Bölüm 49

30 3 6
                                    

Düşmekten son anda kurtulunca o hışımla arkamı döndüm, 4 meksikalı pis pis sırıtıyorlardı. Birisi bana çelme takmıştı ve diğerleri de bunu komik buluyordu. Bu yavşaklar Japon dormitorisinde kalmıyordu, o belliydi, daha sonra öğrendim ki mahallenin belalılarıymış, her akşam sokağın başındaki ilk ev olan Japon yurdunun kapısında oturur, hem sokağa girenleri keserlermiş hem de yurda giren capon kızlara sulanır, japon oğlanları dövmeye kalkarlarmış. Mahalle aslında Meksika Mahallesiymiş iyi mi? Ulan Japon yurdunun Meksika bölgesinde işi ne? Kore yurdunun işi neyse o! Gerçi Kore yurdunun yan sokağı Kore Mahallesi ama Japon yurdu artık Kore Mahallesinin bittiği yerde. Ne de olsa caponlarla koreliler eskiden beri düşmanlar!

Neyse, ben daha eşyaları taşırken, yani yurda ilk geldiğim anda bu meksikalıları görmüştüm. Kapının yanına iki sıra dizilmişler, oldukça alçak olan belki 30 cm filan, bahçe duvarının üstüne oturmuşlar gelen geçene salça oluyorlardı. Ben içeri eşya taşırken bana pis pis bakmışlardı ama o sırada meşgul olduğum için ve tabi saniye 1 gol 1 olay çıkartmak istemediğim için bir şey dememiştim!

Ama şimdi her şey değişmişti! Zaten bit olayı yüzünden öfkeden kuduruyordum, bir de çelmeyi yiyince contayı yaktım, ne contası direk balatayı yaktım, aksı kırdım ne derseniz deyin! 

O sinirle bir nara attığımı hatırlıyorum, gerisini de hayal meyal hatırlıyorum! Her şey kızıl bir sis perdesinin ardında cereyan etti. Çünkü öfkeden kan gözlerime hücum etmişti, arkadaşların dediği gibi, olm sen kızınca gözlerin şeytan gözü kıpkızıl oluyor, sen nasıl bir yaratıksın laaa!

 Laa olm, kızdırmayın beni, ben de ne halt olduğumu bilmiyorum o an!

İşte o öfkeyle bana çelme takan itin ileri uzattığı bacağına 95 kiloluk cüssemin öfkesiyle öyle bir tekme koydum ki çatırt diye iğrenç bir ses duyuldu! Hiç kırılan kemik sesi duydunuz mu? Duymadıysanız bir kasaba gidin ve biraz dinleyin! İşte tam o ses! Bildiğin çatırt! Adamın ayağını kaval kemiğinden kırdım, bir çığlık attı ama ben dinlemedim, tam tersine  bağırdım: Ben Davut! Gaddar Davut! Savulun laynnn!

Sol yumruğumu da burnunun üstüne geçirdim, ikinci bir çatırt sesi daha! Herif komposto olmuştu! Boş çuval gibi yere yıkıldı. Nakavt!

Fakat daha 3 denecik dingilyus arkadaşı daha vardı! Onlar da bu sırada ayağa fırlamışlardı! Az bekleyin laa! Sizin de marizinize kayacağım! Azzz sonraaa! Komposto için şeker lazım da!

(Biz Türk'üz be! 3-5 Meksikalı'dan korkacaksak şanlı ecdadımız suratımıza tükürür! Daha geçen hafta millet çıplak bağrını tanklara siper etti yahu! Daşla vura vura tankı esir aldı bizim millet! Açık söyleyeyim dünya bu görüntüleri görünce tırsmıştır ha! Ula bu Türkler manyak, üstlerine ateş açan tanka daşla zoppayla saldırıyorlar! Bütün Haçlı ordularını toplayıp gelsek bu deliler bizi yine de çiğ çiğ yer! Hadi ordularını yendik diyelim, tarihte eşi benzeri görülmemiş bir zafer elde ettik, peki ya taşla tank esir alan milleti nasıl yeneceğiz abovvvv demiştir bağzııı dış mihraklar! Onlara da kapak olsun!)


KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin