Bölüm 24

28 8 0
                                    

Can'ı aradım, geçen hafta Hollywood'da kim olduğunu bilmeden kendisine gay dediğim Amerika doğumlu Türk gencini! Canım çok sıkılıyor, seninle bir gece kulübüne gidelim dedim. Abi bütün gece kulüpleri benden sorulur akşam janti giyin gel dedi.

Aslında ceket- takım elbise giymekten nefret ederim. Ben hayatım boyunca hep çıkıntı bi herif oldum, ilkokulda siyah önlük giyerdik, ortaokula geçince ceket pantolon kravat devri başladı. Hepinizi ceketi laciverttir değil mi? Hayatta en nefret ettiğim renktir lacivert. ıyyy! iğrenç! Okul forması laciydi ama ben babama direttim, siyah istiyorum dedim, ben hep siyah giyerim, çocukken de siyah giyerdim, niye bilmiyorum ama işte öyle. Hem ciddi renktir hem de ileride şişmanladığımda beni zayıf gösterirdi.

Siyah her zaman iki beden zayıf gösterir, bej veya açık renkler ise tam tersi şişman gösterir. Aklınızda bulunsun. Ortaokulda bütün herkes lacivertti ben siyahtım, bütün öğretmenler bana kızardı ama çok da tın yani. Ancak bu keyfim lisede sekteye uğradı, İzmir Atatürk Lisesi'nin formasını giymeliymişim, aidiyet duygusu falan. Ulan bizim okulun bi renkleri vardır, o güzelim okula asla yakışmaz. Mor! Bildiğin mor! Bizim zamanımızda değil ama şimdiki zamanda zaten kızlarda okula kabul edildiğinden beri formalar mormuş, İzmir Alsancak'ta, Kordon'da boyalı eşşek gibi dolaşmakta bizim zavallı gençlik. Bu arada unutmadan ekleyeyim, mor güya asillerin rengidir haaa! Bizans imparatorlarının rengi mordur. Belki duymuşsunuzdur, Bizans'da araba yarışları yapılırdı, halk tabakası yeşiller, asiller mavileri tutardı. Ayrıca beyazlar ve kırmızılar da vardı fakat zamanla beyaz ve kırmızı yedek oyuncu haline geldi. Mavi-Yeşil çekişmesi GS -FB'ye bin basardı, iki büyük isyan biri Ayasofyanın yandığı Nika isyanı olmak üzere bazı imparatorların kellesine bile malolmuştu. Bir keresinde yeşiller mavilere gıcık olduklarından ülke dışından gelen isyan etmiş olan Bizans donanmasına şehrin kpılarını bile açmışlardı. Yani renkler çok mühimdi. Bizans imparatorları ise mor giyerdi. bazı imparatorların lakabı mor içinde doğandı vs. Ulan hangi ruh hastası bizim gibi aşırı milliyetçi bir okula Bizans rengini seçmişti ki? İzmir Atatürk Lisesi, İzmir'e Yunan çıktığı günden Yunan denize döküldüğü güne kadar mezun vermemiştir. Bütün öğrenciler Kurtuluş Savaşında özellikle de YEDEKSUBAY KIRIMI denen Sakarya Savaşında şehit düşmüştür. Osmanlı imparatorluğunun yetişmiş, iyi eğitim görmüş, en iyi, zengin aile çocukları iki yerde yok edilmiştir Birincisi Çanakkale Savaşı ikincisi Sakarya Savaşıdır. İki savaşta da fakir ve cahil halk yığınları (özellikle Sakarya'da) savaşa katılmayı reddettiğinden (bakınız TBMM'ye karşı isyanlar) sadece Türk milletinin en eğitimli en elit kesimi eline bizzat silah alıp savaşmış ve şehit olmuştur 14-17 yaş arası lise (sultani idadi) gençliği ile zaten sadece İstanbul'da olan üniversite gençliği bu savaşlarda şehit olmuştur. Tarihçiler şöyle der: Biz Çanakkale ve Sakarya da ne üniversiteler gömdük bilseniz! Türk milletinin geleceğini biz orada yitirdik. Atatürk cumhuriyeti kurduğunda ne diye ikide bir öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacak derdi biliyor musunuz çünkü Türk gençliği yani 16-22 yaş arası gençlik topyekün Balkan, 1. Dünya ve Kurtuluş Savaşlarında ölmüştü. Elde genç ve eğitimli adam yoktu. Ama yenilmelerine rağmen ne Almanya ne de diğer Avrupa ülkeleri bizim ki kadar yetişmiş insan kaybetmemişti. Bu yüzden sadece 20 senede Almanya tekrar toparlandı ve 2. Dünya Savaşını başlattı. Biz ise sıfırdan bir gençlik inşaa ettik, o gençliği öğretmen yaptık ve sonra da öğrenciler yetiştirdik. Kısaca 2 jenerasyon geç kaldık her işe.

