Tüm bu olaylarla meşgulken, ortaokuldan beri bahsettiğim hedefimden, yani okuyup bir meslek sahibi olmaktan da o derece uzaklaşmaya başlamıştım.
Lise bitmişti. Bahar ayları ve yaz tatilinde girdiğim bu ipsiz sapsız mücadele neticesinde derslere de pek alaka göstermemiştim, zaten iyi bir okul kazanabilecek puana sahip bile değildim.
Aklımı başıma alıp eğitimime dönmeye ve ailemi de ikna ederek kursa yazılmaya karar verdim.
Babam öyle baskıcı bir adam değildi, o dönem lise mezunları da abartılı olmasa dahi çeşitli memuriyetlere atanabiliyordu. Aklını başına al ve sende benim gibi memur ol, sırtını devlete yasla demişti.
Ben ise hem yaşadığım duygusal açlığı tatmin etmek, hem de dışarıdan çok ışıltılı anlatılan üniversite hayatını tatmak adına, tercihimi şansımı denemekten yana yapmıştım. Allah razı olsun çok diretmedi, sonradan beni suçlamasın düşüncesi ile gereken ücreti vererek kaydımı yaptırdı.
Sürekli kendime aynı telkinleri veriyordum. Bunların çoğunun beynimde yarattığım şeyler olduğunu, bir tür şartlanma olduğunu telkin ediyordum.
Elbette bazı insanlar farklı güçlere sahip olabilirdi, buna bir itirazım yoktu, fakat geldiğim noktada artık olmayan varlıklarla rüya görmek ciddi bir psikolojik bozukluğa işaret ediyordu.
Kitabın bendeki bölümüne hiç ilişmemeye karar verdim uzunca bir süre. Öncelikli hedefim bir şekilde, gücüm nispetince gayret edip üniversite kazanmaktı.
O dönem yaş olarak liseyi yeni bitiren biri olduğum doğrudur, fakat şimdiki liseliler ile kıyaslanamaz bizim jenerasyon. 18 yaşında evlenip, aile kurup, sorumluluk alacak olgunlukta bir nesildi eskiler. Şimdiki gibi sanal alem olmadığından, gerçeklerle daha çok yüzleşiyor ve hayatı kısmen öğreniyordun.
Ben istisna sayılabilirim, kısacası bu işlere takılarak yapabileceğim en büyük aylaklığı yapmıştım.
Meseleden uzaklaşınca rüyalarımda ve sıkıntılarımda azalmalar gibi oldu, sadece ara ara gelen ani sıkkınlıklar, oflayıp püflemeleri saymazsak. Onlarda her insanda olurdu, her ne kadar sınırına erişsemde hala ergen sayılırdım.
Dediğim gibi tüm gücümü ve konsantrasyonumu derslere vermeye niyetlendim, bu işime de yaradı, Kursta yeni arkadaşlar edinip farklı meselelerden sohbet edip ufkumu genişletmeme yaradı.
Kozmopolit bir şehir olması hasebiyle çok farklı kültürlerden arkadaşlarım oldu. Mustafa ile bu süre zarfında çok ama çok nadir görüştüm, ona geçen yaşadıklarımdan zerre-i miskal bahsetmedim. Çünkü onun konuşmalarının beni bir şartlandırmaya ittiğine inanmıştım.
Ne kadar çok sohbet edersek, ne kadar ilginç mevzular anlatırsa bilinçaltı bunları emiyor ve uyku gibi durumlarda da kusuyordu.
Yıllardır görmediğim bir rüyayı görmüş, belki de hafızamda yarattığım ideal kadın tipi ile beraber olmuştum.
Bunların hepsi olasıydı, insanın fiziki uzuvları rahatsızlandığı kadar ruhu da türlü rahatsızlıklar geçirebilirdi. Mustafa ile artık paradan puldan, kadınlardan bahseder olmuştuk. O malları ne yaptığını sorduğumda, okuttuğunu söyledi bir şekilde. Palalar ile görüşüp görüşmediğini sordum. Pala dükkânı Mustafa'ya devretmiş ve odun işine girmişti, fakat bu devretme işlemi tam olarak gerçekleşmemişti, arada sırada bir şekilde haracını yiyordu.
İşletmesini Mustafa'ya vermiş diyelim. Pala kendi payını nerde nasıl bozdurdu o konuda bilgisi yoktu Mustafa'nın. Hakan ve Ali'de Pala ile beraber oduncu ile ilgileniyordu. Oduncu derken aklınıza ufak bir yer gelmesin, cidden o dönemler sağlam para vardı bu tip işlerde.