Seni bırakamam, seni seviyorum dedi.
Ben de, seni çok seviyorum, ama birlikte olmamız bir gün sana ölüm getirecek. Benden uzak dur, belki böylece o cin sana bir daha bulaşmaz dedim.
Merve ağlıyordu bana bakarak, bir şey demiyordu. 10 dakika sonra Merve biraz sakinleşti.
Hoca bana, ben başka çareler arayacağım oğlum bulursam seni haberdar edeceğim, inşallah kazasız belasız seni bu olaydan kurtaracağım dedi.
Arabaya atladım, Merve'nin evine gittik. Onda bana dair olan her türlü eşyamı topladım. Tek bir çöp bile bırakmadım. Hatta birlikte çekildiğimiz fotoğrafları yaktım içim kan ağlayarak, netteki fotoğrafları sildik.
Ona attığım tüm mesajları, numarama kadar telefonundan sildim. Senin, benim evdeki eşyalarını da bir koli ile yollarım sana ve artık bir daha asla görüşmeyeceğiz, böylece güvende olacaksın, dedim.
Bu yaptıklarım size salakça görünebilir, ama yaşadıklarımı siz yaşasaydınız, sevdiğiniz hayatta kalsın diye neler yapmazdınız ki. Onun iyiliği için, onu sevmekten vazgeçtim ben.
Kendi evime gidince Merve'nin tüm eşyalarını topladım bir koli yaptım. Telefonumdan numarası ve tüm mesajlarını sildim. Hayatımda Merve'ye dair hiç bir hatıra kalmadı. Sonra bağıra bağıra ağlamaya başladım.
Gece sakin geçti, herhangi değişik bir olay olmadı. Sabah işe gittim, Merve'yi gördüm mahvolmuştu. Konuşmak istedi, hayır dedim kesin bir dille, sonra arkasına bile bakmadan gitti.
İşime odaklanmakta zorlanıyordum. Merve'yi her gün işte göremezdim, her gün görürsem, ondan nasıl ayrı kalacaktım. Bende iş ilanlarına bakmaya başladım, neyse kendime uygun 3-4 ilana başvurdum.
5 gün sonra biri aradı. İşten izin alıp görüşmeye gittim. Görüşme benim açımdan olumlu geçmişti, maaşı da eski iş yerimden daha iyi idi. Az iş tecrübem olmasına bakmadılar. 2. kez görüşmeye çağırdılar teklif yaptılar, bende kabul ettim.
Neyse işten ayrılacaktım, gidip patronla konuştum. Tabi ki ona, neden ayrılacağımı anlatamazdım. Orada hiç problemim yokken iş değiştirmemin gerçek sebebini açıklayamazdım. Sonra buldum bir bahane.
Çıkış işlemlerini yaptım ve arkadaşlarla vedalaştım, en son Merve'yi gördüm, neredeyse ağladı ağlayacak, onunla da vedalaşmadan gitmek olmaz dedim.
Beni şirketin bahçesine çağırdı. Orada aniden kollarıma atladı. Şimdi de işimi bırakıyorsun, demek benden bu kadar nefret ettin, dedi.
Bende, mecburum, senin iyiliğin için dedim.
O an nasıl bir ruh hali içindeysem, kızdan tamamen ayrı kalırsam ona zarar gelmeyeceğini düşünüyorum.
Hoşça kal dedim arkamı döndüm kıza. Yola çıkana kadar sabrettim, sonra koyuverdim kendimi, ağlamaya başladım.
2 gün sonra gerekli evrakları hazırlayıp yeni işime başladım. Yeni ortamım iyi idi, alışmaya başlamıştım. Hatta kaç gün olmuştu o cin bile rahatsız etmiyordu, ta ki o akşama kadar.
İşe başlayalı 10 gün olmuştu. Akşam eve gelmiştim.
Mutlu değildim Mervesiz. Merve birçok mesaj atmış ve defalarca aramıştı, ama ben bunlara sadece bir tek cevap atmıştım. Yeni bir iş buldum ve şu an iyiyim. İkimizin de iyiliği açısından lütfen mesaj atma ya da arama, unut beni.
