Rus yahudileri,Doğu Avrupa üzerinden akın akın New York'a gelmeye başladılar. Çoğu bütün paralarını ya Ruslara kaptırmış ya yolda harcamış ya da gemi bileti almışlardı. Yine de bazılarının cebinde çekler vardı.Çek- bono gibi ticaret araçları İtalyanlarca bulunmuş olsa da en iyi kullanan Yahudilerdi. Mesele sen Ortaçağ'da bir tüccarsın, Türkiye'den mal alacaksın, mesela İpek Yolu'yla Çin'den gelmiş olan ipek ve porselen! Tabii 3-5 tane almayacaksın, yolculuğun masrafını çıkartmak ve kar etmek için mesela bir kaç deve yükü ipek bir kaç eşek yükü porselen alman lazım. Karayoluyla Avrupa'da ilerlemek Türk akınları ve eşkiyalar ile Romanya'dan Hırvatistan'a kadar uzana yüksek Transilvanya Alpleri yüzünden çok meşakkatlidir. O zaman malları denizden Venedik veya Cenova'ya götüreceksin, oradan karayoluyla Almanya'ya nakledeceksin, ya da deniz yoluyla Fransa'daki Nice'ye götürüp saraya satacaksın.
Malları Türkiye veya Suriye-Mısır limanlarından satıl alma bedeli bin altındır bunu zaten biliyorsundur fakat bu bin altını nasıl transfer edeceksin? Yanında taşısan bindiğin geminin mürettebatı seni gece uykunda boğazlar, olmadı korsanlar bastığında el koyar. Üstelik yanında bu kadar para taşıyorsan bir kaç muhafız kiralamalı, onların yeme içme-koruma ücreti bir yana bir de çok dikkat çekersin. Herkes şurada zengin biri var diye birbirine gösterir ve ne kadar uğursuz varsa seni soymak için fırsat kollar. Hatta bizzat muhafızların bile seni soyar ve öldürür.
Peki ne yapacaksın? Venedik'te yaşayan bir Yahudi banker-tefeciye gideceksin. Moris Efendiye 1000 altını verip 990 altınlık çek alacaksın. Alt tarafı bir kağıt parçası! Dilenci kılığında bile gemiye binsen kimse sende para olduğunu anlamaz. İstanbul, İzmir, Beyrut, Kahire gibi bir limanda inince Moris Efendi'nin birlikte iş yaptığı yani akredite olduğu diğer banker-tefeci Yahudi Solomon Efendi'yi bulacaksın o da sana 980 altın ödeyecek. Ya da 990 ödeyecek. (kendi komisyonunu kesmeyebilir- anlaşmaya bağlı). Daha sonra gerekirse Yahudiler Moris'den aldıkları 990 altını gizlice dağlardan bir şekilde getirip (genelde hacı-hoca-dilenci-çingene kılığında) Solomon Efendiye verirler. Bu her bahar (deniz seferi döneminde) günde 10 kez tekrarlanır. Bankerler oturduğu yerden komisyon keserek 10'ar altın kazanır. Tabii masraflar vardır, çingene kılığındakilere de komisyon verilir ama ya yolda saldırıya uğrarlarsa, ya 990 altın (tabii sadece bir kişinin altını yoktur, belki yüz kişinin de altını vardır o kervanda) ya da 10 bin altın kaybolursa. Yine de işte Ortaçağ'da bankerlik-tefecilik mesleği buydu.
İşte bir kısım Yahudi servetlerini önceden transfer edip çeke çevirmişti. Nihayet New York'da çeki bir şekilde tahsil edince tabii çok yüksek komisyonlara kırdırdıktan sonra milli işleri olan tefeciliğe geri dönerler. Fakat hiç parası olmayanlar da vardır. Tefeciler onlara çoook düşük faizle borç verir. Çünkü yahudiler hep biribirini kollar hatta faiz bile almayabilirler. 3-5 dolar bulan yahudi yapılacak en ucuz sermayeli ama nakit akışı olan işi yapar New York'ta. Bar açmak.
