Bu olaydan 3 gün önce yani aylık yurt ücretimin hesaplanması için kursun yurttan sorumlu departmanına gittiğimde içeri girerken bir kız üzgün şekilde dışarı çıkıyordu. Ben ücretimi hesaplayın diye haber verdikten sonra kantine gittim. Kantin dediğimiz şu: Bir salon ve 3 koridora açılıyor, sol koridor öğretmen odasına gidiyor ve orada bir sınıf ve umumi WC var, öteki koridor ki öğretmen odasına giden koridorun öteki ucu orada da 4 tane derslik var. Arkamda da giriş bölümü yani resepsiyon var. Bir nevi T biçimli yerlişim planı. Öteki tarafta ise müdür odası, yurtlardan sorumlu departman var. Kantin dediğimiz yer kısaca ayrı bir yer değil, genel giriş çıkışın yapıldığı kapının sahanlığı. Buraya 3 adet makine koymuşlar. Para atıp (kağıt para) bisküvi,tatlı kurabiye, çikolata alacağın food vendor (otomatik makineye de vendor yani satıcı diyorlar) kutu kola alabileceğin drik vendor ve yine kağıt dolarla çalışan bizdeki MC donaldlarda filan bulunan ama daha adi olan ve Nescafe (köpüklü) türünde (markası Nestle değil yerel dandik bir Amerikan çözünebilir kahvesi) bir nevi capuccino veren makine. Ucuz diye ilk aylar hep ondan içtim. Bir gün derste iken soruyu bildim ve dışarı çıkmam (ders icabı) gerekince iki yabancının makineyi nasıldoldurduğunu görünce tiksindim ve içmekten vazgeçtim. Granül kahve nemlenmiş ve içini tıkamıştı. Çatalla tıkanmış yeri kazıdılar ve artıkları dahi çöpe atmadan makinenin içine koydular. Bunu basit bir gazete ya da dosya kağıdı üzerinde yapmışlardı. Yani hijyen sıfırdı.
Bir de ücretsiz arıtılmış su içcebileceğin arıtmaya bağı mutfak bataryası ve evye ilesıkı durun kettle vardı. Evet su ısıtıcısı, öğrencilerin kullanımı için hazırdı. Çünkü Çinli ve Japon- koreliler yemeklerini çorba gibi noodle, ramen şeklinde yedikleri için yani bir nevi haşlanmış makarna çorbası, kettle vardı.Ben ise o kettle'da çoğunlukla nescafe için su ısıtıyordum. Benim dükkandan aldığım nescafe daha iyiydi, en azından marka idi (bizdeki en ucuz, gold olmayan nescafeden başka granül kahve bulamadım koca Los Angels'de. O da Meksika'dan ithaldi.) ABD halkı asla nescafe içmiyor. Demleme ya da filtre kahve içmekteler.
Neyse ben kantine gittim, kahve alacağım, baktım kız orada ve çok üzgün. Kız da bir içim su! Tam benim tipim, sarışın, mavi gözlü amaçok durgun ve üzgün. Selam verip kendimi tanıttım. 3 İtalyan arkadaşlarmış. 15 gündür bir odadaki 2 yatakta 3 kız yatıyorlarmış. Yuh dedim nasıl yatıyorsunuz, yatak mı yok, evet yatak yok dediler. Ama 3 yatak ve 3 oda parası almaktalar. Öyle şey olur mu dedim. İsterseniz size yardımcı olayım, yönetimle konuşayım dedim. O sırada daha bana kazık atmadıkları için kouşarak yönetimle olayı çözebileceğimi zannediyordum. Meğer o kadar şerefsiz üçkağıtçılarmış ki kızların hem parasını almışlar hem ne yemek vermişler ne de yatak .Arada sordum, sarışın İtalyan nasıl olur diye! Hiç işte! sanki Ornella Muti İtalyan değilmiş gibi. Kız dedi ki biz İtalya-Almanya sınırındaki şehirdeniz, biz aslında Almanız. Önce nasıl yaw dedim sonra aklım geldi, tarihte Hun hakanı Atilla'dan önce ve sonra Roma'ya Almanların ataları olan Ostrogot, Vizigot ve Vandal akınları olmamış mıydı? Hatta Batı Roma'yı yıkan Alman paralı askerlerinin şefi aslında Hun Türk'ü değil miydi? Kısaca İtalya'da Alman olması çok doğaldı. Kıza tekrar istiyorsanız yardım edeyim dedim, ama istemedi, üzgündüler, bana soğuk davrandılar. Meğer zaten ay sonu gideceklermiş (yani 1 hafta-10 gün sonra). ben kavgamı yaptım, 7 gün sonra paramı hakkımla geri aldım ama bu kızlara fazladan adam başı 1500-2000 dolar geçirmişler. Kızlar kavga etse kendileri 2-3 bin dolar geri alacakken 6 bin dolar daha borçlandırılmışlar. Yani tam şerefsizlik.
