Adsız Bölüm 137

13 5 0
                                    

Size geçtiğim yolları ve ulaşım sistemini neden uzun uzun anlattım? Çünkü bir seyahatte veya orada yaşamaya-okumaya gittiğinizde önemli olacaktır. Fakat hayatınızda hiç oralara gitmeseniz bile insanlar bir seyyahtan gezdiği yerleri ayrıntılarıyla anlamasını ister. Yediğin içtiğin senin olsun gezip gördüklerini anlat bize diye bir deyim bile vardır dilimizde. Gerçi yemek de o kültürün çok önemli bir parçasıdır ya neyse.

Çocukken çok kitap okurdum ama gezmeyi ıskalardım, aslında gezmeyi severdim ama çocukken annemler bize göre hızlı ve uzun yürüdüğü için ayaklarımız ağrırdı. Alışveriş yapmayı ki çoğunlukla bize giysi alınmasına rağmen hiç sevmezdim. Ancak liseye özellikle de üniversiteye gidince tam bir gezgin oldum. Gezip görmeyi çok severdim. Yaz tatillerinde babam bizi otomobille bir yerlere götürken hiç yolu izlemez hep kitap okurdum, babam da başını kaldır da etrafına bak derdi ama Anadolu bozkırı hep aynıydı. Zamanla araçta kitap okumayı bıraktım, pencereden dışarı izlemeye başladım, tabii uyumazsam. Çünkü okumak yerine kendi gözlerimle görmenin daha iyi olduğunu anladım. Yine de bildiğim şeylerin çoğu okuyarak oluştu. Çok okuyan mı çok gezen mi bilir diye bir atasözü vardır. Bence yanıt ikisi de olmalıdır. Gerçek bilginler önce okur sonra seyahat ederek araştırma yapar. Ama sahaya çıkmadan masa başında aşla araştırma olmaz.

Size ilginç bir olay anlatayım. Çocukken macera romanları okumayı da severdim, James Bond, Mike Hammer gibi. Mickey Spillane'nin ilk kez 1947'de Kanun Benim (I, the Jury) adıyla çıkan kitabı Türkiye'de ilk kez 1953'de sinemacı Ertem Eğilmez'in kurduğu kitabevinde basılmıştır. Bu maço dedektifin öyküsünü halkımız çok beğenmiş ve kitaplar çok satmıştır.  Yazar 6 tane kitap yazdıktan sonra ara verince  bizimkiler kendileri roman serisini devam ettirmişlerdir. 250 yakın çakma Mayk Hammer yazmışız. Özellikle Kemal Tahir'in yazdığı 4 roman çok ses getirmiştir. Orjinal kitapalrda Mayk, beyaz ve ırkçı, miliyetçi-muhafazakar bir tipken, zenci ve Asyalı düşmanıdır. İskoç anne İrlandalı babadan doğma ve Yehova Şahidi denen Protestanlar için bile sapık sayılan bir mezhebe üyedir. Ayn Rand isimli, Sovyetlerden kaçan Yahudi bir kızla dostluk kurmuştur. Rand, kapitalizmin ve bencilciliğin büyük savunucusudur. Mickey bu kadından çok etkilenmiştir. Daha sonra 2. Dünya Savaşı sırasında Kara Kuvvetleri Havacılık Birliğine katılmıştır. Japonların Pearl Harbour'a saldırmasından 1 gün sonra orduya gönüllü yazılmış olduğundan Asyalı (yani Japon) düşmanıdır. Ayrıca New York'un serserileriyle dolu Brooklyn semtinde doğmuştur.

Ne Kemal Tahir ne de diğerleri ABD'ye hiç gitmedikleri halde Mickey'den daha iyi romanlar yazmışlardır. Hatta bizim Mayk, daha humanisttir, ırkçı değildir vs. iMckey bizim kitapların çevirisini çok sonraları okuyunca Benden iyi yazmışlar diye de itiraf etmiştir.

İşte Kemal Tahir bu kitapları yazarken hiç bilmediği New York sokaklarında dedektifini dolaştırmak için ABD'den dönen bir uçak pilotuna ısmarladığı New York haritalarını kullanmıştır. Gitmeden görmeden şehrin sokaklarında geçen roman serisi yazmıştır haritaya bakarak. 

İşte bu yüzden sizlere arada bir olaylar-aksiyon-komedi dışında Los Angeles'i de anlatmaktayım. Genelde film dünyasında şöyle denir New York'da gir bir sokağa film çek, her yer doğal settir. Ama Los Angeles'de filmler sokakta değil dev stüdyolarda çekilir. Çoğu şey sahtedir. Çok az filmde Los Angeles'i görürsünüz. Çünkü sinemacılar bize New York'da görüleck çok şey olduğunu (keza San Fransisko'da da) ama Los Angeles'te görülecek şey olmadığını pompalar. Bunun sebebi ise şehri sevmemekle alakalı değildir. Çok eskiden beri Los Angeles Belediye Başkanlığı bir karar almıştır, şehirde film çekmek yasak değildir ama çekim (mekanda çekim) vergisi aşırı yüksektir. Belediye hem filmcilerden hem de mekan sahiplerinden yüksek vergi aldığından mekan sahipleri de filmcilerden aşırı yüksek fiyat talep ederler. New York ya da başka bir ABD şehrinde sokakta film çektiğinde senden yüksek ücret istenmez hatta son yıllarda Hollywood'da patlak veren 2006 Senaristler Grevi sonrasında Hollywood büyük paralar kaybedince Texas, Lousiana gibi eyaletler yapımcılara kapılarını açtı, gelin bizde film ve dizi çekin sizden vergi almayalım üstelik de kolaylık gösterelim dediler. Texas'da tarihi mekan olmadığı için pek az film-dizi çekildi ama Lousiana tarihi bir Fransız kolonisi olduğundan binalar sokaklar aşırı süslüydü. Şu an pek çok korku ve polisiye dizinin orada çekilmesi tesadüf değil. Los Angeles Belediyesi ise yüksek vergi almakta çünkü büyük sermaye olan Stüdyo Sahipleri (tabii ki Yahudiler) kendi stüdyoları kullanılsın, filmciler kendi mekanlarında filmi çeksin diye belediyeyi zamanında kafalamışlar. Unutmayın ki Los Angeles diye bir şehir yoktu, sadece 300-500 nüfuslu bir köydü. Hollywood'daki Portakal Bahçeleri New Yorklu Yahudiler tarafından satın alındı ve Los Angeles şehri böylece doğdu. Hollywodda ilk stüdyolar kurulunca filmciler senenin her günü film çekebildiler. Halbuki New York da o zamanlar  senede 2-3 ay (yazları) film çekilebiliyordu.

Bu yüzden mesela ben çocukluğumda New York'u mahalle mahalle bilirken Los Angeles'i hiç bilmezdim. Şimdilerde bir kaç dizi var da şehri o da bir saniye ile gösteriyor. Size o yüzden anlatıyorum.



KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin