İnanın bütün çocukluğum boyunca bizim evde yediğim tavuk sayısı 3-5'tir. Tavuğu biz annaneme ve annemin şimdi çoktan rahmetli olan teyzesine gittiğimde yerdik. Onlar da İstanbul'da otururdu. Annemin teyzesi bizim yaz tatilinde gelmemiz şerefine iki tane büyük tavuğu fırında pişirirdi. 7-8 kişi o iki tavukla doyardı. Yani eskiden tavuklar şimdiki piliçler gibi cılız değildi. Şu an endüstriyel olarak üretilen, gün yüzü görmemiş, kanseroen tavuklar çok acınacak haldeler. Bütün ömürleri yumurtadan çıktıktan sonra 45 gün! Endüstriyel tavukçulukta kimse büyük tavuk istemiyor. Fried Chicken ve kanatçı gibi gıda sektörleri vatandaşı yanıltmak için bir kovada 15 tavuk butu var diyor halbuki o 15 tavuk butu normalde benim çocukken yediğim 5 tavuk butu etmez.Çocukken yediğim butlar tabak büyüklüğündeydi. Üstelik bu tavuklar kansorejen de! GDOlu yemler yiyor, antibiyotik alıyor, hiç yürümüyor.Ortalama bir tavuğun en az 90 günlük iyi bir tavuğun ise en az 120 günlük olması gerektiği söyleniyor. Benim çocukluğumun tavukları ise 6 aylık ya da 1 yaşında bile olabiliyordu. Belki kartlaşmış oluyorlardı, pişirmek için önce saatlerce haşlıyor sonra fırına veriyordun ama sağlıklıydılar.
Ve o canlı tavuklarda da bit ve pire olurdu. Tavuğu kestikten sonra hemen suya atar ve bitlerin tüylerden uzaklaşmasını beklerdin sonra tüyleri yolardın.
Eskiden kediler pirelendi mi biz de pirelenirdik ve pireden kurtulmak çok zordu. Bu yüzden babam kedilerin asla gece bizde kalmasına izin vermezdi, eve yemeğe gelir sonra dışarıda uyurlardı. Evde gece uyuyan kedimiz İstanbul'a geldiğimizde oldu. O sıralarda yani 90larda pire tozları çıkmıştı. Pudra gibiydi. Bir keresinde eski kedim pirelendi. Erkek kedi olduğundan azgınlık döneminde eve hiç gelmezdi. 15 gün gelmediği olurdu. Evimiz apartmanın girişindeki ilk daire olduğundan aparman kapısı açıldığında biriyle beraber içeri girer ve paspasa otururdu, insanlardan korkmazdı, biz kapıyı açana kadar beklerdi. Eskiden 3 ay yaz tatiline gittiğimizde ona ne olacağını hiç düşünmezdik, nasıl olsa çöpten bulur diye düşünürdük galiba. Çünkü daha kuru mama yoktu ve kediler hazıra alışmamıştı. Kuş, fare, böcek avlar ve çöpten beslenirlerdi. Hepsi de zayıf, iskeletor olurdu yazları. Bir keersinde bizim kedi 45 gün eve gelmedi. Biz herhalde öldü diye düşündük. Meğer karşı apartmanda kendine yedek bir sahip bulmuş, biz olmadığımızda onda kalırmış. Vay be! Akıllı kedi! Şero halt etmiş yanında!
İşte bu kedi bir gün pirelendi ve evde pirlerin pupası açıldı, ortaya 100 civarı yavru pire döküldü, tabii ben çok kızdım, bütün çarşafları yıkadık, kardeşim veteriner olduğu için akşam fakülteden dönerken pire tozu getirdi. Masa çıkardık kediyi ve toza buladık. Bir tarakla tüylerini taradıkça masaya yüzlerce ölü pire döküldü. Beyaz tozun içinde siyah nokta gibi pireler. Şimdi ise damlalık var. Kedinin iki omzu arasına damlatıyorsun 6 hafta etkili! Hem pireyi öldürüyor hem de uzak tutuyor.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORE MAHALLESİ'NDEKİ TÜRK'ÜN DÖNÜŞÜ
HumorININININNNNN! Kore Mahallesi'ndeki Türk isimli anı kitabıma kaldığım yerden devam ediyorum arkadaşlar! Yeni başlayan arkadaşlara önce 1. kitabı okumalarını tavsiye ederim. Bu ikinci kitap. Ne yazık ki Wattpad'in azizliği yüzünden 1. kitaba bölüm ekl...