Ben Amerikan değil İngiltere İngilizcesi öğrendiğimden sadece MBA yaparken ABD İngilizcesi'ne çalışmış olduğumdan Amerikancayı zor anlıyordum. Amerikanca aslında İngilizce'den çok daha kolaydır. Bir sürü abukluk atılmış ve sadeleşmiştir. Özellikle gitgide hepimizin baş belası olan fiilin 3. halindeki uyumsuzluklar törpülenmektedir. Örneklemek gerekirse go went gone yerinde durmakta ama awake awoke awoken hali İngiltere'de kullanılırken ABD'de awake, awakened, awakened şeklindedir. Ya da beat, beat, beaten olmuş beat, beat,beat'dir. Bu yüzden İngilzice past tense öğrenmiş olan bizler, Amerikalıların geniş zaman mı past tense kullandığını çoğu zaman anlayamıyorduk. Fakat zamanla öğreniyorsun tabii. Mesela aynı farklılıklar Avustralya İngilzcesinde de varmış, kelimelerin teleffuzları oldukça farklıymış. Fakat en farklı İngilzce Güney Afrikada'dır. Güney Afrika Cumhuriyeti aslında ilk olarak Hollanda'nın sömürgesiydi. 1652'de küçücük Hollanda Prensliği hem o çağın en güçlü devleti olan İspanya ile hem de denizlerde İspanya'yı yenerek süper güçlüğünü ilan etmiş olan İngiliz donanması ile savaşabiliyordu. Kısaca Hollandalılar gemicilik hünerleri sayesinde kuzeydeki ve güneydeki en güçlü donanmalara meydan okuyup kendi sömürgelerini kuruyorlardı. G. Afrika'ya Hollanda Doğu Hindistan Şirketi 1652'de geldi ve ilk yerleşkeyi kurdu. Aynen İngilzilerin meşhur sömürgeleştirme şirketi Doğu Hindistan Kumpanyası gibi Hollandalıların da aynı isimde bir tekelci sömürge şirketi vardı. Bunlar tüccarlar birliğiydi bizdeki TÜSİAD, MÜSİAD, TOBB gibi örgütleri düşünün, devlet bunlara asker kiralıyor veya beleşe veriyordu ve tüccarlar da fakir ve gariban ülkeleri asker zoruyla soyuyorlardı. Yağma sırasında askerler ceplerini dolduruyor üstelik tüccarlardan maaş alıyordu. Prens veya kral da zenginleşen tüccarlardan vergi alıyordu. Ama bu arada 100 milyonlarca insan ölmüş, tecavüze uğramış, köle olarak satılmış ne gam! Söümrgeci Batı parasına bakıyordu. Şimdi kalkıp zırt pırt Türkiye'yi eleştirmelerine işte biz millet olarak bu yüzden bozuluyoruz. Hırızlardan oluşan milletler bizi özellikle de Ermeni soykırımı ile suçlamaları çok kızdırıyor bizi.
Madagaskar, Mozambik ve dev Endonezya da Hollanda sömügesiydi. Ancak Napolyon işleri değiştirdi. Hollanda, Fransa tarafından işgal edilince Hollanda'yı oluşturan asıl devlet olan Orange Prensi ki şu an Hollanda Kralı'nın ünvanı aynı zamanda Oranj Prensi'dir İngiltere'ye kaçtı. İngiltere de rakibi Hollanda'nın sömürgelerini kolayca ele geçirmek için güya Oranj Prensi'nin güvence altına almak için Güney Afrika'ya getirdi. Hollandalı sömürgeciler, silahlı İngiliz ordusu eşliğindeki devrik prenslerini ülkede istemediler ama askeri gücüyle İngiltere 1795'de ele geçirdi. Yine de uzun savaşlar oldu. Tarihe Boer Savaşları olarak geçen bu savaşlarda İngilzi ordusu Hollandalı çiftçilerden çok çekti. İngilziler Boerlerin aynen Türkler gibi müthiş şekilde ata bindiklerini ve çok uzak mesafelere dahi saldırıp geri çekildiklerini gördüler. Bugün askerlikte kullandığımız Komando terimi aslında Afrikancadır ve Boer süvarileri için denir. Komando (Commando) çok uzun mesafelere sefer yapabilen, aşırı dayanıklı, çok az su ve yiyecekler günler boyu hayatını idame ettiren, düşman gerisine sızıp vur kaç yapabilen, gerekirse yaya olarak çok uzun süre yürüyebilen asker demektir. Boerler bu kelimeyi G.Afrika'ya geldiklerinde kendileriyle savaşan Zulu kabilelerinden ödünç almışlardı daha sonra da İngilzler Hollandalı Boerlerden (çiftçiler) ödünç aldılar. Yani komando ingilizce değil Afrikancadır.
Boerler yani yerel G.Afrika Hollandalıları 1795-1914 arası pek çok kez İngilzlere karşı ayaklandılar. 2. Boer Savaşı'nda (1877) yenilen Boerler 1903'de sürgüne gönderildiler.
En büyük Boer grubu Arjantin'deki Patagonya'ya sürüldü. Bugün Türkçe'ye bile geçmiş olan Patagonya'ya mı süreceksiniz bizi? Bura Patagonya mı ulan? gibi aslında şaşırmayla alakalı deyimlerin temeli işte bu Boer sürgünüdür. Yoksa biz Türkler için en uzak sürün yeri Fizan'dır. Seni Fizan'a sürerim, sürdürürm lafı da tam da aynı yıllarda, Boer yenilgisi ve sürgünü döneminde bizde yaşanıyordu. 1877 Osmanlı-Rus Harbi (93 Harbi) sonrasında Osmanlı ordusu yenilince tahta yeni çıkmış olan 2. Abdülhamit, parlamentoyu feshedip Kanun-i Esasi (Anayasa)'yi askıya aldı. Direnenler, Jön Türkler ise o sırada Osmanlının en uzak toğrağı olan Fizan Hapishanelerine sürüldü. Türk tarihinin en büyük şairlerinden biri olan Namık Kemal Fizan sürgününde öldü. Daha pek çok kimse de saraya rakipleri tarafından Jön Türk oldukları gerekçesiyle jurnallenip Fizan'a sürüldüler. Böylece Fizan ve Patagonya aynı dönemde sürgün ülkesi olarak Tükçeye girdi.
Yine de önemli miktarda Hollandalı G.Afrika'da kaldığından ve Afrikalı yerli köleler de ilk önce Hollandaca (Felemenkçe, Dutch) öğrendiklerinden İngilizceyi bir garip şekilde konuşmaya başladılar. Böylece G.Afrika İnglizcesi doğdu. İngilzce ve Felemenkçe aslında bir Alman dilidir. Hepsinin atası Gotça'dır. Şu meşhur Gotlar var ya, Atilla öncesi Avrupa'yı kasıp kavurdular, Roma'nın zayıflamasına yol açtılar. İşte İngiliz, Frank (Fransızların atası), Felemenk, Viking, diğer İskandinav ülkeleri ve çeşitli Alman kabileleri ile Kuzey İtalya halkları, Ostrogot, Vizigot ve Vandallar hepsi aslında birer Got kavmidir. Anavatanları Norveç yakınlarındaki Gotland Adasıdır.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
MizahININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...