Lise 1'i yeni bitirmiştim. Aklım bir karış havadaydı...
Derslerine dikkat etmeyen, zekâsını dersine vermeyen, tembel bir öğrenciydim. 6 tane zayıfım vardı.
Babam bana, eğer ikmallerde geçersen bütün yazı çiftlikte geçirirsin dedi. Yaz tatilini çiftlikte geçirmeyi çok istiyordum, babamda bunu koz olarak kullanıyordu.
Okullar kapandıktan 2 hafta sonra, telafi sınavları oldu ve bir şekilde 6 dersimi de verebildim. Sınıfı geçmiş, yaz boyu çiftlikte durmaya hak kazanmıştım.
Seviyordum köy hayatını, şehirden bıkmıştım. Keşke bir sene daha lise 1 de kalsaydım da, oraya gitmeseydim.
Çiftlik dediğim yer, dedeme babasından kalmış, 60-70 yıllık eski bir yapıydı. 25 yıldır hiç kullanılmamış, fakat biraz yenileme çalışmalarıyla tekrar kullanmaya başlamıştık.
Yinede bazı eksiklikler vardı, ama zamanla halletmeye çalışıyorduk.
Babam, dedem ve amcamın çiftlikte geçen garip olaylarını dinleyerek büyümüştüm. Sırf o hikâyelerden kitap yazılır. Çok etkiliyordu bu hikâyeler beni, birazda bu yüzden orada kalmak istiyordum.
Dedem, 25 yıl önce eşini bu çiftlikte kaybedince, daha fazla duramamış ve çiftliği kapatıp İstanbul'a göç etmişler.
Bu çiftlikte çok olaylar yaşamış dedem, hatta babaannemin ölümü bile bu çiftlikteki bazı olaylardan dolayı olmuş. Net söyleyen olmadı, ama öyle olduğunu tahmin ediyorum.
Söylentilere göre eski bir mezarlıkmış çiftliğin yeri. Fakat ne mezar taşı kalmış, nede mezarı anımsatan bir belirti. Bu yüzden dedemin babası da, zaten boş ve sahipsiz olan bu araziye dikmiş çiftliği.
Eski mezar yeri olduğundan, bir sürü paranormal olay yaşanmış dolayısıyla. İşte bu yüzden ve babaannemin meçhul ölümünden sonra terk edilmiş burayı, ama nedense yeniden aşka gelip, faaliyete geçirmeye çalıştı burasını.
Çiftliğin az ilerisinde bir mezarlık daha var. Bu mezarlıkta, kurtuluş savaşında şehit olmuş, 3-4 tane isimsiz kahraman yatıyor.
Bu şehitlerin mezarları belli olduğu için, başlarında dua okuyabiliyorduk.
Köye gitmek, köyün dışındaki bu çiftlikte kalmak çok istediğim bir şeydi, fakat bir o kadarda korkutuyordu beni.
Hanımı ölen dedem, iki oğlunu ( babam ve amcam) yanına alıp tutmuş İstanbul'un yolunu. Sonra amcamı ve babamı evermiş ve aradan 24 yıl geçince tekrar buraya göçmek istemiş.
Bu, ikinci yıl oluyordu. Kendisi, 10 yıl önce evlendiği ikinci hanımı ve çiftlik işlerinde dedeme yardım eden, maaşlı çalışan Remzi abiyle kalıyorlardır çiftlikte.
Yaşı 60'ı geçmişti. Fakat yinede dinamik ve gücü yerindeydi. Elliye yakın büyük baş ve küçük baş hayvanı; yardımcısı Remzi abiyle beraber bakıyorlardı.
Köye yarın yolculuk yapacaktık. Amcam ve ailesi bizden 1 hafta önce gitmişlerdi bile. Amcaoğlu da benim yaşlarımda sayılır, fakat onun dersleri biraz daha iyiydi.
İkimizde tatili burada, bu çiftlikte geçirecektik.
Macera bizi bekliyordu.