Üçümüzde çok korkmuştuk. Daha öncede böyle harabe yerleri gezip, heyacan yaşamıştık. Onlarca defa Cin çağırmaya teşebbus edip, ama bir netice alamamıştık. Yani yaptığımız ilk şey değildi. Ama hiç böyle bir şey yaşamadık.
Burhan, tekrar su deposona gidip bakalım, belki değerli bir şey vardır, o şekilleri belki cinler çizmiştir. Gidip tekrar kontrol edelim dedi.
Burhanın bu teklifi mantıklı değildi. Yeniden oraya girip, başka belaları başımıza sarmaya hiç gerek yoktu.
Akşama kadar kabusun etkisinden kurtulmak için gezdik dolaştık. Ama aklımızdan bir türlü gitmiyordu. Yüzümüz gülüyordu fakat içimizde korku vardı.
Nihayet gece olmuş yatağa girmiştim. Biraz düşündükten sonra uyuya kalmışım.
Yine bir kabusun bağrındaydım. Üçümüzde harabe su deposuna giriyoruz. Giriş kapısı, nereye çıktığı belirsiz bölmeler. İncir ağacının olduğu iç bölümdeki bahçe, ve nihayetinde en üst katta, çizilen resmin önündeydik.
Tekrar o kadın yanımıza yaklaşıp, Ben size buraya gelmeyin demedim mi diyor. Üçümüzü tek, başına tek darbeyle, etrafa savuruyor. Ve büyük bir korku içinde uyandım.
Bir hafta boyunca, değişik şekilde, aynı rüyayıda aynı şekilde üçümüzde görmüştük. Artık çekilmez olmuştu bu rüyalar.
Mahalle hocamıza gidip sorduk, bu olayın kesin cinlerle bağlantısı var. Üçünüzün aynı rüyayı görmesinin başka bir açıklaması yoktur dedi.
Fakat kendisinin yeterince bu konuda ilmini olmadığını söylemişti. Bizde biraz araştırdıktan sonra, başka bir hocaya gitmeye karar verdik. Ama hoca başka bir ildeydi, ailemizinde haberi yoktu daha.
En sonunda ailemize söyledik yaşananları.
Burhanın babası dini ile haşır neşir olan bir insandı, daha fazla bilgisi vardı hepimize göre.
Anlattıklarımızı dinlerken, işin vehametini anlamıştı. Bir an önce hocaya götürmeliyiz sizi dedi.
Diğer günün sabahı hocanın yanına gidicektik. Manisada çobanlar adında bir köy. Kim olduğunu, ne olcağını, ne ile karşılaşacağımızı bilmiyorduk.
Yine saat geç olmuş, yatma vakti gelmişti. Artık o kabusları görmek istemiyordum. Bu gece uyumayıp sabaha kadar oturayım diye şartladım kendimi. Ama dayanamayıp uyuya kalmışım.
Yine kabusun ortasındaydım. Fakat bu kabus diğerlerinden biraz farklıydı. Bu sefer tek başımaydım. En üsttaki resmin önündeydim.
Resmin önünde 5 kişi vardı. Resme rütuşlar yapıyordu. Hepsinin ayakları ters, dişleri civriydi. Bir taraftan resmi ciziyorlar, bir taraftan bana bakıp gülüyorlardı.
Her taraf bir anda kıp kırmızı oldu. Tavan ve duvarlar kıpkırmızıydı. Sonra resim çizmeyi bırakıp yere oturmaya başladılar.
Hepsi yerde daire kurup, ortalarında tek mum ile birini çağırıyorlar, f... s diye birinin adını söylüyolardı.
Sonra bir anda, ortalarındaki mum söndü. 5 kişinin hepside sanki önemli biri gelmiş gibi başlarını önüne eydileri.
En baştaki kalkıp, diğer dördünün boynunu testereyle kesmeye başladı. Hepsini öldürdükte sonra, pis kokuların geldiği karanlık odaya taşıdı cesetleri.
Sonra geri dönüp yanıma geldi. Tam benide öldürecekken uyanmıştım.
Daha sabah olmamıştı. Güneş doğana kadar yatağın üstünde bağdaş kurup oturdum. Arkadaşlarım ve babaları sabah bize gelecek, bizde kahvaltı yaptıktan sonra, hocaya gitmek üzere yola çıkacaktık.Nihayet sabah olmuş, arkadaşlar ve babaları bize gelmişti. Kahvaltı masasına oturup kahvaltı yapmaya başladık.
Arkadaşlarımda gece aynı rüyayı görmüş olacak ki, hepside uykusuzdu. Birbirmizin gözlerine baktığımızda ise ne kadar çok korktuğumuz belli oluyordu. Kahvaltıyı yaptıktan sonra yola çıktık.