Okulun duvarları savaşalrda şehit olan 300'den fazla öğrencinin resmiyle doluydu, muhtemelen daha fazlası da vardı ama resimleri yoktu. Zaten o dönemde bir okul en fazla 30-50 öğrenci alırdı. Şimdiki gibi binlerce mevcutları yoktu. Bunu anlattım çünkü bizim okulun mor rengini seçen salak kimse herhalde seçilmeyecek tek renk olan Bizans rengi moru seçmişti.

Benim zamanımda lacivert ceket, gri pantolon vardı, ıyyy iğrenç ki ne iğrenç! Yetmezmiş gibi her hafta saç kontrolü yapılırdı, her Pazartesi sabahı İstiklal Marşı okunmadan önce ruh hastası müdür uzuuuunnn bir konuşma yapar sabah sabah beynimizi dikerdi akabinde Marşı okur sonra da sıraya geçerdik saç kontrolüne. Ulan 6 bin öğrenciydik, müdür ve ekibinin önünden mezata çıkmış köleler gibi geçerdik. Ben hep yakalanırdım tabii ki önce sağlam bir fırça ile tozum alınır sonra da okulun içinde bulunan ayakkabı boyacısı ve tuvalet temizleyicisi görevlerini de yapan yaşlı amcanın eşşekleri tıraş etmek için icad edilmiş olan kaşağı benzeri aletinin önüne giderdik. Tabii ki benle beraber en az 10 kişi de olurdu kuyrukta. Ekserisi ya benim gibi yatılı öğrencilerdi ya da uzatmaları oynayan öğrencilerdi. Hem okulun hem de yatılının en sayko öğrencilerinden olduğum için tabii ki zavallı ihtiyar benim saçlarımı kesmeye cüret edemezdi, o zamanlar bryantin kullanırdım, saçımı biryantinler derse öyle giderdim. Öğretmenler de zaten bana karışmazlardı. Genelde bizim okulda yatılılara karışılmazdı, bir nevi kader kurbanı muamelesi görürdük. Eee Alsancak gibi İzmir'in en güzel kızlarının fink attığı bir mekanda etrafı uzun demir parmaklıklarla çevrili olarak maymun kafesinde ömür çürüttüğümüz için acırlardı galiba bize.

Bu arada artık biryantin kullanan kalmamıştır ama yine de uyarayım, gençlik biryantin kullanmayın,saçı fena döküyor, lise sona geldiğimde saçlarım dökülmeye başlamıştı, o kadar berbattır yani.

Neyse takımdan nefret eden ben, yine de yanımda sadece bir adet güzel, çizgili, Al Capone'unkilere benzeyen İtalyan tarzında bir ceket getirmiştim.  TGRT döneminde kalma idi ve tabii ki  demode idi. Neyse Hollywood'a gittim ve Can'la buluştuk. Abi senin bütün LA'nın en lüks kulübüne götürüyorum dedi. Gerçi bakışlarından benim kıyafetleri beğenmediğini anlamıştım, Taş Devri çizgi filmindeki Kaptan Mağara ADamı gibi demode duruyordum ama napalım ysni

KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin