Kuzen hiç etkilenmemişçesine gidip ışıkları açtı. Şimdi anladın mı dedi.
Neyi anlayacaktım ki? Bunların hiçbirinin açıklaması yoktu ve daha çok kafamı karıştırıp korkmamı sağlamıştı.
Bir şey demeden kapıya yöneldim, tam çıkacakken kuzen dur dedi. Şimdi çıkarsan hiç güzel olmaz, 10 dakika daha bekle.
Saatime baktığımda, saat 02.20'ydi.
Geri döndüm koltuğa oturdum ve kuzen hatırlıyor musun? Dedi.
Neyi lan neyi, deli etme adamı dedim.
Büyükbabamın anlattığı beyaz adamı dedi.
Hikâyeyi hatırlamıştım.
Eskiden o bakıcı evi, babamın babaannesinin eviymiş ve her gece evde mutlaka babamın amcaları, enişteleri falan olurmuş. Aile geniş yani.
Biraz evin yapısını anlatayım: Sokak kapısı normal, bildiğiniz balkon kapısı gibi. Dışarıda aşağıya doğru bir merdiven, merdivenden önce de balkon var. Balkonda masa, sandalye falan, yani salondan balkon rahatça gözüküyor.
Babamın babaannesi, balkon, tam karşıda kalacak şekilde duran koltuğa otururmuş hep.
Çok yaşlı olduğu dönemlerde olmuş bu olay da. Çok büyük bir şey değil, ama bana göre bir kanıttı, anlatılanların gerçek olduğuna dair.
Bir gece babam, büyükbabam, babamın babaannesi oturuyorlarmış salonda.
Büyük babam o zamanlar daha genç, kalkmış tuvalete gitmiş. Babamın babaannesi 5 dk sonra babama, oğlum bak bakıyım baban balkona çıktı galiba demiş.
Babam da, yok babaanne babam tuvalette demiş.
Babaannem, e balkondaki kim deyince babam, balkonda oturan beyaz gömlekli adamı görmüş.
Olayda büyütülecek bir şey yok gerçi, ama benim kafamdaki taşların yerine oturmasına bir nebze yardımcı olmuştu o zamanlar.
Kuzen bunu tekrar anlattıktan sonra ekledi: Her cuma gece ikide o adamı görüyoruz kuzen.
Haftanın her günü de, daha demin gördüğümüz olay oluyor sürekli. Bu artık herkes için normal.
Getirmediğimiz hoca kalmadı, hepsi de buradan çıkın, sizi istemiyorlar dedi. Ama şu ana kadar bize bir zararları olmadı dedi.
Bizi istemediklerini aynı sene içinde anlayacaktım, ama çok geç olacaktı.
Bir an afalladım. Kim olduklarını, neden bizi istemediklerini bilmek falan istemiyordum artık.
Eve çıkıp yatağa girdim, ama uyuyamadım sabaha kadar. Kötü niyetli varlıklar olmadıklarını biliyordum, çünkü amaçları korkutmak olsa her gece rüyama girerdi.
Ama orada kaldığım sürece hiç bir zaman rüya görmedim. Belki de Hz. Ali'nin resminin olduğu odada yatmamdan dolayıdır.
Sabah ezanı okunuyordu uyumaya başladığımda. Uyandığımda saat 2 civarı idi. Acayip uyumuşum.
Kahvaltımı ettikten sonra, dışarı, kuzeni bulmaya gittim.
Köpeklere yemek veriyordu.
Bu arada atı anlatmayı unuttum. 2 gün sonra ileri ki köyde buldular atı. Ama eğeri ve nalları yoktu, her neyse kuzenin yanına gittim.
Günaydın
Hele şükür uyandın.
Cevap vermeden atı eğerlemeye gittim. Kuzen arkamdan koşuyordu, elinde yemek kabıyla. Ne oldu oğlum?
Nasıl ne oldu lan? Nasıl ne oldu. Allah'ın gerizekâlısı psikolojimi bozdunuz buraya geldiğimden beri. Bir de ne oldu diye mi soruyorsun, diyerek kızmıştım.
Kuzen tamam ne kızıyorsun, biraz ani oldu belki, ama bunları bilmen gerekliydi. Hem sen istedin göstermemi.
Arkamı dönüp yürümeye devam ettim. Gözlerimden akan 2 damla yaşı tutamadım, zaten tutmaya da çalışmamıştım. O gün hiçbir şey olmamıştı, geceye kadar tabi.