Rüyamda Cemil abilerin önündeydim, çok kalabalıklardı. Arkalarından gittiğim gibi, içlerine daldım, girer girmez herkes bana baktı.
Gözleri alev gibi, dişleri simsiyahtı yüzleri tanınmıyordu, sadece bu betimlediğim şeyleri görebildim.
Cemil abinin evinin içine girmeye çalışıyorum, sanki yıllardır yürüyormuşum da yorgunmuşum gibi hissediyorum...
Yavaş yavaş gittim evin içine. Bir köpek yavrusu vardı Gülçin'in kustuğu köpek yavrusu gibi olan şeye benziyordu.
Köpek yavrusunun başında Nazan bekliyordu, eline aldı onu ve ağzına attı. Birden bana
"Zun şeyibe min rabbüke hel cünne" dedi ve koşmaya başladı. Arkama döndüğümde; evin önünde duran siyah şeyleri gördüm...Kalktığımda kan ter içinde kalmıştım. Hemen pencereye koştum kimse yoktu.. Dışarı çıkmak için yeltenmem gerekiyordu, boş kalmaktansa en azından denemeliydim.
Üzerime soğuktan korunacak 2-3 şey aldım, birde telefonumun fenerini açtım. Yapacağım tek şey arabaya koşmak olacaktı, araba hemen kapının önündeydi.
Ayakkabılarımın bağcıklarını bağladım, aşağı inip arabaya yaklaştım, tam arabanın kapısını açacakken... Anahtarları yatağımın yanındaki sehpada unuttuğum aklıma geldi...
"Vay salak kafam" dedim içimden...
Arkamda bir şey hissetmiştim, öyle ağır öyle kötü bir histi ki, bunu size anlatamam.
Çığlık sesleri yükseldi yine, arabanın camından bir yansıma gördüm... Çok dehşeti mahlukat bir şeydi.
Allah'ım ben neler görmüştüm, onu görmemle bayıldım galiba, uyandığımda hoca ve Ebrar başımda dua okuyorlardı... İster istemez Allah diyordum artık.
"Uyandın demek oğlum."
"Ne oldu bana, ne oldu ah belim... "
"Hareket edemezsin sen, kısa süreli bir felç geçiriyorsun"
"Ağzım, ağzımı oynatamıyorum ağzıma ne oldu benim"
Karşıda ayna duruyordu, biraz Ebrar'ın sayesinde doğruldum çenem yamulmuştu, kendimden utanır bir vaziyetteydim. Ebrar ağlıyordu, hoca dua okuyordu..
"Hocam kim yaptı bunu bana" dedim küfürler ederek.
"Sakın küfür etme evladım... Sana demiştim dışarı çıkma diye" neden dinlemedin sözümü.
"Hayır Ebrar kaldır beni, gidecem ben Ebrar kaldır beni" dedim Ebrar'a.
Hayatım kararmıştı. Bu ağız, bu bedenim... Ben bir daha yaşayamazdım böyle...
Hoca çıktı odadan, sabaha karşıydı zaten Ebrar'da gitti bir süre sonra. Camda değişik değişik silületler beliriyordu, korkuyordum...
Hareket edemiyor konuşamıyordum... Sıtma tutmuştu üşüyordum. Çok yorgun ve bitkindim. Uyumak zorundaydım ve uyudum da.
Gülçin'in kaldırmasıyla uyandım, içindeki pislik gidince değişmişti, ama benim de hayatımı karartmıştı. Ailemin ne halde olduğu belli değil bile...
Ebrar'lar da yan odadaydı, sesleri geliyordu.
Sevinmiştim Gülçini iyi görünce. Bende biraz düzelmiş gibiydim. Tamam sen git, ben birazdan gelecem dedim.
Arada 5 dakika falan geçti. Bir çığlık sesi geldi banyonun girişinden...
Hemen o tarafa doğru koştu herkes. Ayna patlamıştı, Gülçin'de yaralanmıştı cam kırıklarından.