Ama kuzu Avrupalıya Amerikan kuralı-çakallığı söker ama kurt Türk'e çakallık sökmez. Bir gün bir olay çıktı kursta, ben dedimki bakın biz buraya kazık yemeye gelmedik, şu an buradaki tüm Türk öğrenciler ülkelerindeki zengin ya da orta üst sınıf ailelerin iyi eğitimli çocuklarıdır. Evet Avrupalı çocuklar da aynı bizler gibidir ama biz Avrupalı değiliz Türk'üz. Bize doğduğumuz gün dünyaya kafa tutmamız gerektiği öğretilir, Türk'ün Türk'ten başka dostu yok diye büyürüz, o yüzden yok Amerika'ymış yok Avrupa imiş çok da şeyimize takmayız. Bize kazık atmayın, Türklerin ennn nefret ettiği şey kazık yemektir. Avrupalı- Asyalı kazığı yer susar, onlara kanunlara itaat öğretilir ama bizde kanunlara itaat öğretilmez. Hele ki yabancıların kanunlarına ya da kanun adı altındaki kanunsuzluklarına göz yummayız.Teksas'da da herhangi bir Texas'lı kadar kaba olmasını da biliriz, ona göre dedim. Yani göçebelik damarlarımızda var, dünya üzerindeki hangi ülkeye gidersek gidelim, yabancılık çekmeyiz. Bizi yabancı , turist sanıp kazıklamaya kalkmayın. Anlarsak tersimiz çok pistir dedim. Bir iki Türk'e daha bana yaptıklarının aynısını yani yurt kazığı atmaya kalkmışlar, onlar da olay çıkartmış, yumruk yumruğa bile gelmişler. Tabii kavga çıkartan taraf bizimkiler olduğundan (ABD'de ilk yumruğu sen atsan bile polisi ilk sen arayıp saldırıya uğradım dedin mi sen haklısındır. Polisi kim arar ise ilk önce o haklı sayılıyor kanunen) Bizim Türk dellenip 3-5 kişiyi dövünce mecburen polisi arıyor Amerikalılar ve tabii bizim öğrenciler haklıyken haksız duruma düşüyorlar. Aklınızda bulunsun, yabancı ülkeye giderseniz, şunları yapın:
-1 Olm, Türkler, bi sakin olun laynnn! Türkiye'de herkes artist, herkes barut fıçısı, herkes en ufak olayda sağa sola dalmak için fırsat kolluyor ama yurtdışı böyle değil. İnsanlar sakin! Kavga etmeyi sevmiyorlar. Onlar kanunun gücüne inanıyorlar. (Meksika- Kolombiya filan bilmiyorum tabii). Onlar adamı yasal yollar ile, sözleşme maddeleri ile şapıyorlar, fark edip olay çıkartırsan seni suçluyorlar. Halbuki sen de avukat tutsan canlarına okuyorsun.
2-Türkiye'de ispiyonculuk yapmayın diye eski bir söz var. O söz 2. Abdülhaimit devrinden kalma. O zamanlar birbirine gıcığı olan herkes diğerini saraya jurnallermiş (ispiyonlarmış), saray da doğruya yanlışa bakmaz jurnallenen herkesi ya sürer ya malına mülküne el koyar ya da kürek-kalebent-hapis cezası verirmiş. Çok insanın canı aslında sırf kişisel düşmanları onları devlet düşmanı diye ispiyonladığı için boşu boşuna yandığından halkımz 150 senedir polise ihbarda bulunmayı sevmiyor. Halbuki modern bir devlette ister Batı (ABD, Avrupa) ister Doğu (Kore-Japonya) olsun halk hemen gördüğü olumsuzluğu polise bildirir. ABD'de her yerde şu yazar See something, say something! Bir şey gördüysen bir şey söyle (ihbarda bulun). Bizde adamın baombalı paket bıraktığından bile şüphelensek polisi arayacağımıza kendiimiz gidip bakıyoruz pakette bomba var mıy okmu, hatta bi de tekme sallıyoruz pakete! Olm, dünyada hiç bir gleişmiş ülkenin vatandaşı böyle enayilik yapmıyor. Polisi arıyorlar. Devletin işi ne laynn! Çözsün vakayı diyorlar! Bizde maşallah herkes polis, herkes dedektif, herkes avukat,herkes arabulucu. Herkes itfaiyeci, kaza olur adam arabada sıkışır, itfaiye gelir, demir makası ile açacak, kesecek bir yerleri değil mi, vatandaş müdahale eder, yok orayı kesme burayı kes, üstünde zıplayalım boş ver kesmeyi, dur yahu, ben bi tekmede kırarım, hadi beyler bi el atın, ileri geri sallasak kopar o parça. Ulan itfaiye gelmiş işte! Çekilin işte! Yoook! Olmaz! Sen daha iyi bilirsin di mi!
Hiç bir gelişmiş ülkede vatandaş elini sürmez, hadi onlarınki de fazla vurdumduymazlık diyeceksin ama işte onlar şuna inanıyor, düzen var, nizam var, intizam var, herkes sadece kendi görevini yapsa her şey kolayca hallolur.
Bi Türk asla böyle bir şey düşünebilir mi? Hiç olur mu? Biz her şeyi biliriz! Daha dün haberlerde izledim, bi herif karısını da almış, karantinada yürüyor, maske yok eldiven yok, polis diyor ki bakın size ücretsiz maske-eldiven veriyoruz, virüs var, lütfen takın! Adam ne cevap veriyor "Bu siğyonisttt oyunu! Ben virüse felan inanmıyorum! 40 senedir hastaneye gitmedim, ne diye maske takayım!" Ulan dallama! Maske zaten seni korumuyor, bizi senden koruyor! 40 senedir hastalanmamışsın, domuz gibi sağlıklısın da diğer insanlar senin kadar sağlıklı değil. Sen virüsü kaparsın, nezle şeklinde atlatırsın ama her gördüğüne bulaştırırsın. Pimi çekilmiş el bombası! Hayır polise de kafa tutuyor dallama! Zannedersin tıpta ordinaryüs profesörlükünvanı var, onu bitirmiş siyasette de prof olmuş siyonist oyunu diyor dallama. Ulan dünya Çinlilerin oyunu olabilir diyor bu halen İsrail yapmıştır diyor. Ha aynısı ABD'de var, bugün ABD'nin en ittiri boktan eyaletlerinden biri olan Michigan'da demokrat kadın vali, eyalet çapında nisan sonuna kadar sokağa çıkma yasağı var deyince rakip partiden bütün cumhuriyetçi dallamalar ellerine ne kadar makineli tüfek varsa alıp atladılar jiplerine, ne maske var ne eldiven, tam tersi maskeye karşılar. Sokağa çıkma yasağı demokrasiye, özgürlüğe aykırı, uymayacağız kurala dediler.
Hayır ben bekliyrdum cumhuriyetçilerden bunu! Çünkü bunlar insanatın değil hayvanatın önde gideni olduklarından sokağa çıkma yasağına isyan edeceklerini iyi biliyordum da ne zaman? Sonra aklıma geldi Trump niye ülke çapında karantina uygulamıyor da (Başkan olarak hakkı var) eyalet valilerine bıraktı kararı, kesin vardır bi puştluk derken patladı olay. Tabii ki rfakip demokrat partili eyalet valileri karantina kararı alırsa cumhuriyetçiler ayaklanacak onları kışkırtmak için yaptı. Ha Trump kendisi başkan olarak ulusal karantina kararı alsa 3-5 gün sonra yine cumhuriyetçiler isyan edecek ama bu sefer kendi partilerinden olan başkana isyan edip Trump'u zor durumda bırakacaklardı. Yani kendi partisinin üyeleri kendi başkanlarını takmamış olacaktı. İşte Trump, Amerikan deyişi ile sıcak patatesi kendi tutmak yerine valilerin kucağına bıraktı. Olan demokrat valilere oldu. Ha bu arada ABD'de ölü sayısısı 5 bin er 5 biner artıyormuş, Trump'a ne, 2 sene sonraki seçimde oyları düşmeyecek ya! Ölen ölür kalan sağlar onundur. En çok ölüm demokrat eyaletlerde oluyor nasıl olsa! Trump oh oh pis New Yorklu demokratlar geberiyor, bir sonraki seçimde oylarım artacak, ne de olsa rakiplerin sayısı düşünce benim sayım artmış sayılıyor diye sevinmekte.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...