New York, İskoç-İrlanda egemenliğindedir ve bir liman kentidir. Bu iki halk çok içer- sabahtan akşama dek içerler, gemiciler de çok içer. Bütün ülkelerde liman bölgeleri suç yuvasıdır. İstanbul'daki genelevin Karaköy'de olma sebebi de bundandır. Genelevler- fuhuş yuvaları ve meyhaneler hep gemilerin yanaştığı yerde olur. Buralarda tefeciler, kabadayılar, yankesiciler de toplu olarak bulunur. Her tülü yasal ve yasadışı ticaret limanlarda yapılır. Gemilerden hem ysal hem de kaçak mal boşaltılır. Aylarca kara yüzü görmemiş denizciler de cinsel ihtiyaçlarını liman çevresinde yaşayan fahişelerden karşılar. İşte New York limanındaki kaliteli barların müşterileri, iyi iş yapmış denizciler ve genç-güzel-iyi para eden sermayelerdir. Buralarda bira 5 senttir, viski ise 10 sent.
Fakat herkes her zaman iyi kazanamaz. Buralarda aynı zamanda kumarhaneler de vardır, ve gemicilerin çoğu kumarbazdır. Sefer parasını kumarda yiyen gemiciler bir sonraki sefere dek ucuza içki içecek ve ucuza kendileriyle yatacak kadınlara bakarlar. İşte onlar için de Süflü (ayaktakımı) meyhaneleri vardır. Bunlar tüm dünyada en adi meyhanelerdir, biraları çok ucuzdur mesela 2 sent, çünkü su katılmıştır, oraya takılanlar işsiz güçsüzler, ayyaşlar, beceriksiz hırsızlar ve artık yaşlanmış veya bulaşıcı hastalık kapmış, yüzü onları pazarlayanlar tarafından emirlerine uymadığı için parçalandığından 2 sente yatan kadınlar takılır buralara.
Bundan 17 sene önce o zamanlar senaryo kursuna gidiyordum Taksim'de. Senaryo Yazarları Derneği'nin açtığı bir kursdu. Ben profesyonel senaristlerden ders alarak işi öğrendim yani. Bir haftasonu akşam üstü ders çıkışı otobüs durağında otobüs bekliyorum. Ders saat 4'de bitiyor ama ben Taksim'de alışveriş yapmış, ders için gerekli kitapları aldığımdan 1.5 saat harcamıştım, akşam 5:30'du, hava ise 6'da kararıyordu. Birden durağın çevresi kalabalıklaştı. Biranda bir sürü kadın peydah oldu. Fakat hal ve hareketleri tuhafdı. Biraz sonra Doğan görünümlü bir Şahin durdu, kadınlardan biri ona yaklaştı, yarı açık pencereden bir şeyler konuştular sonra da kadın arabaya bindi gitti. O zaman jeton düştü, bunlar bu caddenin işe çıkmış sermayeleriydi fakat daha gece olmamıştı, benim duyduğum gece yarısından sonra işe çıkarlardı. Meğer pazarlamacıları paraya sıkışırsa gündüz de işe çıkarlarmış. Ben tabii halen otobüs bekliyorum, belki 10 dakika geçti, başka bir otobüs geldi ona binmedim, beklerken başımı otobüsün gittiği istikamete çevirdim, birden oldukça korkunç bir şey gördüm, yüreğim kalktı. İşe çıkmış kadınların ekserisi otobüsün geldiği istikametteydi, 5-6 kişiydiler, otobüsün gittiği istikamette ise onlardan ayrı duran biri vardı. yüzü korkunçtu. Davul gibi şişmişti ama aynı zamanda parçalanmıştı, sanki hem bir şeyle (sopa gibi) suratına vurulmuş sonra da falçata ile kesilmiş gibiydi. Hani şu yüzüklerin Efendisi'ndeki Orclar var ya, suratı onlara benzemişti. Bu da işe çıkmıştı, ekmek parası, ama onun suratını gören kimse onunla olmak istemezdi kanımca, yine de sadece 3-5 lirası olan biri de onu kabul edebilirdi.
Yani düşkün kadınlar da vardır süflü meyhanelerde. İşte o yahudiler o süflü meyhaneleri devralmış veya kendilerine öyle meyhaneler açmışlardı. Böylece para dönmeye başlar. Az kazanıyorlardır ama kazanıyorlardır. Ve yakında Yahudi zekası devreye girecektir
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...