Kızılyaka Köyü 11

1.1K 38 2
                                    

Uçsuz bucaksız bir cadde gibiydi bulası. Sanki bir mağara içinde değilde, eski zamanlarda yapılmış, Mısır yer altı şehirlerinde geziyor hissi veriyordu bana.

Bir taraftan korkuyor, bir taraftan hayret ediyordum. Çünkü duvardaki resimler, kenarda dikili, eski zamandan kalma putlar. Hayretimi celb ediyor, korkunun yanı sıra, azda olsa moral veriyordu.

Sonra durdum. Neden durduğumu bilmiyorum, ama durmak gelmişti içimden ve durdum.

Bir adım daha atsam mı, yada vazgeçip gerimi dönsem diyordum içimden. Ama hangi geriye; çıkışı olmayan, beni ölüme götüren geriye mi?

Artık yürümekten, düz devam etmekten başka çarem yoktu. Adımımı atmamla, bastığım yerin çökmesi bir oldu. Ta, 15 metrelik bir çukurun içine duşmuştum.

Çukurun kenarı taşlarla örülüydü. Taşlara tutunarak yukarı çıkmam zor olmadı aslında.

Yukarı çıktıkça aydınlık artıyor gibiydi. En sonunda çıktım tamamen çukurdan. Kafamı kaldırıp yukarı baktım, burası düşmeden önce yürüdüğüm yol değildi. Yukarıda ay ve elimin üstünde bebek kafatası vardı.

Ani bir hareketle çıktım çukurdan. Burası, ne yürüdüğüm yol, nede mağaranın içiydi.

Burayı tanıyordum, burası lanetli köyün ta kendisiydi. Bu çukurda, çukur değil, Cin kuyusuydu.

Allah-u Ekber...

Müezzinin okuduğu ezan sesi, kabusu en korkunç yerinde bölmüş, uykudan uyandırmıştı beni. Kan ve Ter içinde yataktan doğrulmaya çalıştım.

Kalbim daralıyor, nefes almakta zorlanıyordum. Gördüğüm kabusun etkisi ve elimin üstündeki bebek kafatası hala aklımda, gözlerimin önündeydi.

Eyvah dedim. Titreyen ve titrek çıkan sesimle. Eyvah geç kaldım.

Hocam, sabah ezanı okunmadan yanıma gel demişti, fakat ben ezan okunurken uyanıyordum.

Hemen lavaboya girip elimi yüzümü yıkadım. Güzelce abdestimi alıp, hocanın evine vardım. Hoca camiye gitmemiş, evde tek başına namazını kılıyordu. Bende hemen arkasında kılmaya başladım.

Namaz bitip, tesbihler çekildikten sonra; geç kaldın evlat, lakin olsun, şimdi çıksak da olur dedi.

Yanımıza gerekli malzemeyi aldık ve yola koyulduk.

Gündüz vakti cinler uykuda olurlar, onlar uykudayken biz gerekli işlemleri yapacağız. Belirli yerlere tuz dökeceğiz, bu yerler bizim güvende olduğumuz yerler olacak.

Bazı yerlere de soğan kabuğu ve hayvan kemikleri koyacağız, hatta hayvan pisliklerini de koyacağız yanlarına. Bunlar, cinlerin en sevdiği yiyeceklerden bazılarıdır.

Aslında cinler, alınan altınlarına karşılık adaklarını fazlasıyla almışlar. Gömü çıkarılırken ölen cin yavrularının daha fazlasını, insan yavrularından çıkarmışlar. Hemde kendi aileleri vasıtasıyla.

En azından, geriye kalan 3-5 haneyi ve cinlerin etkisi altında kalan bazı insanları kurtaralım.

Bu gece bizim için çok zor olacak deli kanlı, sende bana yardım edeceksin. İstemeyerekte olsa, sende bulaşmışsın bu musibete.

Daha önce Cinler hakkında en ufak bir bilgisi olmayan ben, şimdi Cinler konusunda uzman olan birisiyle; Cin belasına maruz kalmış ve bulunan gömüden faydalanmamış bir kaç köylüyü kurtaracaktık.

İnanılır gibi değildi.

Gerçek Bir Cin HikayesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin