Film bitti sonunda, benle Ahmet uyukluyor gibiydik. Enesin gözleri korkudan, sincap gibi açılmıştı.
Kızlarda baya etkilenmişti. Ahmet en güzeline, korktuysan beraber yatalım mı dedi.
Kız da gülerek; oldu canım, salak şey deyip hafifçe tokat attı yüzüne.
Her şey yolunda gibiydi. Fakat Dilan, evi incelemeye devam ediyordu.
Dilan'a, sen nasılsın, etkilendin mi filimden falan diyerek, ağzını aradım.
Yoo, gayet iyiyim, ben alışkınım böyle şeylere, dedi.
Muhabbet ailelerden açıldı; herkes ailelerinden bahis ediyordu. Sıra Dilan'a geldi.
Babamı kaybettim, dedi.
Başın sağ olsun, neden dolayı öldü, dedik.
Kalp krizi geçirdi ve sonra öldü dedi.
Kronik bir hastalığımı vardı dedik.
Hayır, Üç harfliler yüzünden öldü dedi.
İlk başta şaka yaptığını sandık. Gülecek gibi olduk gülemedik, hele ben zor tuttum kendimi. Gülünmezdi tabi, sonuçta kızın babası ölmüş.
Nasıl yani dedik, merak ve korku içinde.
Boş verin, ama onu öldürenlerden hıncımı alacağım, az kaldı dedi.
Herkes susmuştu. Dilan'ın yüzünde, sinirle karışık hüzünlü bir hal vardı. Konuyu değiştirip, havadan sudan konuşmaya başladık.
Ne kadarda konuyu değiştirmeye çalışsak ta, yine herkesin aklında Dilan'ın söyledikleri vardı.
Ben dayanamadım tabi. Nasıl alacaksın, anlatsana biraz detaylıca, dedim.
İçlerinden birini öldürdüm. Bunlar bir kabile, şimdi benim peşimdeler; ya onlar, ya da ben öleceğim dedi.
Biz donduk kaldık, kızlar ağzı açık Dilan'a bakıyorlar. Kızda o kadar ciddi ki, inanmamak elde değildi.
Ama kız numara yapıyor, ya da şizofren olabilirdi.
Nasıl öldürdün, dedim.
İçlerinden biri içime girdi, içimde yaşamaya başladı, dedi.
Hepimiz gülmeye başladık. İçine girme meselesini, hemen farklı yerlere çekmiştik. Fakat Dilan, ciddiyetini bozmuyor, dalga geçtiğimiz içinde sinirleniyordu.
Biz gülmeyi kesince devam etti.
Bunlar bir nevi enerjidir. Yani görünmeyen bir enerji alanı var. Bunların adına siz üç harfliler deyin, ben cin diyorum, dedi.
Anlattıkları saçma geliyordu bize, ama dikkatimizi çekmişti.
İçinin, tam neresindeydi dedim, dalga geçer şekilde.
Sırtımda, iki kürek kemiğinin ortasında dedi.
Şöyle bir yutkundum, psikolojik olarak, sırtıma aniden ağrı girmişti.
Ee, ne oldu sonra dedim.
Hayatım değişti, hiçbir şey yapamıyordum. Namaz kıldırmıyor, hiçbir şey yaptırmıyordu.
Okula başlamadan köyde kalıyordum, en son evimizi yaktılar, bizde buraya yerleştik. Bir hocaya gittim, işin ilmini bilen bir hocaya.
Bir an durakladı ve anlatmayı kesti.
Hep birlikte, devam et lütfen dedik. Herkes pür dikkat dinliyordu.
Hoca içimdekini öldürdü dedi.
Hocaya musallat oldular mı sonra, dedim.
O kendini korumasını biliyor, yaklaşamıyorlar onun yanına. Adam her şeyi çözmüş, bu işin ilmini biliyor, dedi.
Yani, içindeki cin ölünce, ölen cinin kabilesi sana musallat oldu, öyle mi dedim.
Evet dedi.
Kendini nasıl koruyorsun, dedim.
Hoca muska tarzı şeyler yazdı, o şekilde korunuyorum. Şuan bende o ilmi öğreniyorum zaten, dedi.
İyice tırsmaya başlamıştım. İnanmıyordum anlattıklarına, ama ürkütüyordu.
Herkes etkilenmişti anlattıklarında, hepimizi hipnoz etmişti sanki. Ağızlar bir karış açılmış vaziyette onu dinliyorduk.
Bu durum hoşuma gitmemişti. Bir türlü ısınamadığım Dilan, bu insanları bu kadar etkilememeliydi.
Dalgaya almaya başladım. Demek öyle ha, ahahahahah, falan güldüm. Sonra herkes gülmeye başladı.
Dilan bakışlarıyla beni ezmeye devam ediyordu.
Ben konuyu tamamen dalgaya aldım; demek üç harfliler içine girdi ve sende onu öldürttün demek ha falan dedim. Benimle beraber herkes gülüyordu. Ama Dilan ciddiyetini hiç bozmuyordu.
Dilan, lavaboya gidebilir miyim dedi, tam o sırada.
Tabi ki. Kapıdan çık, sağa dön, koridorun sonunda solda dedim. Tamam dedi ve gitti.
Lavaboya felan gitmemiş meğersem. Sonradan öğrendik ne olduğunu.
5-6 dakika geçti, geldi tekrar.
Konu değişmişti, başka şeyler konuşmaya başladık.
Gece 3 gibi bunların yataklarını kurduk, uyudular, bizde üç sap uyumaya gittik odaya.
Sabah uyandık, kahvaltıyı yaptıktan sonra, bunlar çok teşekkür gittiler. Hepsiyle sarıldım, sadece Dilan'ın elini sıktım.
Bunlar gittiler, biz de etrafı toparladıktan sonra oturduk biraz.
Enes'le Ahmet başladılar gene, lan kızlarla bir şey yapamadık diye.
Benim canım sıkılmaya başlamıştı, Dilan'ın o ciddiyeti ve bakışları aklımdan çıkmıyordu.
Gün boyu normaldik, öğleden sonra yemekler yeyip televizyon izledik. Akşama doğru, bunaltı gelmeye başladı evin içinde bana.
Gelin lan çıkalım, dışarıda takılalım dedim.
Hafta sonuydu. Tamam dediler.
Gece yarısına kadar dışarıdaydık. İçimde anlatılması imkânsız bir his vardı, sanki bir şey kalbimi sıkıyor ve nefes alamıyordum.