Annem bana laf çakmakta tabii ki çok haklı, akranlarımın çocuğu üniversiteye gidiyor, bende tık yok! Evde kalmış kız muamelesi görüyorum. Daha doğrusu Mükremin Çıtır!
Merhaba bendeniz Hüseyin Kıtır! Hello Kitty!
Mükremin Çıtır, Bir Demet Tiyatro isimli dizideki baş karakterlerden biriydi ve Yılmaz Erdoğan oynardı. Mükremin mahallenin delikanlısı, işsiz güçsüz, mesleksiz, kavgacı, baba evinde kalan, babasının hor gördüğü anasının koruduğu, kızkardeşine gaddar bi herifti.
Benim farkım kız kardeşim yoktur ve kızlara karşı kibarımdır en azından olmaya gayret ederim. Bir de Mükremin'in enteli ve çok fazla okumuş yazmışı-bir da Amerika görmüşüyümdür. Ama kalan her şey aynı!
Annem kızıyor, oğlum sen çok kibar biriydin çocukluğunda, ne ara bu kadar odun oldun der sık sık! Yaw anne memleketteki en belalı okullardan birine yatılı gönderdiniz, kıymık olmadığıma dua et yahu derim.
Evet beni şekillendiren gittiğim lisedir. Abazan ve inek erkeklerden oluşan bir cehennem! Herkesin aynı zamanda çok zeki olup hem de odun olduğu, akıllı uslu adamın bile 3 ayda Frankestein'a dönüştüğü bir okuldu bizimkisi.
Benim yabancı hatunlara olan ilgin işte lisenin 1. sınıfının 4. ayında başladı: Ahhh ahhh! Neydi o günler be!
Yıl 1989, şişko ve gözlüklü hanım evladına benzeyen bir tip olarak yatılı okula anne ve babam tarafından bırakıldım. Bir nevi cami avlusuna terkedildim.
Benim hanımevladı olmadığımı ise yatılı binasına adım attıktan 35 dakika sonra müdüriyet anlamış oldu. Çünkü bizden 3 sene önceki abilerimizin sigara izmaritini atarak tutuşturdukları tarihi eser binanın orta katında bulunan ve yangın geçirdiği için artık öğrencilerin kalmadığı ve depo olarak kullanılan yatakhaneden battaniye, çarşaf ve yastığımı alıp O yatakhanesine gitmiştim. Benimle aynı saatte yurda (devletin lise yurdu-pansiyonu) kaydolan Anadolu'nun köyünden gelme genç irisi bir çocuk yanımda, ortaya, ana avrat düz gitmeye başladı. Böyle yatakhane ismi mi olurmuş bize orospu yatakhanesi diyeceklermiş, vay damına koyimm bıdı bıdı bıdı. Ulan dakka bir gol bir denyonun biri moralimi haşat etmişti. Zaten yanımda küfür edilmesine eskiden beri çok kızarım, bir de adetimdir, yeni gittiğim her okulda daha ders başlamadan önce veya ilk teneffüste sınıftaki en iri yarı adamla sudan sebepten kavga çıkartıp onu bir güzel döverek sınıfa "olm bakın ben manyağım, attırmayın kafamın tasını, alayınızı sıradan geçiririm mesajı vermeye alışkın olduğum için, yani sırf adet yerini bulsun, yatılıda namım yürüsün diye (tamamen iyi niyetle yani, yersen :) Yemediyseniz şurada az pilav kuru var, ahanda orada da Haydar Abi'niz 3-5 nöbetinde duruyor, Haydar diyorum yani, Haydari deel!)
"Ne küfür ediyon laynnn ipne? Bana mı küfrediyon haaa!" diyerekten sol kroşeyi gözünün üstüne indirdim uzun boylu dingilin. Hiç beklemediği için yumruğu yiyince geri gidip teneke giysi dolabının kapağına yapışan köylü güzeli, acıyla böğürdü, "Sana mı küfür ettim ayı, ne vuruyon puşt" şeklinde sitemde bulununca bizi izleyen diğer yatakhane sakini olan çömezlere dayak nasıl atılırmış bir göstereyim istedim. Karşımdaki çocuk öyle kofti değildi, köylü çocuğu idi, bunlar 5-6 yaşından itibaren ellerinde orak-nacak tarlada çalışırlardı, ilkokul 3'e geldiklerinde elleri nasır bağlamaya başlardı. Kemikleri sağlam, dayağa alışkın Anadolu'nun yerli ırkı sağlam çocuklardı. Bir nevi Lombargini marka traktör olduklarından zor koşullara alışıktılar. O yüzden istediğin kadar döv, bir yerleri hemen öyle şeer çocukları gibi kırılmaz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...