Uzun bir süre bu kitapla debelendim, fakat hem önceki izlenimim beni ürkütüyordu, hem de ciddi manada, daha 1 partını çözmekten acizdim. Bu şekilde cidden uzun bir zaman geçti.
Mustafa ile çok ama çok nadir görüşüyorduk, kendisinin de pek isteği yok gibiydi, bir şeylerden rahatsız olmuş yahut tedirgin bir ruh hali seziyordum ondada.
Daha orada bahsedilen aşamalardan birini bile geçememiş ben, ciddi anlamda büyük bir hayal kırıklığı ile karşılaşmıştım. Elinde yüzük var fakat uygulayacağın bir nokta yok, çünkü olduğun yerde milimlerle kıvranıyorsun.
Yine de ilgimi çekiyordu, bahsedilen malzemeler ise bulunması kolay şeyler değildi... Kara karga beyni, beyaz horoz ödü, bilmem ne dili... Hele ki ot ya da toz şeklinde satılan 2 madde var ki şu gün 4-5 kullanımlığı milyarlara denk. Nerden bulacaksın.
Hayat kısmen normale dönmüştü, birşeylere olan tutku kavuşulana kadarmış demek ki dedim.
Hiç arkadaşım yok gibiydi, bu işlerle uğraşırken ciddi anlamda asosyal bir adam olmuştum.
Arada sırada muhtarın kızı aklıma geliyordu, Allah affetsin elde kitap az da olsa var, fakat kendime yakıştıramıyorum. Yalandan bir mutluluk satın almak çok saçma geliyor.
Allah'ın hikmetidir ki birgün karşılaştık merkezde, hoş beş ettik. Buyur birşeyler içelim öyle gidersin evine dedim.
Çay falan içtik, pek konuşacak nokta bulamadık. Havadan sudan meseleler işte. Olsun bir şekilde karşımda oturuyor ve gülümsüyordu bana buda yeter...
O da yeter diyordu gönlüm... Giderken bir cesaretle, hafta sonu sinemaya falan gidelim mi dedim, dudak büktü bilmem ki dedi. Yani işin yoksa güzel olabilir, hem arkadaşım falanda yok dedim.
Diyorum, fakat sanki yürek yutmuş gibiyim. Ya yılların birikimi ile baktım ki kız yumuşak huylu bastırıyorum boyna, ya da cidden vardı 2 cin, ve çıkarılmıştı vücudumdan onun rahatlığını yaşıyordum.
Kız birazda ne desem ki moduna girince, korkma dedim sapık değilim. Kıpkırmız oldu, aşkolsun falan dedi nihayetinde kabul etti.
O gün gayet mutlu döndüm eve, klasik bir şekilde akşamı ettik gece ve uyku zamanı... Uyudum ama bir tuhaflık var göğsümde, kalp krizimi geçiriyorum diye paniklerken, iç içe geçiyor gibi kaburgalarım.
Hiçbir şey düşünemez bir konumda, daha evvel hiç yaşamadığım bir hissiyatla, çaresizlik içinde teslim oldum... Teslim olduğum şeyin ne olduğundan habersiz..
Bir 10 dakika kadar nerdeyse yarı şuursuz kalakaldım. Anlam veremedim, kendimi teselli etmeye çalıştım. Sigara falan içiyorum ondandır, ya da gaz sancısıdır dedim.
Kalktım 2 tur attım evde, su içtim geri uzandım, ama içim nasıl huzursuz nasıl anlatamam.
Uykuya daldım, rüyamda arka fon simsiyah zifiri karanlık. Karşımdaki görüntünün sol altında muhtarın kızı hüzünlü, yıpranmış bir halde başı öne eğik duyuyor.
Karşımda da kızıl saçları dalgalanan bir başka kız belirdi... Gözleri bile hani tuhaf bir renk vardır ya kırmızıya yakın o renk... Ama ne güzellik, o rüya içinde eridim bittim..
İnsan rüyada aşık olur mu, oldum. Sanki o an büyülendim. Karşımdaki kız bana öyle bir bakıyordu ki, o bakışı bu hayatta görmedim, göreceğime de ihtimal vermem.
Uyandığımda aklımda tamamen o kadın vardı. Arkadaşlar en deli aşkınızı hatırlayın emin olun zerresi bile denk gelmez. Haşa tüm benliğim ile ona aitmişim gibi geldim.
Çok çekici bakışlar ve sanki bir parçammış gibi o derece özümsedim bir anda. Anlam verilemez bir halde muhtarın kızı gözümde sıfırlandı uykudan uyandığım anda. Artık o vardı sadece.
Şuursuzca bir hareket farkındayım, ancak tamamen beynim ele geçmiş gibiydi...
Günler boyu çıkmadı aklımdan o kız. Her gece yatarken tekrar görmek ümidi ile geçti tüm vakit. Muhtarın kızı ile randevulaştığımız gün gitmedim oraya, şimdi düşünüyorum da hayvanlığın daniskasını yapmışım. Kendi kuyumu kazmışım.
Randevuya gitmediğim gece rüyamda tekrar gördüm bu kadını. Deli gibi seviştik, ancak gerçek gibi o kadar tuhaf bir histi. Tüm aklım fikrim bu rüyadaki hatun oldu, tarifi imkansız. Nerdeyse haftada 2-3 gece görüyordum.
Bu olay sürekli olmaya başladı. Mustafa'ya danışma ihtiyacı hissettim.
Gittim mustafa'nın evine, fakat bulamadım evinde.
Oyun salonuna gittim, sadece kutlu vardı, oda görmediğini söyledi mustafa'yı uzun zamandır.
Derneğe uğradım, adamlar sitem etti nerelerdesin diye. Başkan çekti kulağımı 'o adamın peşine takılma demedim mi ?' falan diye fırçaladı. Onlar da bilmiyordu Mustafa'nın nerde olduğunu.
Birkaç yere daha baktım orda da yok ve bilen gören yok adamı.
Bir ara ciddi ciddi düşündüm şizofreni falan mıyım diye. Bu adam yok olmadı ya, üstelik mustafa nerde diye sorduğum an bakışlar değişiyordu.
Eve döndüm aldım kitabı, olmayan malzemeler ile büyük ruhani varlıkları çağırmaya giriştim, bir sonuç alamadım.
Yavaş yavaş aklımı oynatma noktasına gelmiştim. Rüya dışında tuhaf bir durum yoktu, lakin sürekli bir boşluk, bir bıkkınlık içine girmiştim.
1-2 gece sonra yeniden bu geldi rüyama, ancak şuna dikkat çekmek isterim ki ben normal hayatında çok sık rüya gören bir kimse değilim ve bu rüyadan öte bir şeydi. Teninin sıcaklığını falan hissedebiliyorum. 'Ne istiyorsun benden ? ' diye sordum, kırk yıllık ahbabım gibi...
'Bir şey mi istiyormuşum senden ? ' dedi gülerek...
'Korkuyorum dedim, ama seviyorum seni... Gerçek değilsin halbuki... Keşke gerçek olsan... Yine aynı şekilde birlikte olduk. Uyandığımda gerçek mi hayal mi anlayamıyorum.
Bunu sanırım ne yaparsam yapayım tarif edemeyeceğim. Çok sonra anladım ki onlar rüya değilmiş. Çoğu zaman uyumuyormuşum bile.