyordum çünkü ciğerler yaz boyunca koşmadığım için açılmamıştı. İlk tur sonunda 15 dakika kadar yürüyerek dinlendim ve akabinde koşuya devam ettim. Son turda bacaklarımın son hızıyla pistte koştum. 42 yaşında ve 103 kilo ağırlığındaki bir şişko için bence iyi bir başlangıçtı. Ardından da 60 tane barfix çektim, tabii bugün pertim o başka!
Üniversitede profesyonel karateci adayı olunca her sabah 5'te kalkar ve gün ışımadan kros koşardık. Kros koşu bütün koşuların atasıdır. Açık havada, ormanda dayanıklılık koşusu demektir. Atalarımız Taş Devrinden beri kros koşar! Kros Koşusu yarışmak amacıyla yapılmaz yani genelde krosçular birbiriyle yarışmaz. Yarış senin kendinle ve seninle tabiat arasındadır. Eğer ağır sporlar yapıyorsanız kros koşmanız mecburidir. Çünkü ancak kros koşu sizi sakatlanmaktan korur. Kros'da hızlı koşmanıza gerek yoktur yani bir pist yarışı değildir. Zaten koşacağınız mekan da pist gibi düz olmadığından, orman ve çayır olduğundan engebelidir, bu yüzden aşırı hız yapmazsınız onun yerine uzun mesafe ama tempolu koşmaya çalışırsınız.
Yarışma tipi kros koşuda standart mesafe 12 km'dir. Yani gerçekten de çok uzun bir mesafedir. 12 km non stop koşun da göreyim sizi! Hele sigara içiyorsanız! Kross (Kır) koşusu yaz-kış-yağmur-çamur-kar- buz demeden koşulur. Çamurlu arazide, derenin, bataklığın içinde bile koşulur.
Askere gidenler bilir, komando koşusu diye bir şey vardır. Savaş Beden Eğitimi denen bu koşu türünde sırtında çantan ve elinde tüfeğinle yaklaşık ekstra 4.5 kg ağırlıkla 15 dakika koşulur. Yaklaşık 1.5 km sabit bir hızda koşulan bu eğitimde Türk milleti nedense çöker, yıkılır! Arkadaş bu kadar mı koşu düşmanı bir milletiz yaa! 18-20 yaşındaki gencecik adam bile koşamaz bu kadarcık mesafeyi! Bütün üniversite hayatım boyunca günde yaklaşık 20 km (gidiş-dönüş dahil), sırtımda içi tuğla dolu çantayla Bursa'nın o karında kışında yaz sıcağında koştum! Üstelik her 1 km'de bir "yat yere 10 şınav çek" komutu ile birlikte!
Hayır şınav sorun değil de o tuğlalar yok muydu sırt derimi yüzerdi! Sonradan kum koymayı akıl ettik de sırtımdaki kapanmayan yaralardan kurtuldum!
Anladınız mı şimdi halen bu yaşta bu kiloyla bile dağlara tırmanıp koşabildiğimi! Çünkü yıllarca kros koştum ben! Üstelik de üniversite sonrası her Türk gibi fosur fosur tütün içtiğim halde! Neyse ki sigara içmedim, Küba purosu denen pahallı ve lanet bir zıkkımı günde 1 kez tüttürdüm, 10 sene boyunca.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...