Bunları içim kan ağlayarak yazmıştım. O mesajdan sonra Merve daha beni aramadı.
Bir akşam yeni işimden çıkmış eve gidiyordum. Hayat bok gibiydi. Merve yoktu, ama problemler çözülmemişti. Mustafa hocadan ses seda yoktu. Bir kere aradığımda, bu aralar iyi değilim, hastayım. Merak etme, araştırıyorum bir yolunu bulursam arayacağım dedi.
Bende, hayırdır hocam neyin var dedim.
Boşver deyip kapattı.
Neyse o akşam eve gittim, tek başıma yemek yapıp yedim. Akşam 9 gibi internette takılırken kapı zili çaldı. Allah Allah kim bu saatte acaba dedim ve kapı deliğinden baktım.
Bir kız, 20'li yaşlarda. Kapıyı açınca şaşırdım. Bu kız, Üniversite deki sevgilim Büşraydı.
Nasılsın iyi misinden sonra, hayırdır Büşra, hangi rüzgâr attı seni buraya dedim. Kapıda mı tutacaksın beni dedi.
Buyur gir dedim, içeri davet ettim.
Oturduk bununla sohbet ettik.
Ne yapıyorsun ne ediyorsun, üniversiteden sonra hiç görüşmedik. Gerçi sen istemiştin bende saygı duydum dedim gülerek.
O da gülerek, aynen sen her zaman saygılı biri oldun bana karşı dedi.
Okuldan mezun olunca bir kaç yerde çalışmış, şimdi benim yaşadığım şehirde iş bulmuş, ama burada kalacak yeri olmadığından bana gelmiş.
Neden aramadın daha önce, hazırlık falan yapardım dedim. Gerçekten de evin hali berbat görünüyordu. Bir yandan gülümserken, bir yandan evi toplamaya çalışıyordum.
Karnın açmı, bir şey içer misin dedim.
Bu da; Tokum, ama kahven varsa içerim, dedi.
Sonra mutfağa gittim nescafe yapmaya.
Size Büşra'dan bahsedeyim biraz. Bu kızla ben okulun 3. sınıfında tanıştım, 1 sene çıktık yürütemeyip ayrılmıştık. Ben buna arkadaş kalalım demiştim, ama kendisi kabul etmemişti. Bende saygı duyup bir daha aramamıştım.
Fakat kızın tavırları ve hareketlerinde bir gariplik vardı.
Benim evimi nereden bulmuştu o kadar süre sonra, neden beni aramadan etmeden evime gelmişti, bunlar bana garip geliyordu.
Kahveleri yapıp yanına gittim. Seninki bol sütlü dedim.
Teşekkürler canım dedi.
O an biraz irkildim. Büşra asla sütlü kahve içmezdi. Ben ayrıntılara dikkat eden bir adamımdır. O yüzden bu ayrıntıyı unutmamıştım.
Sonra çaktırmadan, benim evi nasıl buldun diye sordum. Senden ayrıldıktan sonra tutmuştum bu evi, bulman imkânsızdı dedim.
Seni rüyalarımda gördüm dedi, sonra güldü, ama bu kötücül bir gülüştü. Bende gerilmiştim gülümsemeye çalışarak.
Sonra bana baktı, aslıdan öğrendim dedi.
Aslı, Büşra'nın arkadaşıydı. Onunla hala dostluğumuz devam ediyordu. Hatta evimin taşınması sırasında bana çok yardımcı olmuştu.
Aslıyla ne zaman görüştün dedim.
Geçen gün görüştük dedi.
O an resmen irkildim. Bu imkânsızdı, çünkü Aslı 3 ay önce Amerika'ya yüksek lisansa gitmişti. Ben belli etmemeye çalışarak gülümsedim.
Bende bayağıdır görmüyorum dedim.
Sonra, sen otur ben bir su içip geliyorum diye yanından kalkıp, içeri gittim.