Ne olduğunu anlamadık, hoca ile ilkte pansuman yapıp, kanlarını temizledik.
Ardından Gülçin'in gözlerinin içine bakmaya başladım, kız o kadar korkmuştu ki nefes alamıyordu.
Su iç falan derken sakinleştirdik, kısık, ince, korkmuş bir seslee...
"O... O çok korkunçtu" dedi.
"Kim o kim kızım"
"Murab.. Murab... Murab... Murab" diyordu sürekli, hep tekrarlıyordu bu kelimeyi, hoca üfledi, gusül aldırdı Ebrar'lar falan...
Ben bu olaydan sonra hocanın kulağına eğilip. " Nazan'ı... Ailemi görmem gerek hoca, ne yapmışlar ne etmişler merak ediyorum" dedim.
"Yapacağın iş ölümünle sonuçlanabilir evlat, buradan şimdi çıkma" dedi.
"Ailem için değer hocami çıkacam ben kararımı verdim" dedim.
Bir muska yazdı bana, Hz Süleyman tarafından şerliler için kullandığı bir muskaymış, babasının babası Zaruşan F..'den kalmış ona da. Astı boynuma yolun açık olsun evlat dedi.
"Ebrar ya sen? Seni bırakayım mı evine" diye sordum Ebrar'a
"Sen git hocam benim burada kalmam daha mantıklı." dedi. Tamam sen bilirsin dedim.
Ardından arabaya doğru ilerledim, tam kapıyı açarken dünkü olay geldi aklıma..Tam gelmese de o yüzü hatırlar gibi oldum, başım döndü biraz.. Toparladım kendimi bindim arabaya, niye bunlar telefonlarımı açmıyordu ki acaba, Eşime hiç ulaşamıyordum....
İyice telaşlanmıştım, kafam çok karışık bir şekilde yolda giderken bir araba çıktı önüme, etrafında da garip garip insanlar..
Duruyorlardı yolun ortasında, kornaya bastım bekledim hareket etmediler.
İndim arabadan, arabadan inince önümde ne bir araba ne bir insan vardı, hiç kimse kalmamıştı.
Sabahın köründe neydi şimdi bu, halisinasyon görmeye de mi başlamıştın yoksa... Allah'ım sen bana sabır ver derken bir kız çocuğu gördüm... Bu çocuk daha önce gördüğüm çocuktu.
"Annem, annem ölüyor lütfen yardım et bana" dedi. Kız o kadar masum söylemişti ki, ne söylese inanırdım, aklıma kötü bir şey gelmezdi...
Arkasını dönüp yürümeye başladı. Gittiği yere doğru yöneldim bende. Bir 5 dakika falan takip ettim onu.
Yoldan iyice uzaklaştım. O yürüdükçe bende koşuyordum, ama nedense bir türlü yetişemedim ona.
Neredeyse 30 dakika böyle sürdü. Fakat bir türlü yetişemedim ona. Mecbur geri dönmek zorunda kaldım. Anlaşılan beni bir çıkmazsa götürüyordu.
Yine koşarak 30-35 dakikada arabanın yanına vardım. Arabaya binip başladım sürmeye.
Geceye doğru eve vardım, ışıklar kapalı kimse yoktu.
Tıklattım kapıyı açan olmadı. Rahatsız olmasınlar diye kapının kenarındaki sandalyeye oturup sabahın olmasını bekledim
Uyuya kalmışım, uyandığımda saat 10 olmuştum. Tıklattım yine kapıyı, açan yoktu. Kırıp girdim içeri.
İçeri girdiğimde farklı odalardaydılar. Ama hepside katledilmiş. Paramparça etmişler eşimi ve evlatlarımı...
Sanki yeni öldürülmüş gibiydiler. Bedenleri sıcaktı daha...
Dünyam yıkılmıştı. Hepsi benim yüzümdendi. Gözlerimden yaş yerine kan geliyordu sanki. Ağladıkça gözlerim acıyordu. Daha fazla dayanamayıp bayılmışım oraya...